Uluslararası ilişkiler uzmanı, akademisyen Dr. Bahadır Kaynak, ABD'nin Türkiye'ye yönelik S-400 gerekçeli yaptırımlarının ekonominin bütününü değil sadece savunmayı hedeflediğini söyledi. Dr.Kaynak, ABD'nin Türkiye’yi etki altına almak için Halkbank davası da dahil bir dizi aracı da yedekte tuttuğunu belirtti.
Altınbaş Üniversitesi Öğr. Üyesi Dr. Bahadır Kaynak, ABD'nin Türkiye'ye yönelik yaptırımlarını değerlendirirken Türkiye ile ABD arasındaki ilişkilerin son yıllarda inişli çıkışlı bir seyir izlediğini hatırlatarak, "İki ülke arasında bir dizi hadise üzerinden artan gerilimleri daha durağan dönemler takip etti" dedi. Dr.Kaynak, "ABD’nin İran’a uyguladığı yaptırımların delinmesine ve bunun için Halkbank’ın kullanıldığına yönelik iddialar yüzünden yaşanan sorunlar, daha sonra Rahip Brunson’un Türkiye’deki tutukluluğu gibi olaylar, zaman zaman ilişkilerin krize sürüklenmesine sebep oldu. Her iki olayda da taraflar bir biçimde sorunları buz dolabına koyup iş birliği alanlarına yönelmeyi becerdi" ifadelerini kullandı.
SON KRİZ KAYNAĞI S-400'LER
Dr. Bahadır Kaynak, ABD-Türkiye ilişkilerindeki son dönemdeki en büyük gerilim kaynaklarından birinin de, Türkiye'nin Rus hava savunma sistemi S-400 satın alması olduğunu hatırlattı. Washington'ın Türkiye'ye yönelik yaptırımlara gerekçe gösterdiği bu satın almanın bir süredir iki ülke arasında alttan alta yürüyen bir sıkıntıya işaret ettiğini hatırlatan Kaynak, şöyle devam etti; "Türkiye’nin, bir süredir eksikliğini hissettiği hava savunma sistemini envanterine dahil etme arayışı biliniyordu. İlk başta müracaat edilen ABD yapımı Patriot sistemlerinin tedarikinde Washington’un isteksizliği sebebiyle, Ankara alternatiflere bakmaya başlamıştı. Bir sürede Çin’den satın alma seçeneği üzerinde durulsa da bu tercihten vaz geçildi. Son olarak bilhassa uçak krizinin sonlandırılması sürecinde, Ankara ve Moskova arasındaki ilişkilerin tekrar tamiri yoluna gidilirken seçilen beraber çalışma alanlarından birisi de bu hava savunma sistemi oldu."
S-400'LER F-35'LERİ ZAYIFLATIR MI?
Bağımsız uzmanlar tarafından oldukça yüksek performanslı bir sistem olarak nitelenen S-400’lerin, yoğun tartışmalara rağmen Türkiye’nin silah envanterine katıldığına işaret eden Kaynak şunları aktardı: "S-400’lerin hem füze hem de uçaklara karşı etkinliği, fiyat olarak uygunluğu gibi birçok unsur Ankara’nın Rus silahlarını tercih etmesine gerekçe gösterildi. Öte yandan S-400’lerin NATO alt yapısına entegre edilememesi ve başta ABD olmak üzere müttefik ülkelerin çekinceleri, bu silah sisteminin zayıf tarafını oluşturuyordu. F-35 gibi radara yakalanmama özelliği olan beşinci jenerasyon uçakların radar izlerini takip edip silahların etkinliğini azaltacağına dair iddialar sebebiyle S-400’lerin Türkiye topraklarında konuşlandırılması, Washington tarafından kabul edilemez olarak nitelendirildi."
HASIM ÜLKELERLE MÜCADELE YASASI
Dr.Bahadır Kaynak, ABD'nin çekincelerine rağmen Türkiye'nin Rus hava savunma sistemini alması sonucunda Washington yönetiminin ABD'nin Hasımlarıyla Yaptırımlar Yoluyla Mücadele Etme Yasası (CAATSA) yaptırımlarının uygulanması için düğmeye bastığını anlattı. Bu yaptırım türünün ABD tarafından daha önce Çin’e, yine Rus hava savunma sistemini almaları sebebiyle uygulandığı bilgisi paylaşan Kaynak, "Bu kez de bir NATO ülkesi aynı gerekçelerle yaptırımlara tabi tutulacak" diye konuştu.
"EKONOMİYE YÖNELMEYEN HAFİF BİR YAPTIRIM"
Dr. Bahadır Kaynak, Türkiye'ye yönelik CAATSA yaptırımlarının daha çok savunma sanayiini hedef aldığını belirterek "İki ülke arasındaki ilişkileri çok daha ağır biçimde etkilemesi mümkün olacak şekilde ekonomiye yönelmeyen, görece hafif bir paketle karşı karşıya olduğumuzu söyleyebiliriz" görüşünü savundu. Dr. Kaynak, Türkiye'nin paydaşı olduğu F35 programından çıkarılmasıyla, bölge ülkeleri karşısında askerî açıdan zayıflayacağı program dışı bırakılma kararını, "haksızlık" olarak nitelendirdiğini hatırlattı. "Bu açıklama Ankara’nın F-35’lere ilişkin kararın geri çevrilebilir olduğuna dair bir beklentisi olduğunu düşündürüyor" diyen Kaynak, NATO yetkililerinin de Türkiye'nin F35 programının dışında tutulmasından kaygı duyulduğu yönünde açıklamalar yaptığına değindi.
“CAATSA DAHA BÜYÜK BİR PAZARLIĞIN HAMLESİ”
CAATSA yaptırımlarının, Türkiye ve ABD arasındaki daha kapsamlı pazarlık sürecindeki hamlelerden birisi olarak değerlendirilebileceğini söyleyen Dr. Bahadır Kaynak, "Özellikle Suriye’de, Fırat’ın doğusundaki siyasi yapılanma sonrası Ankara’nın müttefikine yönelik hoşnutsuzluğu böyle bir bilek güreşine kapıyı aralamıştı. Bugün itibariyle yaptırımların masaya gelmesi, Washington’un bu çekişmede ölçülü bir sıkıştırması olarak görülebilir." şeklinde konuştu.
“ABD HALKBANK DAVASINI YEDEKTE TUTUYOR”
Dr. Bahadır Kaynak, iki ülke arasında ileriye yönelik bir uyum sağlanamaması halinde Biden yönetimindeki ABD’nin Türkiye’ye yönelik baskıyı artırmak için başka araçları da yedekte tuttuğunu belirtti. Kaynak "Başta Halkbank davası olmak üzere Washington’un Ankara’yı etki altına almak için kullanabileceği bir dizi araç mevcut. Ayrıca S-400’ler konusunda Türkiye’nin daha ileri adımlar atması ABD’nin karşı hamlelerini gündeme getirebilir" dedi.
“2021'DE İLİŞKİLER İYİLEŞEBİLİR DE BOZULABİLİR DE...”
Dr. Bahadır Kaynak, 2021 yılının Joe Biden yönetimindeki ABD ile Türkiye arasındaki pazarlıkların kızıştığı, buna benzer bir dizi ileri-geri hamlenin gözleneceği bir dönem olacağını söyledi. CAATSA yaptırımlarının etkisi sınırlı bir paket olarak uygulanmaya başlasa da iki müttefik arasındaki ilişkilerin iyileştirilmesi ihtiyacının devam ettiğini vurgulayan Dr. Bahadır Kaynak sözlerini şöyle tamamladı: "Biden döneminde sorunların ağırlaşarak devam etmesi mümkün olduğu gibi, Ankara ile Washington arasında ortak bir zemin bulunup, yeniden bir yakınlaşma sağlanması da söz konusu olabilir. Ancak bu ortak zemin sadece hava savunma sistemiyle ilgili olarak değil, başta Suriye’deki durum olmak üzere bölgedeki gelişmelere ilişkin her iki başkent arasında bir uzlaşı sağlanması ile de bağlantılı düşünülmeli."
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.