İşte bitti. Toprak yine istediğini aldı.
"53 günlük hastane, yoğun bakım eziyeti yeter, kararını ver artık" diye bir çağırı geldi bir yerlerden. "Bak sana dört çocuk verdik, torunlar ihsan ettik, 89 yıl ömür biçtik kaderini kabullenmek zorundasın" diye devam etti o ses.
"Ama bak" dedi ablam, "Bir bak, çocuklarım, torunlarım, kardeşlerim nasıl çıpınıyorlar, pervane gibi dönüyorlar çevremde beni yaşatmak için. Onları bırakıp gidemiyorum ki, çok üzülürüm, çok üzülürler.
"Sen hiç merak etme ben onlara onların ihtiyacı olan sabırı da direnci de veririm, sen iyi bir kulum oldun, bana inandın, ibadetini yaptın, orucunu tuttun. Bu kilonla, bu ayak parmaklarınla Hac'a gidip hacı bile oldun. İyi bir yere gidiyorsun bana inanmaya devam et. Başta cocukların ve geride kalanlar bunu zaman içerisinde anlayacaklar. Sadece seni alıyorum. Sevgin onlarla kalacak. Sevgini almayacağım ki dedi o ses.
"Kandil gününü bekleyebilir miyim?" diye sordu ablam. Cevap olumlu geldi; 54 üncü gün kandil günüydü.
ÖLÜM DAHA CELLAT
Allah hepinizden razı olsun telefonum hiç susmadı daha şimdiden sağolsunlar 400'ün üstünde baş sağlığı mesajı aldım.
İşte o mesajlardan biri içime oturdu. Sivas'tan taaa yıllar önce beni ve ailemi tanyan bir hanımefendi bana hitaben" "Mahallemizin abisi, başın sağolsun, ablamızın mekanı cennet olsun" diye yazmış
Ve bu mesaj beni Sivas'a, Kabakyazısı mahallesinde, Numune hastanesinin karşısında ki iki katlı sıvasız evimize ve tam kadro KARABENLİ ailesine, baba ocağına götürdü. Gezici başöğretmen Ahmet Karabenli, baba, Naciye Karabenli, anne Sırasıyla beş kardeş; Ayten, İsmet, Suzan, Erdoğan, Güven yani ben.
İşte şimdi bu güzel aileden üç kişi kaldık. Suzan Ablam, Erdoğan Abim ve ben. O kadar zor ki insanın gözlerinin önünde ailesinin birer birer kaybolup gittiğini görmek.
Babam rahmetli Ayten ablama mecazi manada "Cellat" derdi. "Hepinizin akıllısı bu, en becerikliniz bu, herşeyi cellat gibi anında yapar cellat kızım benim" der, sarılır, öperdi, bir kaç kadeh atınca.
Hakikaten de ablam iyi bir yuva kurdu. İpleri hep elinde tuttu. Ailesine sahip çıktı. Çocuklarını evlendirdi. Torunlarını kucakladı, haca gitti hacı oldu.Herkesin imdadına yetişti. Yeri geldi fırça attı, yeri geldi akıl verdi, destek verdi ağırlığını hep hissettirdi. Ailesini hep bir arada tuttu. İki oğlu, iki kızı birbirlerinden hiç ayrılmadılar. Hepsi İstanbuldalar ve hepsi birbirlerine çok yakın oturuyorlar.
Ama ölüm daha "Cellat" çıktı. Bu mubarek kandil gününde aldı götürdü onu. "O kadar huzurluydu ki yüzü, gülümsüyor gibiydi, rahatlamış gibiydi dayı" dedi Büyük kızı İnci.
Mekanı cennet olsun. Güzel insandı, güzel ablaydı.