• BIST 9549.89
  • Altın 3005.985
  • Dolar 34.5383
  • Euro 35.9979
  • Muğla 7 °C
  • İzmir 9 °C
  • Aydın 13 °C
  • İstanbul 6 °C
  • Ankara 1 °C

ALİ FINDIK BAHÇESİ BEKLİYOR

Zeki SARIHAN

Yıl 1958. Ali 13 yaşını sürmektedir. İlkokuldan Mayıs’ta mezun olmuştur. Bu yaştaki köy çocukları aile ekonomisine mal güderek, değirmene zahire götürerek, fındık zamanı başak yaparak katkıda bulunurlardı. 

Alilerin eve bir saat uzaklıkta Karayalak denilen bir fındık bahçesi vardı. Fındık toplama mevsiminden hemen önce o akların dibindeki yeni şıvgalar ve bahçeyi kaplayan diken ve kızılot gibi zararlı otlar kesilirdi. Ali bu işleri de yapardı. 

Fındık, komşulardan keşik yapan kişilerle ve gündelik ücret alan kişilerle toplanırdı. 15-20 kişilik imeci, Karayalak’taki bu bahçeyi dört beş günde toplarlardı. Toplanan fındıkları o gün eşekle ev yanındaki harmana getirip boşaltmak Ali’nin işiydi. Bahçe ile ev arasında günde ancak beş sefer yapılabilirdi. Zavallı eşek, gelirken 80-100 kilo ağırlıktaki yükün altında ezildiği yetmiyormuş gibi, dönerken Ali’yi de sırtında taşımak zorundaydı. Fındık çuvalları sırtındayken eşek “dayandım, artık gidemiyorum” der gibi yere yatar, onu kaldırıp çuvalları yeniden yüklemek sorun olurdu. Bu durum eski günlerin ecrini insanlar kadar, hatta onlardan da çok hayvanların çektiğini gösterir. 

O tarihlerde, fındık hırsızlığı eksik olmazdı. Köylüler, olgunlaşan fındıklarını dalda kurumalarına zaman bırakmadan toplamada birbirleriyle yarış ederlerdi. Hele etraftaki bahçeler toplanmışsa, başakçıların fındıklığa girip sepetlerini dolduracağından kuşkulanılırdı. Bu nedenle fındık bahçelerinde nöbet tutulduğu olurdu. 

Ali, bahçeden eve günde beş sefer yaptıktan sonra, akşamları bahçede fındıklık beklerdi. Bu ıssız yerde geceleri tek başına beklemek bir çocuk için cesaret konusu olmalıdır. O zamanın çocukları ister istemez daha cesur oluyorlardı demek.

YA HIRSIZ ALİ UYURKEN GELİRSE!

Bahçeye, altta otlar serilmiş, üste iki tahta konulmuş basit bir sayvan yapılır, gece burada geçirilirdi. Ara sıra bahçeyi şöyle bir dolaşmak da gerekirdi. Güneş battıktan sonra gökyüzü yıldızlarla donanırdı. Ali, gündüzden bırakılan bir ekmek parçasının yanına fındık, kirmit bulmuşsa onu da ateşte kızartıp katık yapardı. Sabah olunca mahalleden gelenler azığını getirmiş olurlardı. 

Ali için bir sorun vardı. Ya kendisi uyurken, sayvanın yanında o gün eve taşınamamış fındık dolu çuvalları biri omuzlayıp götürürse! Ali’nin bunun için bulduğu çare, çuvalı bir iple ayağına bağlamaktı. Hırsız çuvalı omuzlarken bacağına bağlı ipten Ali bundan haberdar olacak, uyanacak ve hırsız kendisini ele verecekti!

Ali bir akşam paydosunda herkes dağlınca fındık ocaklarını şöyle bir dolaşayım dedi. Ocağın birinin arkasında dolu bir sepet gördü. Evi oraya yakın (böyle tek bir ev vardı), bir gündelikçinin sepeti idi. Herkes bahçeyi terk ettikten sonra dönüp dolu sepetini evine götürecekti! 

Bazı zamanlar, bahçede gece nöbeti tutulamayacaksa, görünür bir fındık dalına eski bir ceket asılırdı ki, bunu gören hırsız, burada birinin olduğunu sansın…  

İnsanın çocukluğuna ve geçmiş anılarına özlem duyması doğaldır. Ancak bu durum geçmiş günlerin günümüzden daha iyi ve daha yaşanılası olduğunu asla göstermez. Şimdi artık Karayalak’a motorlu araçlarla gidiliyor. Toplanan fındıklar o gün getirilip harmana seriliyor. Keşik kalkmış, fındık toplayanların hepsi Güneydoğu’dan gelen gruplar. 

HAYATTA DİKİLİ BİR AĞACI OLMAK 

Babasının bıraktığı mirası kardeşler arasında bölüşürken 8.5 dönümlük Karayalak Ali’nin payıma düştü. Onu ortağa veriyor. Bu yıl oradan 764 kilo fındık çıkmış. Yarısını ortakçı alınca Ali’ye 382 kilo fındık düşmüş. Yani Ali hayatta dikili ağacı olmayanlardan değil. 

Diğer tarla ve bahçeleri gibi Karayalak’ın her metrekaresinde oraya otlamaya götürdükleri hayvanlar gibi Ali’nin ve aile bireylerimizin sayısız ayak izi var. Köylülükle bağlarını bu anılarıyla ve dikili ağaçlarıyla sürdürüyorlar… 

Köy kökenli olmayanların Türkiye sosyolojisini anlamada bir yanları mutlaka eksiktir. Sınıf değiştirmiş ve mensubu olduğu yeni sınıfın değerleriyle dünyaya bakanlara ne demeli? 

Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2003 | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0252 412 2141