İsveçli raportör Jonas Gunnarsson, kaleme aldığı raporla ilgili, ırkçılığın ve hoşgörüsüzlüğün önüne eğitim ve empatiyle geçilebileceğini, konuyla ilgili hükümetlerin ve siyasilerin de harekete geçmesi gerektiğini söyledi.
Gunnarsson, siyasilerin topluma örnek olmak için her türlü nefret söylemi ve ırkçı saldırının karşısında durması gerektiğini de ifade etti.
Parlamenterler Meclisi'nde tartışılan rapor, Avrupa'da son on yılda ırkçı söylemlerin, nefret suçlarının ve yabancılara hoşgörüsüzlüğün ciddi şekilde arttığını ortaya konuyor.
Avrupa'da ifade özgürlüğünün önemine işaret eden rapor, kıtanın hemen hemen her yerinde nefret söylemine rastlanıldığını gözler önüne seriyor. Raporda, sosyal yaşamın dışında, siyaset ve internette de sık sık nefret söylemini tetikleyen ifadeler kullanıldığına dikkat çekiliyor.
Romanların yüzde 32'si ırkçılık mağduru
Raporda, Avrupa Birliği Temek Haklar Ajansı'nın (FRA) verileri paylaşılırken, Avrupa'da ırkçılık ve nefret söylemi mağdurlarına ait önceki yılların istatistiklerine yer veriliyor. Buna göre, Romanların yüzde 16 ila 32'si ırkçı şiddete maruz kalırken, Afrikalıların da yüzde 19 ila 32'si yabancı düşmanı davranışların kurbanı oldu. Her 3 Yahudi'den 1'inin anti-semitic ifadeler ya da hareketlerle taciz edildiği kaydedildi.
Raportör, kendi ülkesi İsveç'te 2012'de işlenen 5 bin 518 nefret suçunun nedenlerini de yer ayırıyor. İsveç'te işlenen nefret suçlarının yüzde 72'sinin yabancı düşmanlığı ve ırkçılıkla ilgili olduğu, en çok Afrika kökenli ve Romanların hedef alındığı belirtiliyor.
Suçların yüzde 72'si kayıtlara geçmiyor
Raporda, Avrupa Birliği ülkelerinde azınlıkları hedef alan nefret suçlarının yüzde 57 ila 74'ünün kayıtlara dahi geçmediğinin altı çiziliyor. Azınlık grupları hedef alan taciz ve saldırıların da yüzde 75 ila 90'nın polise bildirilmediğine dikkat çekilirken, her 10 eşcinselden 8'inin önyargı ve tahammülsüzlük nedeniyle işlenen suçların kurbanı olduğu gözler önüne seriliyor. Yahudilerin ise 4'te 3'nün maruz kaldığı anti-semitik uygulamaları polis ya da hiçbir kuruma bildirmediğine vurgu yapılıyor. Raporda, şiddet mağduru azınlıkların, "nasılsa bir şey değişmeyecek" fikri nedeniyle ya da polise güvenmedikleri için mağduriyetlerini hiçbir kurum veya kuruluşa bildirmediklerinin altı çiziliyor.
İnternet ortamındaki nefret suçlarına da dikkat çekilen raporda, bununla ilgili Mart 2012'de kurulan "Gençler Online Nefret Söylemiyle Savaşıyor" başlıklı kampanyadan bahsediliyor. Halen devam eden kampanyada 13-30 yaş arası gençlerin nefret söylemine karşı bilinç düzeyini arttırması hedefleniyor.
Raporda, siyasette yaşanan nefret suçlarına ve ırkçı söylemleri de paylaşılırken özellikle Yunanistan'daki Altın Şafak partisinin Avrupa'da endişeleri arttırdığına işaret ediliyor. Parti üyelerinin azınlık gruplara yönelik işlediği suçlara geniş yer veriliyor.
Ekonomik istikrarsızlığın ve geçim mücadelesinin o ülkedeki yabancı göçmenlere zarar verdiğini ve buna maruz kalan azınlıkların ise yine ekonomik nedenler ve imkansızlıklardan dolayı yetkililerden yardım isteyemediği de kaydediliyor.
Alınacak önlemler
Raporda, ırkçılık ve nefret suçlarıyla mücadelede kanuni bir çerçevenin belirlenmesine vurgu yapılırken tek başına kanunların da çözüm olmayacağı belirtiliyor. Bilinç düzeyini ve farkındalığı arttırarak söz konusu suçların önüne geçmenin cezalandırmaktan daha etkin bir yol olduğu önerisinde bulunuluyor. Rapor, siyasilerin de bu konuda topluma örnek olması gerektiği ve sosyo-ekonomik krizlerin azınlıkları mağdur etmemesi gerektiğini ortaya koyuyor.
Muhabir: Fatma Esma Arslan
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.