• BIST 9006.55
  • Altın 3060.438
  • Dolar 34.2719
  • Euro 37.2152
  • Muğla 21 °C
  • İzmir 21 °C
  • Aydın 23 °C
  • İstanbul 15 °C
  • Ankara 15 °C

BEYCELİ KÖYÜNDE SINIFLARIN DEĞİŞİMİ

Zeki SARIHAN

          

 

 

  Siyaset ve sosyoloji dilinde bir “köylü” sınıfından söz edilir. Gerçekten köylüler tarım ve hayvancılık gibi işlerle uğraştıklarından ülkedeki diğer sınıflara göre daha yoksuldurlar, fazla farklılaşmamış kültürel bir hayat sürerler. Fakat köy içinden bakıldığında köylüler de farklı sınıflardan oluşur. Eskiden bunlar adeta birer kast oluştururlardı. Bir orta sınıf köylü ailesine mensup olan annem zengin köylü kadınlarıyla aralarındaki farkı  “Biz yalınayak gezerken, onlar tıkır tıkır kundura ile gezerlerdi” diyerek anlatırdı.

 

Beş mahalleden oluşan Beyceli Köyünde 1927 nüfus sayımında 555 kişi yaşıyordu. Bu nüfus, 1980 sayımında 1630’a çıkmış, bu tarihten sonra azalmaya başlamıştır. Günümüzde 550 hanelik köyde TUİK’in adrese dayalı nüfus kayıtlarına göre 680 nüfus yaşamaktadır. Bu nüfus, yaz aylarında birkaç misli artmaktadır.

            Yaklaşık son 30 yıl öncesine kadar Beyceli köyündeki sınıfların konumu şöyle idi:

 

            Hizmetçiler ve hizmetkârlar: Bunlar kimsesiz veya çok yoksul insanların çocuklarıydı ve az çok varlıklı ailelerin yanında ve korumasındaydılar. Hizmetçi olan kızlar çocukluk veya genç kızlık dönemlerinde aynı veya başka bir köyden “beslek” veya “evlatlık” olarak alınırlardı. Bunlar ev işlerinde yardım ettikleri gibi tarla işlerinde de çalışırlardı. Statüleri son derece düşüktü. Örneğin ev halkıyla aynı sofraya oturtulmayanlar vardır. Evlenme çağına geldiklerinde yoksul bir köylü ile evlendirilirlerdi. İçlerinden biri, efendisinin ikinci eşi olmuştu. 1950’li yıllarda köydeki hizmetçi sayısı beş altıyı geçmiyordu. Bugün böyle bir sınıf yoktur.

             Hizmetkârlar da hiçbir maddi varlığı olmayan kişilerdi. Bunlar hayvan güder, oduna gider, ailenin çift-çubuğuna bakardı. Ailenin sofrasına oturmazlar, kendileri için ahır, ambar veya evin bir odasında yatıp kalkarlardı.

Bazı hizmetkârlar uzun süre hizmet eder sonra kendi ailelerine dönerek kendi işlerini kurarlardı. Bunlar yoksul kişiler oldukları için aşağı yukarı boğazı tokluğuna çalışırlar, yiyip barındıkları, ücret yerine sayılırdı. 50 yıl önce bunların sayısı da sekiz-on kadardı. Yıldan yıla azaldılar. Günümüzde köyde böyle bir sınıf da yoktur.

            Yoksul köylüler: Bunların yoksullukları az topraklı olmalarından gelir. Kendi tarlaları boğazlarını doyurmaz, başkalarının topraklarında da ortakçılık yaparlar. Çıkan ürünün yarısını tarla sahibine verirler. Bu durumda bile, temel beslenme ürünü olan mısırları bahar gelince tükenir, sonbahara kadar yiyecekleri mısırı satın alırlardı. Köy işlerinde gündeliğe, yılın bazı mevsimlerinde dışarıya çalışmaya giderler. Eskiden iş bulamayıp ceketini de satıp geri dönenler olurdu!

Daha eski yıllarda 10-15 gün süreliğine sahil kesimindeki zengin köylülerin fındık bahçelerinde, Bafra’daki hara ve Samsun’daki Gelemen devlet üretme çitliğimde çalışanlar,  1960’lı yıllarda İstanbul’u suyolu yaptılar. Bu nedenle, yoksul köylülerin hemen hepsi, İstanbul’u tanırdı. En çok çalıştıkları iş, inşaattı. Böylece çoğu inşaat ustası da oldu. İnşaatlarda yatıp kalkarlar, diğer işçilerle birlikte yemeklerini kendileri pişirirlerdi. Bunların hemen hepsi İstanbul’da daire sahibi oldu. Çocuklarını da daire sahibi yaptı.  

Yoksul köylülerin bir kısmı, hizmetkâr statüsünde olmamakla birlikte zengin bir köylünün işlerini sürekli görürlerdi. Yılın birçok gününde onun işlerine koşar, geceleri kendi evlerine giderlerdi. Onların evlenmeleri güç olurdu, düğünleri sade, evleri derme çatmaydı.

 

            Orta köylüler: Bunların toprakları kendilerine yetecek kadardır. Kendi tarlalarında çalışırlar. Başkalarını çalıştırmazlar, kendileri de başkalarına gündeliğe gitmezler. Ancak, fındık toplama zamanı, ürünlerini kendi güçleriyle toplamayı başaramayacaklarsa gündelik verebilir, bunun karşılığında yıl içinde kendilerinin de gündeliğe gittikleri olur. Durumları “El elde, baş başta”dır.

            Zengin köylüler: Bunlar, toprakları ailece işleyebileceklerinden fazla olanlardır.  Eskiden beri köyün karar vericileri bunlardır. Muhtarlık ancak 1973 seçimlerinde zengin köylülerden alınabilmiştir. Zengin köylüler, Tarım işlerini gündelikle veya yarı angarya ile yoksul köylülere yaptırırlardı. Çalışmamak ve işlerini başkalarına gördürmek, bir yüksek statü göstergesidir.  Zengin köylülerin ev halkından kendi işlerinde çalışanlar da vardır. Köyde büyük çaplı ticari hayatı uzun yıllar onlar ellerinde tutmuştur. Halen de iki dükkân onların çocuklarına aittir.  Devlet ve kentle olan ilişkilerinden ötürü, öğrenim görmek bu sınıfın tekelinde idi. 

Zengin köylüler, yoksul ve orta hallilerden damat edinmeye karşı isteksizdirler. Bazı zengin köylü kızları, uygun bir taliplileri de çıkmayınca evde kalırlar.

Beyceli köyünde kapitalizmin geliştiği Ege köylerindeki gibi yalnız tarım işçiliği ile geçinen yoktur. Toprak ağalığı da hiç olmadı.

 

 Değişen durum

 

1960’dan sonra Almanya Türk işçilerini kabul etmeye başlayınca ilk gidenler yoksul köylüler oldu. Orta ve zengin köylüler tarlalarını, bahçelerini bırakıp gidemediler. Almanya’ya gidip ellerine para geçenler, zengin köylülerden önce altlarına araba çektiler. Şehir kenarlarına evler yaptırdılar. Bunların çoğu ilkokulu bile okuyamamışlardı. Almancıların dönmeye başlamasıyla köyün sınıfsal yapısında bir kırılma oldu. Öte yandan çok çocuklu olan zengin köylülerin tarlaları evlatlar arasında bölündü ve bunların her birinin gücü babalarına göre azaldı. Zaten çoğu, ticaret, memurluk veya başka nedenlerle köyü terk etmiş oluyorlardı.

 

Orta ve yoksul köylüler de inşaat sanayiinin gelişmesiyle evlerini yenilediler ve briketten yeni evler yaptılar. 1960 yılında köyde yalnızca üç evde radyo varken 1990’lardan sonra her eve televizyon, buzdolabı ve telefon girdi. Eski yoksul köylülerden cipçilik ve minibüsçülüğe başlayanlar oldu. İstanbul’a yerleşip iş tutanlar çocuklarını okutma imkânı buldu. Zengin köylülerin çocuklarının bazıları yatılı okul sınavlarını kazanamazken sınavla öğrenci alan yatılı okullar, yoksul ve orta köylü çocuklarının imdadına yetişti.  Onlar bu okullara girip başta öğretmenlik olmak üzere çeşitli meslekler edindiler.

 

Beyceli köylülerinden bir kısmı artık yalnız yaz aylarında köye geliyorlar. Bunların sınıfsal statüsü artık sahip oldukları toprağın genişliğine göre ölçülemez. Emeklilik aylıkları da içinde olmak üzere çeşitli yollarla ellerine geçen paraya göre yeni bir sınıflama gereklidir.

 

Köyde yaptığımız bir soruşturmaya göre, günümüzde Beyceli’de yaklaşık rakamlarla nüfusun yüzde 15’i yoksul, yüzde 60’ı orta, yüzde 25’i ise zengin köylü sayılabilir. 40 yıl öncesinde yoksul ve orta köylülerin oranının çok daha yüksek olduğu bir gerçektir. Mahalleler arasında da farklılıklar vardır. 30 yıl öncesinde tamamı yoksul köylülerden oluşan Cemalı mahallesinde (bugün 45 hane) yoksul köylü yoktur. Tamamı orta köylü sınıfına yükselmiştir. Köyde zengin köylülerin ise yüzde 5’lerden yüzde 25’e çıktığı görülüyor. Bu değişimin nedeni, toprak ve tarımın geniş ölçüde zenginlik kaynağı olmaktan çıkması, onun yerini çoğu köy dışından olan başka kaynakların almasıdır. (4 Aralık 2016)

 

 

(Sayı 36, 2 Aralık 2016, s. 14)

Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2003 | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0252 412 2141