İnsanlık tarihinin hatıra defteri, büyük krizler kaydediyor. Bunlardan bir kısmı yazının bulunmasından binlerce yıl önce olduğu için bilim insanları onu iskeletlerden, mağaralardaki besin kalıntılarından ve duvarlara çizilmiş resimlerden okuyorlar. Toprağa yerleşip tarım yaptıkları, hayvanları evcilleştirdikleri, kentler kurup çevresini duvarlarla çevirdikleri, tapınaklar inşa ettikleri devirde yazı da kullanılmaya başlandığından insanlığın talihi ve talihsizlikleri kap ve kaçaklardan başka yazılarından da okunabiliyor.
Şimdi Mezopotamya’daki bu ilk uygarlıkların yerinde kum yelleri esiyor! Birisi yıkılmış, ötede bir başkası kurulmuş, o da yıkılmış daha ötede veya onun üstünde bir yenisi…
Toprak, kum ve balçık içinde bu devirlerde neler olduğu konusunda tanıklık yapacak yazı tabletleri, kırık eşya parçaları arayan tarihçiler, uygarlıkların yıkılışını barbar denen toplulukların saldırıları, sel, yangın gibi doğal afetler, geçim kaynaklarının tüketilmesi ve köle ayaklanmalarına bağlıyorlar.
İLK DEVLETLERİN DERİN TARİHİ
Epeydir, bu konuda yazılmış yetkin bir kitabı okuyuculara tavsiye etmek istiyordum. James C. Scott’un “İlk Devletlerin Derin Tarihi-Tahıla Karşı (İngilizceden Çeviren Akın Emre Pilgir, Koç Üniversitesi Yayınları, 2018, 272 sayfa)
İşin ilginç yanı, bu uygarlıkların neden sona erdiği yazılardan çıkarılamıyor. Çünkü yazı sınıflı bir toplumun yönetici sınıfı tarafından tutulmuş bir hesap defteri gibi. Sınıflı toplum uygarlığı yılkınca bunun nedenini anlatacak bir sınıf da ortadan kayboluyor. Barbarların ise yazısı yok!
Yazar, uygarlıkların yıkılmasına ah vah etmiyor. Bu konuda başka tarihçilerden farklı olarak yeni bir bakış açısı getiriyor ve bu yıkılışı insanların özgürlüğe kavuşması olarak selamlıyor. “Barbar” sözcüğünün eski Yunanlıların “Yunan olmayan herkes” anlamında kullanıldığını ve bu geleneğe bağlı tarihçiler ve toplumbilimciler tarafından olumsuz bir anlamda kullanıldığını ileri sürüyor.
Roma devleti niçin yıkılmıştı? Tarihin gördüğü en uzun ömürlü, aynı zamanda en acımasız Roma uygarlığı o kadar çok insanı köleleştirmişti ki, köle emeği artık verimli olmaktan çıkmıştı. İçeriden çürüyen ve dayanıksız hale gelen Roma köleci düzeni Kuzeyden gelen kavimlerin saldırısı ile tarihe karıştı. Mermerlerle donanmış Roma kentlerinin caddelerini otların kaplamış olması insanlık için bir yıkım mıydı, yoksa bir ilerleme mi? Biliyoruz ki insanlık köleci devletlerin yıkılmasıyla nispeten rahat bir nefes almıştır. Kent nüfusu köylere çekilmiş, köle insanlar serf haline gelmiş, yani yarı-özgür olmuştur. Artık bütün varlıklarıyla köle sahibinin malı değillerdi, yalnızca yılın belli zamanlarda senyörlerin yani bizdeki adıyla derebeylerinin işlerini görmek zorundaydılar veya ürünlerinin tamamını değil bir kısmını derebeyine teslim ederlerdi.
Ardından feodal devletler de yıkıldı ve yerine işçinin emeğini istediği patrona satabileceği daha özgür bir tarihsel döneme girdik. Hiçbir emekçi köle sahipleri gibi “Ah, kölelik devri ne kadar da iyiydi” veya derebeyleri gibi “ağalık gibi var mı?” diye hayıflanmaz. Aksine bilinçli bir emekçi, kapitalizmi yıkıp yerine emeğin tamamen özgürleşeceği ve her türlü bağımlılığın sona ereceği bir düzeni hayal eder. İnsanlık bu devirleri de görmüş ve yaşamış, kazandığı zaferlerin bayramıyla coşmuştur.
BU KRİZDEN NE ÇIKACAK?
Korona virüsünün sebep olduğu küresel kriz nedeniyle basında sosyalizm sözcüğü telaffuz edilmeye başlandı. İnsanın insan tarafından, yoksul halkların zengin uluslar tarafından sömürüsüne dayanan, bunu sürdürmek için eşitsiz bir dünya düzeni, diktatörlükler ve savaşların var olduğu bir düzenin sonu mu gelmiştir? Krizin henüz başlarında bulunduğumuz için bunun insanlıkta yapacağı tahribatı henüz kestiremiyoruz. Emperyalistler dünyayı yeniden paylaşmak için 1914’te Birinci Dünya Savaşı’nı başlattıklarında, bu savaşın sonunda Rusya’daki devrimin bütün dünyayı etkileyeceğini herhalde kestiremiyorlardı. İkinci Dünya Savaşı sonunda da Doğu Avrupa’nın, koskoca Çin’in ve bunun devamı olarak Kore, Vietnam, Kamboçya, Küba gibi ülkelerin sosyalizme geçeceğini, sömürgeciliğin sona ereceğini ve yalnız Afrika’da 40 yeni bağımsız ülkenin kurulacağını nerden bileceklerdi?
Ne demek istediğim anlaşılmış olmalı. Korona kırımı, uluslararası adil yeni bir düzenin kuruluşuna, yönetilen halkların emperyalizm ve kapitalizme karşı yeni bir uyanışına vesile olur belki… (26 Mart 2020)