Türkiye’de gazetecilik mesleği zorlu bir dönemden geçiyor. Merkezinde iktidarın ve onun kontrolü altındaki medyanın olduğu bir süreç dünya standartlarında, etik ve bilimsel değerleri savunan dürüst gazeteciliğin altını oyuyor. Politik ve ekonomik sorunlar yumağına rağmen, mesleğini onuruyla sürdüren tüm gazetecilerin, medya emekçilerinin 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nü kutluyor, bugünün mesleğin sorunlarının konuşulmasına ve çözüm adımlarının atılmasına vesile olmasını diliyorum.
Artık ülkemizde gazetecilik suçla beraber anılır oldu. Türkiye’de gazeteci tutukluğunda Dünya’da Çin’den sonra 2. sırada. 3. sırada Mısır yer alıyor. Türkiye Gazeteciler Sendikası verierine göre Aralık 2020’de en az 70 gazeteci hapiste, başka gerekçeler gösterilerek tutuklanan gazetecilerin sayısı 100’ü aşıyor. 539 gazetecinin yargılamaları sürüyor. Süregiden yargılamalarda gazetecilerimizin pasaportlarına el konularak seyahat özgürlükleri sınırlanmış, politik davalar mesleğin üzerinde sallanan Demokles’in kılıcına dönüşmüştür. Sadece yargılamalar mı? Gazetecilere fiziksel saldırılar da bir hayli artmış durumda.
Ülkemizdeki medya kuruluşlarının büyük kısmı doğrudan ya da dolaylı olarak iktidar tarafından kontrol edildiğini söylüyor. Gazetecilik ilkeleri açısından iktidarı destekleyici bir çizgide olmak ile iktidar tarafından kontrol edilmek arasındaki fark kamu kaynaklarının tahsisinde ve sansür mekanizması açısından belirleyici önemdedir.
İktidar tarafından doğrudan kontrol edilen kuruluşlar reklam ve başka bazı desteklemelerle kamu kaynaklarından pay alarak ayakta durabiliyorken, sektörün muhalif unsurları ekonomik zorluklar nedeniyle iflas bayrağı çekiyor.
RTÜK iktidarın sansür mekanizması olarak işliyor. Sansür dijital medyayı da esir almış durumda. Oysa sansürün hiçbir işe yaramadığını aksine fikirleri özgürce tartışmanın bir arada eşit ve özgür bir toplum kurmak için işlevsel olduğunu dünya demokrasi tarihi gösteriyor.
Türkiye’de binlerce medya emekçisi işsiz. Bu bir utanç tablosu. Eskaza iş bulabilen medya emekçileri de düşük ücretler ve yetersiz sosyal haklar ile yaşamak zorunda. Bir diğer önemli sorun sektördeki yetersiz işçi sağlığı ve iş güvenliği koşulları.
İletişim fakültelerinin nitelikli hocaların KHK’larla tasfiye edilmesi sonucu yaşadıkları bozulma, mesleğin geleceğini tehdit ediyor. Zaten emekçilerimiz, dünya standartlarında bir gazetecilik için gerekli ekipmana ulaşmada da, bu bilgi ve donanımı elde edecek kaynaklara ulaşmada da zorluk çekiyor. Türkiye’de medya bu irtifa kaybını telafi etmek için uzun yıllar çabalamak zorunda kalacak.
CHP olarak, bütün demokratik güçlerle birlikte, basın emekçilerinin sorunlarını gündeme getirmeye, çözüm önerileri üretmeye, meslekteki sendika, oda ve cemiyetlerin taleplerini baz alan yeni bir medya yaşamı kurmaya yönelik çabalarımız devam edecektir. Cumhuriyet’in 2. yüzyılına, basın özgürlüğünü kurarak gireceğiz.” Dedi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.