“..bunların neler yaptığını olumlu anlatanlar rahmetli ECEVİT’ti ve o dönemki başka siyasetçilerdi.” dediğini, dolayısıyla terör örgütünün büyümesi ile partimizin Onursal Genel Başkanı Bülent ECEVİT’i ilişkilendirdiğini üzülerek öğrendik.
Hatta yine sayın ALA’dan öğrendik ki, Fetullahçı Terör Örgütü’ nün darbe yapacak kadar devletin içine yerleşmiş olmasında Adalet ve Kalkınma Partisi’nin hiç kabahati yokmuş… Ecevit’ in bile kabahati varmış ama iktidar partisinin yokmuş! “O dönemki başka siyasetçiler” kimlermiş, isimlerini unutmuş.(!)
Sağcısından solcusuna, batılısından doğulusuna, iktidarından muhalefetine kadar milletimizin istisnasız bütün fertlerinin bu terör örgütünün yaptıklarından zarar gördüğü açıktır. Hâl böyleyken, “Türkçe Olimpiyatlarını” Türk parasının arkasına basanların, sonradan 15 Temmuz direnişimizi de paranın arkasına basmak zorunda kalmalarındaki ironiyi tekrar tekrar hatırlatıp yarayı kaşımak istemeyiz. Ancak tarihi gerçekler çarpıtılarak gerçekliği tıraşlanmış yeni bir tarih yaratılması girişimi de kabul edilemez.
Milliyetçiliği, popülizmin cirit attığı miting meydanlarına değil, Ege’nin deniz yataklarına, Kıbrıs’ın Beşparmak dağlarına, Orta Anadolu’nun haşhaş tarlalarına yazmış, beş yıldızlı otellerin toplantı salonlarındaki dijital ekranlara değil, kurtların cirit attığı uluslararası diplomasi koridorlarına kazımış olan Bülent ECEVİT’e çamur atılmasına Demokratik Solcular asla müsaade etmez.
Sayın ALA’nın Fetullahçı Terör Örgütü’ nün ne kadar pespaye bir örgüt olduğuna ve dış destekli bir işbirlikçi ajan yapılanma olduğuna ilişkin tespitleri doğrudur, ancak eksiktir. Zira bu örgüt, gücünü biraz da Türk Devletini “ele geçirilmesi gereken bir ganimet” zanneden ve bu “ele geçirme” telaşı içinde herkesle ittifak yapmayı mübah gören oportünist anlayıştan almıştır. Neticede, sözde şeyhlerini “mehdi” zanneden ruh hastalarını içinde barındıran bu örgüte devletin anahtarı teslim edilmiş ve anahtarın teslim edilmesinde kusuru olanların da içinde olduğu Türk milleti bu yapıdan büyük zarar görmüştür.
ECEVİT, ne devletin anahtarını bu örgüte teslim etmiştir, ne devletin mahrem bilgilerini bu örgüte vermiştir, ne yargıya “nurlu” üyeler atanmasına göz yummuştur, ne de bu örgütün milli orduyu tasfiye etmesine izin vermiştir.
“Ben lâiklik, din ve islam konularında oy hesabı yapmam ve bu değerleri oy için kullananları büyük tehlike görürüm” diyerek tavrını net olarak ortaya koyan Bülent ECEVİT, katıldığı hükümetler dönemlerinde bu “cemaat” adı altındaki örgüte kamu arsası mı tahsis etmiştir, mensuplarına bürokraside özel görev mi vermiştir, kamu bankalarından bunlara kaynak mı aktarmıştır, yoksa finans merkezlerinin açılışında kurdelayı birlikte mi kesmiştir?
Bülent ECEVİT’ in, Cumhuriyet değerlerinin yüceltilmesi ve öğretilmesine yönelik çalışmaları örnekleyen, insan haklarına dair evrensel ilkeyi vurgulayan söylemlerini başka bir tarafa çekmenin anlamı yoktur.
Bugün yapılması gereken, kabahatleri örtmek için masumların ruhunu lekelemek değil, geçmişte yapılan hatalardan ders almaktır. Unutulmasın ki, şeyhini “mehdi” zanneden, devletin içine yerleştiğinde emri sıralı amirinden değil de devlet dışı organizasyondan alan kişilerden oluşan ajan örgütler Osmanlı’ dan beri bu milletin başına beladır. Geçmişten ders alarak bugünü yaşamak yerine, geçmişteki kabahatleri örtmek için masumlara, hele de bugün hayatta olmayan, yapılan mütecaviz saldırılara cevap veremeyecek insanlara dil uzatmak suçluluk psikolojisinin telaşından ileri gelmektedir.
Seçimler yaklaştıkça “reislerine” şirin görünme çabası içine girmiş olan siyaset çöplüğü sakinlerine şu kadarını hatırlatmak isteriz ki, Ağustos/2000 tarihinde FETÖ elebaşısı aleyhine “Laik devlet yapısını değiştirerek dini kurallara dayalı bir devlet kurmak için örgüt oluşturma” suçlamasıyla dava açıldığında ECEVİT Başbakandı, Mart/2007 tarihinde anılan iddialar kapsamında “suç oluşmadığı” gerekçesiyle beraat ettirilip, Haziran2008 tarihinde de Yargıtay’da oy birliğiyle beraati onaylandığında Tayyip ERDOĞAN Başbakandı.
PKK Terör örgütü elebaşının mektubu Dolmabahçe Sarayında okutulurken sözde Başbakan Yardımcısı ve İçişleri Bakanı sıfatıyla o karede yer alanlar, “Amaca ulaşmak için her yol mubahtır” anlayışını düstur edinenler, her türlü değer yargısını acımasızca sahteciliklerine siyasi malzeme yapanlar çok iyi bilmelidirler ki, halkın özlemlerinden, çalışanların hak mücadelesinden doğmuş milliyetçi, vatansever Demokratik Sol Parti’den sizlere ekmek çıkmaz!
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.