Yaklaşık bir buçuk yıldır yazılarımı yayımlayan bir site, son 45 gündür bunları yayımlamaz oldu.
İlk aklıma gelen, sitenin içinden yazılarıma karşı bir itiraz olabileceği idi ki, bunu çok doğal saymak zorundayız. Her yayın organının kendine çizdiği bir politika var.
Öte yandan günümüz Türkiye’nin siyasi koşullarında halkın çıkarlarını savunmak, gerçekleri dile getirmek, dahası, iktidarın güttüğü politikalara karşı farklı bir görüş savunmak çok zorlaştı. Sosyal medya paylaşımları ve haber-yorum siteleri de artık yoğurdu üfleyerek yiyorlar. Yazılarımın yayımlanmasına son verilmesi de ilk kez başıma gelmiyor.
Fakat bunun nedenini sormak da hakkımız. Bir buçuk aydır yazılarımı göremediğim siteye bunun nedenini sordum. Sitenin adını kapatarak verilen yanıtı geldiğimiz nokta hakkında bir fikir vermesi için aşağıya alıyorum:
*
“Sayın Zeki Sarıhan,
(…) sayfalarında farklı anlayışta insanlar yazmakta, düşünsel temelli farklılıklar anlayışla karşılanmaktadır. Bize göre ufkumuzu geliştirecek her yazı, karşıt olduğumuz düşünceler de bir arada bulunabilir.
Ancak, sosyal medya hesaplarından açıkça ad verilerek tehdit edilmemiz ilk kez oluyor. Önce umursamadık. Bu tehditler yine sürdü. Sonra 2-3 kez evimize resmi üniformalı polisler gelerek çocuklarımızın bizle oturup oturmadığı denetlendi.
Ardından "selâmımızı aldın mı" türünde tehditler sürünce, tehdidin boyutlarını kavradık.
Adınızı Yazarlar bölümünden çıkardık. Ancak, yazılarınızı siteden kaldırmadık. Yeni yazılarınızı da koymadık. Yineliyoruz: Bize göre küfretmediği sürece yazarlarımızın sayfalarımızda yer almasında bir sakınca yok.
Sözü dolandırmadan söyleyelim: Biz korktuk.
Bizi anlayışla karşılayacağınızı umarak, üzüntülerimizi dile getirmekten başkaca yapacağımız bir şey yok.
İnternet sitemizi kapatmayı da düşünmüyor değiliz.
Bu tehditler bize, tehdidin bir merkezden yürütüldüğü izlenimini verdi.
Oysa biz, ne de siz fincancı katırını ürküttünüz.
Türkiye'nin ulaştığı düşünce düzeyi açısından, karşıt düşüncelere saygının yerlerde süründüğünü bu örneklerde gözlemlemek bizi üzdü.
Size karşı bir önyargımız olsa, yazılarınıza sayfalarımızda yer vermezdik.
Bizi anlayışla karşılayacağınızı umarak size saygılarımızı sunuyoruz....”
Yazık! Çok yazık! Böyle bir ülkede demokrasi yeşerebilir, bilim ve sanatta ilerleme sağlanabilir mi?
Bunca yıldır demokrasi ve fikir özgürlüğü için verilen mücadeleler sonunda gelinen noktaya bakın!
Daha kötü günlerin geleceğine işaret eden belirtiler de var…
Bari Abdülhamit döneminde uygulanan ve İngilizlerin İstanbul'u işgalinde geri getirilen resmi sansür dairesi kurulsa da yazılarımızı önce oraya göndersek. Nelerin yayımlanabileceğini, nelerin yayımlanamayacağı bildirseler, biz de otosansür yapmak zorunda kalmasak...
(2 Şubat 2021)