İçişleri Bakanı Muammer Güler'in önceki gün öğrencilerin kaldıkları evler, apart daireler veya pansiyonlarla ilgili, olaya, terörle mücadele boyutuyla baktıklarını bildirmesinin ardından çocukları, terör örgütlerince bu şekilde kullanılan mağdur aileler, önemli açıklamalarda bulundu.
Üniversite öğrencisiyken terör örgütü DHKP-C'ye katılan, Sakız Adası açıklarında silah yüklü botta yakalandıktan sonra İstanbul ve Ankara'da büyük bir eylem planladığı belirten M.Y. ile ABD Büyükelçiliğine yönelik saldırıyla ilgili Yunanistan'dan Türkiye'ye gelirken yakalanan ağabeyi B.Y. ailesinin büyük umut ve hayaller yetiştirdiği milyonlarca gençten ikisi.
Anne Aysel Y, "Rüyalarımda hep çocuğumu görüyorum, güldüğünü görüyorum. Okula gittiğimde onları öğretmen bana çok akıllı diye met ederdi. Okulda ikisi de bir numaraydılar. Hayallerimde hep onları görüyorum" diye duygularını anlattı.
Baba Şinasi Y. ise 2 çocuğunun örgüt tarafından kandırıldığını belirterek, "Onlar, ilkokulu, ortaokulu, liseyi hep takdirle bitirdiler. Örgütü bana tercih ettiler. İstemezdim, çünkü ben çok güzel şeyler sundum. İstedim ki, çocuklarım hep örnek çocuk olsun. Onlar benim eserim çünkü, yanlış yola gitseler suç onlarda değil gene bende"şeklinde konuştu.
"Benim çocuğum yapmaz demeyin"
Lise öğrencisi oğlu terör örgütüne katılan İsmail E. ise "Benim oğlumu bana düşman etmek için öyle yöntemler kullanıyorlar ki bunlara değil devrimci, insan demek bile fazla geliyor bana" diye anlatıyor duygularını.
Herkes tarafından sevilen, koyu bir Bucaspor taraftarı olan oğlunun 16 yaşında tanıştığı bir kız arkadaşı tarafından örgüte sokulduğunu ifade eden İsmail E, "Eve geç gelmeye başladı ama örgüte katılacağı hiç aklımızdan geçmedi. Bize yemeğe geldiler, Marmariste yazlıkları olduğunu onlarla tatile gideceğini söyledi, 25 gün sonra polis bizi aradı. Oğlumuzu sordular, tatilde olduğunu söyledik, sonra öğrendik ki oğlumuz Kandıra'da örgütün yazlık öğrenci kampına katılmış" dedi.
Ercan, oğlunun örgüt propagansı etkisi altında kaldığını, tek düşman olarak polisi gördüğünü belirten İsmail E, ailelere, "çocuğunuzu iyi takip edin, arkadaşlarını siz de tanıyın, nereye gittiğini mutlaka öğrenin, benim çocuğum yapmaz demeyin" tavsiyesinde bulundu.
"Oğlum yanımda olsun, benim açlığımı, susuzluğumu kaldırır, doyurur"
Çoğunu, terör örgütünden ayrılmaya ikna edemediğini gözyaşlarıyla anlatan anne Gülşen Y. de "Bir defa gittim, yalvardım, 'bırakamam' diyor, 'gitme şansı yok' diyor. Geceleri sıçrayarak uyanıyorum, hiç gözümün önünden gitmiyor" dedi.
Üniversite öğrencisi oğlunun terör örgütü mensubu olduğunu gözaltına alındıktan sonra öğrenen baba Niyazi K. ise "Oğlum yanımda olsun, benim açlığımı, susuzluğumu kaldırır, doyurur" diye anlatıyor.
Baba Hüseyin Y, üniversite öğrencisi iki kızının terör örgütüne katılmasından duyduğu acıyı "Eski güzel günleri özlüyorum. Ben kızımı tatile götürdüm, kaç kez. Bir arkadaş gibi yaşadık"şeklinde dile getirdi.
Çocuklarının zeki ve başarılı olduğunu anlatan Hüseyin Y, "Bu çocukları bu şekilde kandırıyorlarsa bu bir organize suç örgütüdür. Üniversitelere stand kuruyorlar, bakıyorlar böyle taşradan gelen, gariban çocukları seçiyorlar, yanaşıyorlar onlara. İş böyle başlıyor" dedi.
"Gerçeği yıllar sonra anladım"
Terör örgütünün mağdur ettiği gençlerden biri de çay, sinema, tiyatro, konser davetiyesi ya da ekonomik sıkıntıda olanlar için burs ve kalacak yer teminin örgütlerin "avlama zeminleri" olduğunu anlattı.
Gençlerin çoğunu maddi ya da manevi sorunu olanlardan seçtiklerini anlatan mağdur öğrenci, şunları kaydetti:
"Örneğin babası işçi, maddi durumu kötü olan bir öğrenciye, işçi sınıfının devamlı ezildiği, emeğinin karşılığını alamadığı, zengin çocuklarının rahat bir şekilde eğitim görmesinin yanında kendisinin çeşitli zorluklar çektiği ve üniversite öğrencileri olarak bu gidişe bir dur denilmesi gerektiği yönünde propagandalar yapılıyor.
Sağda soldaki tüm basın açıklamalarına katılmaya çalışıyorduk, çünkü demokrat insanlardık ve tepkimizi ortaya koymamız gerekiyordu. Bu demokratik eylemlere götürülmemizin altında yatan gerçeğin, aslında ileride yaptırmayı düşündükleri kanlı eylemlere geçişin bir aşaması olduğunu ve bizi bu doğrultuda hazırladıklarını yıllar sonra anladım."
Öğrenciler bu ağa, nasıl düşüyor
Psikiyatri Uzmanı Prof. Dr. Nevzat Tarhan, terör örgütlerinin propagandasında gelecekle ilgili sosyal hedeflere, toplumsal ideallere yer verildiğini belirterek, "O toplumsal idealler için o çocuğa suç işlemeyi doğallaştırıyor. Bunlar ideolojik örgütlenme içinde yapılan en çok faaliyetler" ifadesini kullandı.
Tarhan, bu çocukların suçlu değil kurban olduğuna işaret ederek, "Anne ve babanın nasihat vermek yerine evi, onlar için daha çekici nasıl yapabilirim şeklinde düşünmeleri lazım gelir. Kapıların kapalı olduğunu anlayan kurbanlar, yanlışta devam edeceklerdir" uyarısında bulundu.
Terör Uzmanı Doç. Dr. Süleyman Özeren de bu gençlerin kendi hayatlarındaki birtakım sorunlardan terör örgütlerine katıldıklarını belirterek, örgüte katılımları "Bireylerin içinde yaşadığı sosyo ekonomik sorunlar, bireylerin kendi psikolojik sorunları, siyasal sorunlar, örgüte katılımlarda itici faktörlerdir"şeklinde dile getirdi.
Emniyet yetkilileri de terör örgütlerinin mağdur ettiği yüzlerce öğrenci bulunduğunu, lise ve üniversitelerde masum vaatlerle kandırılan öğrencilerin önce bazı derneklere üye yapıldığını ve suç unsuru içermeyen gösterilere, daha sonra ise kanlı eylemlere bulaştırdığını kaydetti.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.