Kurtuluş Savaşı, Türkiye tarihinin çok önemli bir dönüm noktasıdır. Bu savaşla Türkiye, Osmanlı İmparatorluğunun gerileme ve parçalanma sürecini durdurmuş, rejimini değiştirmiş, millî sınırlarını çizerek dünyaya kabul ettirmiştir.
Türkler, Kurtuluş Savaşıyla övünmekte haklıdırlar.
Ancak her haklı davada görüldüğü gibi, bu savaş süresince bir takım olumsuzluklar da yaşanmıştır. Savaşın olumlu yanları, millî bir kalkışmada örnek alınacağı halde bu olumsuzluklar gelecek için bir örnek oluşturmazlar.
Aşağıda Kurtuluş Savaşı döneminde yaşanan bazı olumsuzlukları sıralama çalışacağım.
TOPAL OSMAN SORUNU: Birinci Dünya Savaşı yıllarında İttihat ve Terakki’nin politikalarına bağlı olarak Topal Osman Karadeniz bölgesinde Hıristiyan azınlıklara uyguladığı nefret edilecek şiddetiyle ün yapmıştı. Kurtuluş Savaşı başlarında yargılanmak üzere aranıyordu. Topal Osman Kurtuluş Savaşı yıllarına da aynı iş için kullanıldı. Gerek Karadeniz bölgesindeki Rumlara gerek Koçgiri Aşiretne karşı vahşi yöntemler uyguladı. Öyle ki bu hareketleri, Samsun’da olduğu gibi Türklerin de şikâyetine neden oldu. Topal Osman, Meclis’te muhalefetin sözcülerinden Trabzon Mebusu Ali Şükrü’yü de öldürdü ve muhalefetin ayaklanması sonucu onu kimse savunamadı. Meclis önünde ayaklarından asılarak cezasını çekti. Böylece Mustafa Kemal Paşa’nın muhafızlığını yapmak ve Sakarya Savaşı’na birliği ile katılarak kazandığı şöhret de yerle bir oldu. Topal Osman’ın bu macerasından çıkarılabilecek ders “Dar zamanda” yararlanılmak zorunda kalınan insanların insanlık dışı hareketlerine izin verilmemesidir.
MUSTAFA SUPHİ’NİN KATLİ: Bakü’de kurulan Türkiye Komünist Partisinin Mustafa Suphi Başkanlığındaki yöneticilerinin Ankara Hükümetinin izniyle Türkiye’ye gelirken Kars’tan başlayarak Trabzon’a kadarki yolculuklarında uğradıkları onur kırıcı hareket ve Trabzon’dan Batum’a iade edilirken Sürmene açıklarında bıçaklanarak denize atılmaları, Kurtuluş Savaşı yıllarından kalma bir yaradır. Bu hareketi, hükümet çevreleri ve Mustafa Suphi’yi kendilerine rakip gören İttihatçılar elbirliği ile kotarmışlardır. Suphi’yi öldüren Trabzon İskele Kâhyası Yahya da daha sonra hükümet tarafından başka bir dava nedeniyle vurdurulmuştur. Onun sonu da Topal Osman’a benzemiştir.
SOLCULARA KARŞI ALINAN TUTUM: 1917 Sovyet Devriminin dünyaya yaydığı idealler, 1919-20 yıllarında Türkiye’yi de etkilemiş bulunuyordu. 1920 yılının Ankara’sı, emperyalist saldırılar karşısında çaresiz kalmanın sonucu, İslam Dünyası ve Bolşevizm’i dost edinmişti. Meclis içinde de sosyalizan akımlar çok etkiliydi. Öyle ki art arda Meclis tarafından içişleri bakanlığına seçilen mebuslar sosyalistti. Bunların sonuncusu olan Tokat mebusu Nazım Bey’in mazbatası, Meclis başkanı tarafından kabul edilmeyerek, Çerkez Ethem’in tehdidiyle istifa ettirilmiş, yerine merkezin adamı Refet Bey seçtirilmiştir. Sol akımları denetim altına almak için resmî ve sahte bir Komünist Parti’nin kurulması da hataydı. Bunun bir hata olduğu kısa zaman sonra varlığına son verilerek kabul edilmiş oldu. Aynı şekilde Mart 1921’ta toplanacak Londra Konferansı’na giderken Batılılara makul görünmek ve elverişli barış şartları elde etmek için bütün komünistlerin tutuklanıp yargı altına alınması da hataydı. Bunun hata olduğu, emperyalistlerin Misakı Milli’yi kabul etmeye yanaşmaması sonucu 1921’de komünistler üzerindeki baskının gevşetilmesiyle de anlaşılır. Ancak Büyük Zafer garantiye alınınca solculuğun yeniden yasaklanması, sol ayağı olmayan bir rejimin habercisiydi.
NURETTİN PAŞA’NIN ŞİDDET SEVDASI: “Sakallı” Nurettin Paşa, Amasya’da Merkez Ordusu kumandanı iken Koçgiri Kürt köylülerine karşı Topal Osman’la birlikte büyük bir zulüm uyguladı. Öyle ki Sivas Valisi Ebubekir Hazım Bey de onun tutumundan elaman dedi. Yaptığı zulüm nedeniyle Büyük Millet Meclisi bölgeye bir soruşturma ekibi gönderdi, Nurettin Paşa cezalandırılmak üzere görevinden alındı. Nurettin Paşa, Büyük Taarruz’da Birinci Ordu Komutanıydı. İzmir’e varıldığında kendisine biat etmeye gelen Rom Metropoliti Hrisostomos’u linç ettirdi. Daha sonra İstanbul’dan kaçırılıp Ankara’ya yargılanmak üzere götürülen gazeteci Ali Kemal’i İzmit’te aynı şekilde linç ettirdi. Fanatik ırkçılığı bilinen Nurettin Paşa’ya bu görevlerin verilmesi hataydı. Bu hatayı Atatürk Nurettin Paşa aleyhine Nutuk’ta uzun bir yer vererek itiraf eder.
ETHEM BEY’İN YUNANLILARA KATILMASI: Kurtuluş Savaşı’nın ilk yarısında iç isyanların bastırılmasında ve Yunanlılarla mücadelesinde büyük hizmetleri dokunmuş olan Kuvayı Seyyare Kumandanı “Çerkez” Ethem Bey’in sonunda Yunanlılara teslim olmayı seçmesi ve Mustafa Kemal düşmanlığını Kuvayı Milliye düşmanlığına çevirip Batı Cephesi birlikleri üzerine “Yunanlılara teslim olun” diyen bildiriler atması, affedilmez bir hatadır. Bu hatanın bedelini “hain” damgası yemekle ve 1938’de af çıktığı halde yüzü olmadığından Türkiye’ye dönmeyerek gurbette ölmesiyle ödemiştir.
BEDELLİ ASKERLİK: Kurtuluş Savaşı yıllarında, Birinci Dünya Savaşı’nda olduğu gibi zenginler askerlik yapmaz, bedel öderlerdi. Cephede subaylarla birlikte ölen erlerin tamamı bedel ödeyemeyecek durumda olan yoksullardı. Meclis’te halkçı mebuslar, bu durumu değiştirmek için yasa önerisi yapmışlar, ancak durumu değiştirmeyi başaramamışlardır. Karşı tarafın tezi “Bunlar askerlik yapmaz, kaytarmanın bir yolunu bulurlar, en iyisi paralarını alalım” tezleri bir bakıma haklı görülürse de yurdun kurtarılmasında en büyük payın emekçi halk (köylü) olduğu gerçeğini bize hatırlatmaktadır. Günümüzdeki bedelli askerlik, aynı mantığın bir devamı olmakla birlikte, asker fazlalığından da kaynaklanmaktadır.
GAYRİMÜSLİMLERE ALACAKLARININ ÖDENMEMESİ: Sakarya Savaşı önsesinde askerî ihtiyaçları tamamlamak için ilan edilen Tekâlif-İ Milliye borçlarının savaş sonunda Müslümanlara ödenirken Gayrimüslimlere ödenmemesi, bir hatadır. Hükümetler Batılı devletlere Osmanlı’dan kalan borçları ödemede titiz davranırken yerli Hıristiyanlara ödenmesi gereken bu borcun üzerine yatması doğru olmamıştır.
Kurtuluş Savaşı’nda İstiklal Mahkemeleri’nin verdiği karakuşi kararlar, Tekâlif-i Milliye komisyonlarında yapılmış bazı yolsuzluklar gibi başka hatalar da vardır. Tekâlif-i Milliye komisyonlarında yolsuzluk yapmış olanlar yargılanmıştır. Ancak haksız yere idam edilenlerin hukukunu koruyacak bir sistem yoktu.
Bu hataların en önemlileri, Birinci Dünya Savaşı’ndan kalan İttihat ve Terakki zihniyetinin eseridir.
Gelecek Yazı: Cumhuriyet döneminde yapılan hatalar. (23 Eylül 2020)