Çocuk, her yaşta doğası gereği öğrenme çabası ile büyür. Ailede başlayan eğitim süreci okul çağına gelindiğinde öğretmenler ile devam eder. Okul çağına gelen her çocuk yinede yardıma muhtaç bir haldedir. Öğretmenler çocukların aileden uzak olarak bulunduğu okul zamanlarında onların en büyük yardımcısı durumundadırlar. Sadece okuma yazma öğretmekle görevli oldukları halde, yinede büyük bir özveri ile onların her türlü sorunları ile yakından ilgilenerek, ikinci bir aile ortamının oluşmasını sağlarlar. Bu durum karşısında çocuk, sosyal hayata daha çabuk adapte olarak, toplum içerisinde yer edinme duygusuna daha çabuk sahip olur.

Tabii ki birde okul çağına gelmemiş erken çocukluk dönemi çocukları ve onların okullarıda vardır,hali hazırda çalışmış olduğum anaokulu gibi. Çocuk gelişim öğretmenleri,okul öncesi öğretmenleri çocukların aileden uzak olarak bulunduğu ilk okul zamanlarıdır aslında. ilköğretim çağına erişmemiş çocukların eğitimi ile ilgilenir. Okul öncesi öğretmenleri, MEB (Milli Eğitim Bakanlığı) tarafından onaylanmış olan özel eğitim kurumları ile devlet okullarında çalışabilir.

Ve yine bu okullarda çalışacak öğretmenleri yetişterecek olanlarda bizlerizdir. Avukat,doktor,polis,mimar,mühendis,yazar toplumun hangi kurumunda yer alırsak alalım hangi mesleğinde olursak olalım hepinizi,hepimizi yetiştiren,eğiten öğretmenlerdir,bunu hiçbir zaman unutmamak unutturmamak kalkınmanın temel şartıdır. Eğitim- öğretim kalitesi toplumun dünya üzerindeki yerini belirler,kalite en önemli unsurdur,buda eğitim ile var olur,olmalıdır.Bir milletin çağdaş ülkeler seviyesine erişebilmesi bilimsel yöntemlerle yapılması ile mümkündür. Kültür, sanat, bilim, teknoloji ve ekonomik alanlarda kalkınmış ve ilerlemiş olan uluslar, eğitim ve öğretim sorunlarını çözmüş toplumlardır.Umarım bizler kendi kurumlarımız içerisinde kendi sorunlarımızı çözebilen eğitim öğretim kurumlarıyızdır,ondan önce kendi içimizde kendi sorunlarımızı çözmüşüzdür,bunu gerçekten umut ediyorum.Sorunlar ve savaşlar bilgi olmadan,eğitim olmadan refaha ulaşmamızı maalesef mümkün kılamaz,bu vesile ile Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e Kurtuluş Savaşı sonrası “İşte memleketi kurtardınız, şimdi ne yapmak istersiniz” diye sorulduğunda O, “Eğitim Bakanı olarak milli irfanı yükseltmeye çalışmak en büyük emelimdir” diyerek, eğitim ve öğretimin büyük önemine dikkati çekmiş, ve bu alanda köklü değişikliklere imza atmıştır.

Öğretmen; insanları eğiten, doğru ve faydalı işleri öğreten, çocuk ve gençlerin kişilik olgusunun olumlu yönde gelişmesini sağlayan değerli kimsedir. Öğretmenlerimiz yüklenmiş oldukları bu görevlerini herzaman layıkı ile yerine getirmişler, Başöğretmen Atatürk’e ve milletimize layık olacak bir anlayış içerisinde hizmetlerine devam etmişlerdir. Ne mutlu saymış olduğum olumlu olguları yerine getiren canım öğretmenlerime meslek hayatım boyunca bu olgulardan uzak kişiler görmedimde elbette değil,ben mesleğini severek yapan fedakar hem anne hem baba olan bütün öğretmenlerin gününü en içten en yoğun sevgilerimle kutluyorum,iyiki varız,hepinize ve kendime teşekkür ediyorum ve seviyorum.

Öğretmenler günü, öğretmenlerimiz ve öğrenciler arasındaki sevgi ve saygının doruk noktasına ulaştığı bir gündür. Bu özel güne anlam ve önemi açısından bakıldığında öğretmene gösterilen saygının aslında topluma verilen değerin bir göstergesi olduğu akıllardan çıkarılmamalıdır. Bu bakımdan öğretmenler günü, fedakar öğretmenlerimizin değerini bir kez daha düşünüp anlamamızı sağlayan önemli bir gündür.

Öğretmenler gününün anlam ve önemini daha iyi kavrayarak onları yaşamlarının her anında yalnız bırakmamalı, arayıp sormalı ve en azından bu güzel duyguları onlara yaşatmalıyız