ABİM ABİM
28 Mart 2018 Çarşamba 14:39
Büyük acılar kaburga kırıklarına benzerler. Sıcağı sıcağına anlamazsınız. Alçıya alınamazlar, tamir edilemezler. Zamanla kendi kendilerine iyileşmelerini beklemekten başka hiç birşey yapılamaz, yapamazsınız. Her hareket ettiğinizde acı oradadır. Uzuuun süre yerinizden kalkmaya korkar, yatağınızda bir yandan bir yana dönemezsiniz, gülemezsiniz, öksüremezsiniz.
Bu sizlerle paylaşacağım abimle ilgili son yazım. Çünkü abim iyi olsun, kötü olsun hiçbir şeyin uzamasını istemezdi. "Bitti" derdi. "Bitti artık geri zekalılığın gereği yok. Yolumuza devam edeceğiz o kadar"
Abim İsmet Karabenli büyük adamdı. Bu dünyaya hakikaten zor gelecek insanlardan biriydi. Cesurdu, kararlıydı, titizdi, çalışkandı, merhametliydi. Hem güler yüzlü, hem otoriterdi. Çok iyi konuşur, her konuştuğu şahsı etkilerdi. Giyimine kuşamına çok dikkat ederdi. Üstünde küçücük bir leke göremezdiniz. Saçlarını sakallarını itinayla tarar, benim dağınıklığıma kızardı. Lafı hiç dolaştırmaz doğrudan söylerdi. Müthis mantıklı biriydi abim. Kararsızlık onun defterinde yoktu. Ne zaman kafam karışsa abime danışırdım. Anında çözüm bulurdu. Boş zamanlarında ya kitap okur, ya bulmaca çözerdi. En zor bulmacaların on dakikada hakkından gelirdi.
En iyi arkadaşımdı abim. Aramızda onbeş yaş olmasına rağmen ben de onun en iyi arkadaşıydım. Benimle sırlarını paylaşırdı. Bunun onu rahatlattığını hissederdim. O kadar çok anlatacak hikayesi, anısı vardı ki. Bana şiirlerini öykülerini okurdu. Çok beğenirdim yazdıklarını ve kitap haline getirmesini isterdim. Her defasında "hayır" cevabı alırdım.
Kanada'dan Türkiye'ye dönmem için elinden geleni yaptı. Beni elleriyle evlendirdi. Her sıkıntımda yanımda oldu. Bütün yazdıklarımı okur, bütün söylediğim türküleri dinlerdi. Bir yaş günümde facebook'a " Yüce Allahıma şükrediyorum, bana senin gibi bir kardeş nasip ettiği için" diye yazdı, paylaştı.
Yıllar önce Kanada'dan Türkiye'ye tatile gelmiştim. Tatil sonu Kanada'ya dönerken hava alanında Şemsi Yatsıman saz evinden aldığım saz yere düştü ve iki parça oldu. Sapı ve gövdesi birbirinden ayrıldı. Çok üzüldüm ve sazın artık kullanılamayacağını söyleyip abime bırakıp gttim.
Bir yıl sonra yine tatil için İstanbul'a geldiğimde abim beni hava limanından aldı, eve geldik. Benim kırık saz tamir edilmiş salonun duvarında asılı duruyordu. Hayretler içinde " Bu benim kırılan sazım değil mi?" diye sordum. Abim yüzünde muzip bir gülümsemeyle" O kadar üzülmüştün ki dayanamadım tamir ettirdim" dedi. Uzandı sazı aldı ve çalmaya başladı. Bu defa gözlerine kulaklarıma inanamadım, çünkü abim saz çalmayı bilmezdi.
Abim sazı almış, tamir ettirmiş, bana sürpriz yapmak için elli yaşından sonra saz dersleri almış karşımda saz çalıyordu. Çaldığı parça bitince "Nasıl beğendin mi?" diye sordu. Çok beğendim ama çok sert çalıyorsun Sen sazı çalmıyor dövüyorsun dedim gülerek. "Ben askerim ve gaziyim biz böyle çalarız gerizekalı" dedi
Ne zaman evime gelse elime sazımı tutuşturur. Hadi oğlum benim türkümü çal derdi Ben de Ahmet Kaya'nın "Kore dağlarında tabakam kaldı, hapis damlarında özgürlüğüm türküsünü çalar, söylerdim. Gözleri dalar dalar giderdi. Hiç sormadım nedenini. O da hiç anlatmadı.
Güzel adamdı...Güzel adamdı güzel...