BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI İLE KURTULUŞ SAVAŞININ FARKLARI
11 Mayıs 2019 Cumartesi 10:17
Kurtuluş Savaşımızın Yüzüncü yılını kutluyoruz.
Bazıları Türkiye Kurtuluş Savaşı’nın gerçekte 1914’te Birinci Dünya Savaşı ile başladığını ileri sürüyor. Enver Paşa maceracılığına hayranlıktan kaynaklanan, bugün de aynı yöntemlerin kullanılmasını öneren bu görüş çürüktür ve milleti yanlış yollara sevk edebileceğinden tehlikelidir. Şunlardan ki, iki savaşın amaçları birbirine zıttır. Savaşı yöneten kadrolar farklıdır. Savaşan ordu, eski ordu değildir. Savaş verilen coğrafya geniş ölçüde değişmiştir. Hükümet de devlet de değişmiştir.
Birinci Dünya Savaşı, Türkiye açısından Mondros Ateşkes Anlaşması’nın imzalandığı 30 Ekim 1918’de bitmiştir, bu tarihte başlayan yeni dönem Kurtuluş Savaşı adını verdiğimiz bir bağımsızlık savaşıdır.
Bu iki savaş arasında tek ortak yan, her ikisinde de aynı milletin çarpışmasıdır. Ancak bu durum, iki savaşın aynı amaçla verildiğini ve birbirinin devamı olduğunu göstermez. Birinci Dünya Savaşı’nda da rol alan Mustafa Kemal Paşa, bu iki savaş arasındaki farkı, 1 Mart 1922’de Meclisin yeni yasama dönemine girişindeki konuşmasında Birinci Dünya Savaşını da içine alacak biçimde, köylü kitlelerinin yedi yüz yıldır nasıl yabancı topraklarda harcanmış olduğunu söyleyerek belirtmekteydi.
Şimdi bu iki savaşı mercek altına alalım:
1. Birinci Dünya Savaşı, emperyalistlerin dünyayı yeniden paylaşma sevdasıyla çıkmış, Osmanlı Devleti’nin yöneticileri, bu emperyalistlerden birinin çıkarları doğrultusunda millî bir zorunluluk olmadan milleti bu ateşin içine atmıştır. Birinci Dünya Savaşı’na girilmesi için ülke ihtiyaçlarından kaynaklanan mantıklı nedenler yoktu. Türkiye bu savaşa Almanlar tarafından bir emrivaki sonucu Enver Paşa’nın tertibi ile sokulmuştur. Kurtuluş Savaşı ise Türkiye’nin bağımsızlığı için zorunluydu. Kurtuluş Savaşı bir savunma savaşıdır.
28 Ekim 1922 günü Refet Paşa’nın İstanbul Erkek Öğretmen Okulunu ziyaretinde okul müdürü İhsan Bey, “Millet yalnız bu savaştadır ki kendi mefkûresini kendisi buldu” diyerek daha önceki savaşlarla Kurtuluş Savaşının farkını belirtmiş, Refet Paşa da bunu onaylayan bir ifade kullanmıştır. (Renin, Sabah, Tevhidiefkâr, İkdam, 29 Teşrinievvel 1922’den Millî Mücadele’de Maarif Ordusu, s. 150)
2. Birinci Dünya Savaşının ideolojisi olan Turancılık ve İslamcılık, Almanlar tarafından, Almanların çıkarı için Osmanlılara dayatılmıştır. Kurtuluş Savaşı ise bu iki ideolojiyi de reddederek Anadolu’da bağımsız bir yurt edinmeye odaklanmıştır.
3. Birinci Dünya Savaşında Osmanlı askerleri, Kafkasya, Irak, İran, Suriye, Hicaz, Yemen, Galiçya gibi bugünkü Türkiye toprakları dışında da savaşmışlar, Kurtuluş Savaşı ise bugünkü Türkiye toprakları üzerinde verilmiştir.
4. Birinci Dünya Savaşında savaş stratejisini Alman genelkurmayı saptamıştır, gerçek komuta da Almanlardadır. Kurtuluş Savaşının stratejisi ise Türk kurmaylar tarafından saptanmış ve yönetilmiştir.
5. Birinci Dünya Savaşının mali kaynakları esas olarak Almanlara dayandığı halde, Kurtuluş Savaşı esas olarak yerli kaynaklara dayanılarak verilmiştir.
6. Birinci Dünya Savaşı, parlamento hatta iktidar partisi olan İttihat ve Terakki devre dışı bırakılarak bu partinin Merkezi Umumisinin üç yöneticisinin (Enver, Talat, Cemal Paşalar) ile yürütülmüştür. Kurtuluş Savaşı ise birçok yerde birden Kuvayı Milliye tarafından başlatılmış, Anadolu ve Rumeli Müdafaai Hukuk Cemiyeti ve Büyük Millet Meclisi tarafından yönetilmiştir.
7. Birinci Dünya Savaşı sırasında ülke çapında diktatörlük uygulanmış, hak ve özgürlükler kaldırılmış iken Kurtuluş Savaşı sırasında bütün milli sınıflar ve siyasetler faaliyet göstermiş, savaş politikasının oluşmasına katkıda bulunmuş ve denetim görevini de yapmıştır.
8. Birinci Dünya Savaşı boyunca büyük yolsuzluklar yapılmış, savaş zenginleri türemiş, enflasyon yaklaşık yüzde bin artmış, halkın geçim koşulları büyük ölçüde zorlaşmıştır. Kurtuluş Savaşında süren yoksulluğun nedeni de Birinci Dünya savaşında kaynakların tüketilmiş olmasıdır. İlkinde savaş zenginleri türediği halde, ikincisinde Anadolu'da zenginlerin varlıklarının bir kısmı da savaşın emrine verilmiştir.
9. Birinci Dünya Savaşı yıllarında özellikle Ermeni tehciri sırasında büyük facialar yaşanmıştır, bu durumun yarattığı travma, aradan yüz yıl geçtiği halde devam etmektedir. Kurtuluş Savaşı yıllarında da Hıristiyan azınlıklarla Müslüman halk arasında bazı çatışmalar olmuşsa bu toplu ve planlı bir imha hareketi değildir.
10. Birinci Dünya Savaşında Türkiye’nin dostu yoktur. Almanya, Avusturya-Macaristan ve Bulgaristan dost değil müttefik idiler. Kurtuluş Savaşında ise Türkiye’nin Dünya İşçi sınıfı, sosyalist ve ezilen milletlerden dostları vardır. Kurtuluş Savaşı haklı bir savaş olduğu için İtilaf Devletleri parlamentolarında ve kamuoyunda bile dostlar bulmuştur.
11. Birinci Dünya Savaşı Türkiye’nin yenilgisi ve parçalanması (Sevr Anlaşması) ile sonuçlanmış, Kurtuluş Savaşı ise zaferle ve bağımsız bir Türkiye ile (Lozan) sonuçlanmıştır.
12. Birinci Dünya Savaşı büyük insan kayıplarına sebep olmuşken Kurtuluş Savaşı’ndaki insan kayıpları sınırlıdır.
13. Birinci Dünya Savaşı, halk tarafından benimsenmediği için savaş boyunca dağ taş asker kaçaklarıyla dolmuştur. Halkın savaştan nefreti, Kurtuluş Savaşı’nın toparlanmasını geciktirdiyse de yeni savaşın eskisinden çok farklı olduğu kavrandıkça severek askerlik yapanların sayısı artmıştır. (İki savaşa da katılmış olan İbrahim Sorguç’un anı kitabına verdiği ad bunun en özlü ifadesidir: “Bu Defa Niçin Harp Edeceğimi Biliyorum” İş Bankası Kültür Yayını, 2010)
14. Birinci Dünya Savaşı, Çanakkale Zaferi (son yıllarda yeniden keşfedilen Kut’ul Amere) dışında millette övünülecek olumlu bir anı bırakmamış, Kurtuluş Savaşı ise hakkında destanlar yazılan bir övünç vesilesi olmuştur. Bunun nedeni, Türkiye’nin Birinci Dünya Savaşı’nı kaybetmiş, Kurtuluş Savaşı’nı kazanmış olması değildir. Birinci Dünya Savaşı’nın emperyalist bir ülkenin müttefiki olarak ilan edilip, onun tarafından yönetilmesidir. Birinci Dünya Savaşı’nda Türkiye adeta bir Alman sömürgesine dönüşmüştü.
Şu benzetme Türkler açısından iki savaş arasındaki farkı daha açıklıkla ortaya koyar:
Birinci savaşın özelliği: Bir ağa (Enver Paşa), başka bir ağanın (Almanya) teşviki ve bazı vaatlerine (Turan ülkeleri) kanarak ondan yardım da görerek (silah ve teçhizat, para) yarıcılarını çatışmaya sokuyor (Birinci Dünya Savaşı). Yarıcılar, bu savaşa istemeyerek katılıyor. Planlar alt üst oluyor ve iki ağa da yeniliyor. Ortalık harabeye dönüyor.
İkinci Savaş: Savaşın sonunda yarıcılar kendine geliyor. Ağanın çıkarları için savaşa sokulduklarını anlıyor, ayağa kalkıyor, örgütleniyor ve hükümete el koyuyor. Yarıcılar topluluğu değil, millet olmaya karar veriyor. Bir daha da başkalarının keyfi için savaşmamaya karar veriyor.