Gündem Gazetesi

DARBE KORKUSU

12 Mayıs 2020 Salı 13:39

Türkiye’de darbe ihtimalinin sıfır olduğu bir dönemdeyiz. Buna rağmen iktidar çevrelerinin kendilerine karşı bir darbe niyetinin bulunduğu konusundaki iddiasının ardı arkası kesilmiyor. Amacın darbe korkusu yaratarak kamuoyunu hükümete bağlamak olduğunu sanırım.

 

 Hükümete karşı bir darbe hazırlığı bulunduğunu en kolay saptayacak olan MİT gibi kuruluşlar vardır. Bir darbe hazırlığı varsa bunu açığa çıkarmak ve darbeciler hakkında gerekli yasal işlemleri yaptırmak da hükümetin görevidir.

 

İLK DARBELERİMİZ

 

Siyasi tarihimizin yabancı olmadığı darbelerden biliyoruz ki darbe, hükümeti alaşağı ederek yerine yeni bir yönetim kurma işidir. Bunların sert ve kanlı olanları olduğu gibi nispeten yumuşak olanları yaşandı. Bazı darbeler parlamentoyu dağıttı, hükümet üyelerini tutukladı, cezalandırdı. Bazıları ise yalnız hükümete karşı değil, hatta hükümetten çok yükselen muhalefeti bastırmak için yapıldı.

 

Osmanlı tarihinde hükümet, hatta padişah değişikliğine yol açan sayısız darbe vardır. Modernleşme tarihimizin ilk darbesini diktatörlük sevdalısı İkinci Abdülhamit yaptı. 1878’de parlamentoyu dağıtıp kurulmakta olan parlamenter sisteme son vererek kişisel diktatörlüğünü kurdu. 30 yıl süren bu tek adam rejimine karşı da 1908’de İttihatçı subaylar dağa çıkarak Anayasanın yeniden yürürlüğe girmesini sağladılar. (23 Temmuz Hürriyet’in ilanı.) Siyasi ve toplum yaşamında bir dönüm noktası olan bu tarih, Hürriyet Bayramı olarak ilan edildi. Buna karşı 31 Mart (13 Nisan) 1909’da “din elden gidiyor!” diyen bir güruh bir süre İstanbul’a hakim olduysa da Hareket Ordusu Selanik’ten gelerek düzeni sağladı.

 

DARBE KAVRAMI SİYASET SÖZLÜĞÜNE NE ZAMAN GİRDİ?

 

Geçmiş bu darbelere karşı “darbe” sözcüğü ilk kez 1913 Babıali baskını nedeniyle siyaset sözlüğümüze girdi. İttihat ve Terakki Partisi, Hükümetin Edirne’yi Bulgarlara vereceği propagandasıyla 23 Ocak 1913’te Babıaliye silahlı bir baskın düzenleyerek Harbiye Nazırını öldürdü ve Sadrazam’ın elinden de zorla istifa dilekçesini aldı. Babıali Baskını sonraki darbelerin ilk örneği sayıldı. İktidarı bütünüyle teslim alan İttihat ve Terakki, Meclisi feshettirmek ve sopalı seçimlerle muhalefeti Meclis dışında bırakmak gibi darbeler de uyguladı.

 

İttihatçıların iktidardan uzaklaşmasını sağlayan olay, Birinci Dünya Savaşında büyük yenilgidir. Çok geçmeden Padişah Vahdettin, İttihatçılardan oluştuğu gerekçesiyle Mebuslar Meclisini dağıtarak tepeden bir darbe yaptı. 16 Mart 1920’de Son Meclisi Mebusanın İngilizler tarafından basılarak çalışamaz hale getirilmesi de parlamenter sisteme karşı darbeden başka bir şey değildir.

 

Bu tarihten, yani 23 Nisan 1920’den sonraki siyasi gelişmeleri darbe olarak değil, Anadolu İhtilali olarak adlandırıyoruz. Bu antiemperyalist bir devrimdir.  Cumhuriyet’in ilanı ve tek parti dönemindeki reformları “darbe” olarak değil, geçmiş döneme ait bazı kurumların ortadan kaldırılmasını hükümet tarafından birer “tasfiye” olarak adlandırmak gerekir. İçinde 1925 Takriri sükûn gibi muhalefete karşı yapılmış darbeyi de içeriyor.

 

SERİ DARBELER DÖNEMİ

 

Cumhuriyet döneminin ilk hükümet darbesi 27 Mayıs 1960 ihtilalidir. Bu hareketin darbeden daha köklü bir hareket olduğu 1961 Anayasası ile getirilen yeni rejimden anlıyoruz. Bu nedenle 1960 sonrası için o dönemde “İkinci Cumhuriyet” nitelemesi yapılmıştır.

 

İkinci darbe 12 Mart 1971’de Adalet Partisine karşı yapılmış gibi görünüyorsa da darbecilerin asıl hedef aldığı yükselen devrimci muhalefettir. Adalet Partisi kapatılmamış, hatta yeni hükümete bakan bile verdi.

 

Üçüncü darbe, 12 Eylül 1980’de Kenan Evren’in başında bulunduğu askerler tarafından yapıldı. Bu darbenin asıl hedefi de siyasi partileri kapatmak ve siyasilere politika yasağı getirmekle birlikte 12 Mart gibi solu ezmekti. Genelkurmay Bakanı Kenan Evren’in öncülüğünde emir komuta zinciriyle yapılan bu karşı devrim, ülkede sağ sol çatışmasının arttığı ve parlamentonun görevini yapamaz hale geldiği gerekçesiyle yapıldı. Bu darbe, ülkede sağcılığın ve Amerikancılığın güçlenmesi sonucunu doğurdu, Bu da Adalet ve Kalkınma Partisinin 2002’de iktidara gelmesine zemin hazırladı.

 

Bundan sonraki darbeyi, 28 Şubat 1997’de Erbakan Hükümeti’ne verilen muhtıradır. Bu “andıç”ı “postmodern darbe olarak” olarak gösterenler vardır. Erbakan’ın istifasıyla sonuçlanan bu darbe hükümetinin bileşiminde değişiklik yapmakla sonuçlanmıştır.

 

2007’de cumhurbaşkanlığı seçimini etkilemek için sonuçsuz kalan e-muhtırayı saymazsak, son darbe girişimi, sağcı bir kadrodan, AKP’nin iktidar ortağı Fetullahçı kadrolardan geldi, bu girişim bastırıldı ve sonuçta AKP iktidarının yerini sağlamlaştırması ile sonuçlandı. Halkoylamasından da destek alarak AKP’nin tek adam sistemine geçişini parlamenter sisteme karşı yapılan bir darbe olarak niteleyenler vardır. (12 Mayıs 2020)