EZO GELİN ÇIK SURİYE DAĞLARININ BAŞINA…
05 Eylül 2016 Pazartesi 13:35
Ezo Gelin!
Senin için yakılan türküde söylendiği gibi Suriye dağlarının başına çık. Bir kurt sürüsü kadar çok olan çocuklarını da yanına al. Elini gözlerinin üstüne çöl güneşine karşı siper edip uzaklara bak. Bir harabeye dönmüş köyüne, başka köylere bak. Bomba ve silah seslerine kulak ver.
Uzaklara, biraz daha uzaklara göz gezdir. Ülkende bir çekirge sürüsü gibi ele geçirdiği yerlerde canlı bırakmayan mağara devrindeki insanlar gibi düşünen şu sakallı adamların senden istediği nedir? Kimi koyu, kimi ılımlı İslamcı bu adamların en başta seni bir cariye olarak hükümleri altına alacaklarını biz buradan görebiliyoruz. Ve gerek onları yok etmek, gerekse onları desteklemek için başka ülkelerden gelmiş, yürüyen birer ölüm makinesi olan şu insanlar, neden bu kadar insanı katlettiler? Neden milyonlarca Suriyeli, evini, köyünü, bağını bahçesini bırakarak başka ülkelere sığınmak zorunda kaldı? Hepsi senin esaretin için.
Ezo gelin,
Bütün bunlar senin elinin kolunun ve zihninin bağlanmış olmasından kaynaklanıyor. Çocuklarının beşiğini sallarken, düğünlerde oynarken bülbül gibi şakıyan dilin sıra yurt yönetimine gelince bağlanmış gibiydi. Kerpiçten yapılmış evinde, hurma bahçesinde, kuyu başında senin sözün geçiyordu ama hepinizin büyük evi olan yurdunda senin iraden yoktu. Dünyada olup bitenden seni habersiz bıraktılar. Sana tarih, coğrafya, felsefe okutmadılar. Yurdunun yönetimi bir kabilenin elindeydi.
Bunu bahane eden uzak diyarların zalimleri, demokrasi getireceğiz diye işe giriştiler. Amaçları senin güzel yurdunu, kendi sömürü ve hakimiyetleri altına almaktı. Suriye’yi işgal etmek istediler. Sonra ellerini ateşe sokmak yerine, bunu eğitip donattıkları, ellerine ölüm makinelerini tutuşturdukları bir takım paralı askerlere yaptırmak istiyorlar.
Ah Ezo Gelin!
Ben sana ne söyleyeyim ki? Sen de bana söylesen yerden göğe haklısın! Benim ülkemde de kan gövdeyi götürüyor. Kentler harap ediliyor. Cezaevleri tıklım tıklım dolu. Memleketin varlıkları talan edilirken kurulan kumpasların ardı arkası kesilmiyor. Her şey tek bir adamın dudağının arasından çıkacak söze bağlı. Kanun da, Meclis de işlemez durumda.
Senin ülkeni ele geçirmek isteyen uzak diyarların çok yıldızlı çirkin adamları benim ülkemi çoktan ele geçirmişti. Onların ve onlarla işbirliği yapanların çıkarları için nice vatanseverleri işkenceden geçirdiler. Ne kadar çok devrimciyi hapishanelerde çürüttüler. Benim ülkemin en büyük sanatçıları destanlarını zindanlarda kaleme aldı.
Kaderimiz ne kadar da birbirine benziyor ve bu nedenledir ki kurtuluşumuz da ortak.
Biz birbirimizin dilindeki tınıları hissederiz. Türkülerimizdeki ahenk bizi duygulandırır. Sınırın bu yanındaki Berivanlar da, Zeynep ve Ayşeler de çocuklarını senin gibi emziriyor, düğünlerde senin gibi oyun çıkarıyor, ölenleri için aynı yanık ağıtları söylüyor.
Ezo gelin!
Ben de sana, senin insanlarına birbirlerinin tuzunu ve ekmeğini yemiş iki komşunun diğerine bağlı olduğu kadar bağlıyım. Senin yurdunun talan edilmesine, insanlarının esir edilmesine her gün, her saat lanet okuyorum. Onların cezasını verecek olan milyonların bu lanetidir.
Kurtuluşumuz kendi kaderlerimizi elimize almaktadır. (5 Eylül 2016)