GÖRDÜNÜZ MÜ?
28 Ocak 2019 Pazartesi 11:32
Sözüm yarım kalmıştı? Ne diyordum? Başka ülkeleri gezip görmeyi tercih edenler, siz Iğdır’dan kalkan bir otobüsle Ağrı Dağı’nın eteklerini tırmana tırmana, adeta toprağa gömülmüş komların, koyun sürülerinin içinden geçip iki Ağrı’nın arasındaki geçitten geçtiniz mi? Yaşar Kemal’in Ağrı Dağı efsanesindeki Sofi’nin kavalının sesini duydunuz mu? Doğubeyazıt Ovası’na inip uzaktan da olsa İshak Paşa Sarayı’nı gördünüz mü?
Murat Suyu’nun doğduğu yere doğru yol alırken birer köyden farksız olan ve içinden geçen derede kadınların çamaşır ve yün yıkadığı toprak evler topluluğu Diyadin ve Taşlıçay’dan geçtiniz mi? Patnos’a ulaştığınızda Süphan Dağının fotoğrafını çektiniz mi? Van Gölü’ne yaklaştığınızda Erciş’te kısa bir moladan yararlanıp Buğday Pazarını gezdiniz, köylülerle merhabalaştınız mı?
Van’da bir otelde geceledikten sonra ertesi gün üç bin yıllık Urartu Kalesi’ne tırmanıp girişteki yazıtı okudunuz mu? Karadeniz’den buraya göçürülüp modern biçimde kurulan Emek ve Dönerdere köylerini merak etseydiniz, Özalp Kaymakamı yanınıza İmar Müdürünü katarak kaymakamlık kamyonuyla sizi mutlaka o köylere gönderirdi. Kooperetif işletmesiyle ekip biçmenin ne olduğunu görürdünüz.
Daha ertesi gün Gevaş üzerinden demiryolunun son durağı Tatvan’a ulaşırdınız. Denizci heykelinin önünde durup resim aldırırdınız? Bitlis uzak değildir. Kaleye çıkıp türküde geçen beş minareyi toprak damlı evlerin arasında arardınız. Kırk bin Kızılbaş’ı öldürdüğünü övünerek anlatmış olan İdrisi Bitlisi’yi lanetle anardınız.
Baykan ve Kozluk’tan geçen uzunca bir yol sizi Batman’a ulaştıracaktır. TPAO mühendisleri, ricanızı kırmayıp sizi kuyulardan toprağın kanını emen ve at başı gibi inip kalkan aletlerin bulunduğu Raman’a götürürlerdi. Görme imkânı bulamasanız da daha ileride nüfusu gitgide azalmakta olduğu söylenen Yezidi köylerinin bulunduğunu öğrenirdiniz.
Bismil’den geçip Diyarbakır’a ulaşırdınız. Hitit Egemenliğinden beri üç bin yıl boyunca 27 devletin geçip gittiği Diyarbakır’da beş kilometre uzunluğunda, eski şehri çevreleyen kaleyi görüp dimdik ayakta duruşuna şaşacaktınız. Sonra Kaleden kenarlarındaki bahçelerde 50 kiloluk karpuzlar yetişen verimli Dicle ovasına bakacak, Sur içinde Ulucami’nin bulunduğu çarşıda çay içecektiniz. Bu güzelim memleketi cehenneme çeviren İttihatçıların katili Vali Doktor Reşit’in merkezden aldığı emir üzerine, çöllere sürülmekte olan elli bin Ermeni’yi çetelere öldürtüp cesetlerini kurda kuşa yem ettiğini düşünerek kahrolacaktınız.
Sıra çöllere doğru inmeye gelmiştir. Çarşılarında Arapça konuşulan kadim Uygarlıklar kenti Mardin sıcaktan kavrulmaktadır. Kaleye yaslanmış Eski Mardin’in ana caddesinden aşağıya doğru baktığınızda sonsuzluk duygusuna kapılıp peygamberlerin neden hep bu topraklarda çıktığını anlayacaktınız. Şehir Kulübünde nerden gelip nereye gitmekte olduğunuzu öğrenenler, bu gezip görme merakınızı takdirle karşılayacaklar, bir yargıç sizi evine konuk etmek isteyecektir.
ÇOK GEZEN Mİ ÇOK OKUYAN MI?
“Çok gezen mi daha çok bilir, çok okuyan mı?” diye sormuşlar, “Çok gezen” diye yanıtlamışlar ama siz okumayı da elden bırakmayın. Kızıltepe ve Viranşehir’i geçince insanlara yeni bir düzen vaat eden Hazreti İbrahim’in o dönemin Nemrut’u tarafından ateşe atıldığı Urfa’ya ulaşacaksınız. Ateş yeri göl, odunlar balık olmuştur ve Anzelha Gölü’nde yüzmekte olan balıklara ziyaretçiler yem atmaktadır. Buradan 32 devlet gelip geçmiştir. Burada kadınlar çarşafı henüz atmamışlardır.
Ertesi gün Maraş’tasınızdır. İşgal altındaki memlekette Cuma namazı kılınmaz deyip halkın Kale’deki Fransız bayrağını indirdiği kaleye çıkarken size kılavuzluk yapacak dostlar daima bulunacaktır. Öğretmen Hüseyin Köseoğlu bunlardan biri olabilirdi. Antep, Doğu’nun Paris’i diye anılır.
Yanınızda eşiniz veya kız kardeşiniz olursa mutlaka ışıl ışıl vitrinlerinde göz alıcı mallar bulunan ve kaçakçılık cenneti diye anılan Kilis’i görmek isteyecektir. Buradaki bütün dükkânlar Suriye’den kaçak getirilen mallarla doludur. Siz de üzerinde ceylan resmi bulunan bir küçük duvar halısı bir ipek seccade, dolmakalem, çakmak neden almayasınız? Buranın Suriye sınırına çok yakın olduğunu öğrenince Tıbıl köyüne kadar gidip sınır kapısında nöbetçi erle ve kapının öte yanına geçip bir Suriyeli köylüyle fotoğraf çektirmeniz iyi bir anı olurdu.
Yolculuk sürmektedir ama onu anlatacağınız sayfalar dolmuştur. Okuyucular ilgi gösterirse yeni bir sayfada devam edeceksinizdir.