HALKÇI EĞİTİM İÇİN TOPARLANMA ZAMANI
13 Ocak 2020 Pazartesi 16:17
Tek Adam Rejimi, eğitim üzerine bir karabasan gibi çöktü. Modern orta sınıf, çözümü özel okullarda ya da yurt dışında eğitimde görüyor. Halk kitleleri çaresiz. Çocuklarını devletin gösterdiği okullara götürüp kaydettirmekten başka seçenekleri yok. Bu okullar ya zamanımızın medreseleri olan İmam Hatip okulları ya da gitgide ondan bir farkı kalmayan klasik okullar oluyor.
Her tarihsel dönemde, her sınıfın iktidarı altında eğitimin olağanüstü bir önemi oldu.
Çünkü eğitim var olan bir sistemi ayakta tutmak için başvurulan en önemli yöntemlerden biridir. Her iktidarın amacıdır: Çocuklardan başlayarak herkesi öyle bir eğiteceksin ki, mevcut düzeni benimsesin, onun devam etmesi için gereken beceri ve inançla donatılsın.
İşte bu nedenle, eğitime önem vermeyen, bir yönetim görülmüş değildir. İnsanlığın kölecilik döneminden beri böyledir bu. İlk kentlerin ortaya çıktığı ve nüfusun büyük çoğunluğunun köle olduğu Çin, Hint, Mezopotamya, Mısır, Hitit, İyonya, Yunan, Roma devletleri boyunca uygulanan eğitim sisteminde kölelik, normal bir sistem olarak öğretildi. Kölelik yerini feodalizme bırakınca bu kez toprak köleliği meşru sayıldı. Kapitalizmin yayıldığı dönemde ise yeni bir sömürü biçimi olan işçi-patron karşıtlığı sanki yaratılıştan gelen doğal bir düzen olarak ezberletildi.
Her sömürücü iktidarın ayakta kalmak için insanlara belletmek zorunda olduğu görüşler vardır. Buna göre eğitim programları yapar, okul eğitimi dışındaki araçlarla da kendi çıkarlarını herkesin çıkarıymış gibi empoze eder. Başarabildiği oranda kendi çıkarları konusunda toplumların gözlerini kör eder. Düşünme sistemlerini dumura uğratır.
Ancak, bütün tarihî devirler boyunca ve günümüz egemenlikleri altında bu sisteme itirazlar, başkaldırılar eksik olmamıştır. Günümüzde bu itirazlar, eğitim alanında “Halkçı Eğitim” isteğiyle dile geliyor. Halk kitleleri bu konudaki özlemlerini, çocuklarının eğitimsiz bırakılmaması ve eğitime erişmenin kolaylaştırılması, ortaöğretim ve yükseköğretimde yurt sorununun çözülmesi gibi isteklerle anlatıyorlar.
“Bal tutan parmağını yalar” atasözüne uygun olarak, millî gelirden aslan payını alanlar, eğitim hakkında önceliği kendi çocuklarının eğitimine ayırmakla birlikte bütün halkın eğitim çemberi içinde bulunmasını isterler. Bunun nedenlerinin başında bütün bir millete kendi hazırladıkları eğitim müfredatının sonucu olarak kendi sınıfsal değerlerini benimsetmek gelir. İkinci olarak ülke ekonomisini çevirecek ve iktidar için zenginlik kaynaklarını çoğaltacak kalifiye elemana olan ihtiyaçtır. Bu da ancak eğitime yapılan yatırımlarla mümkün olabilir. Bu nedenle okul çağındaki bütün nüfusun eğitim olanağına kavuşması, eğitimde halkçılık uygulandığını göstermez.
Eğitimde halkçılığın asıl kanıtı, halk kitlelerin ihtiyacı olan bir programa sahip olmaktır ki, bunu feodal veya burjuva bir iktidar eliyle uygulamak mümkün değildir. Bunu ancak halkçı bir iktidar uygulayabilir. Eğitimle siyasi iktidar ilişkisi bu kadar açık ve yalındır.
Halkçı bir iktidar, eğitimde bilimsel esasları öğretir ve emeğin en yüce değer olduğu esasından hareket eder. Halkın yarattığı servet, çeşitli yollarla gene halkın refahına harcanmalıdır.
Halkçı bir eğitim görüşüne sahip olanlar, insanlar arasında din, milliyet, mezhep ayırımı yapmayı reddederler. Böyle olunca eğitimin demokratik ve laik karakteri, halkçı eğitimin olmazsa olmazıdır. Halkçı eğitim, bütün ülkede anlaşma aracı olan resmî dilin dışında kalan ve bazı toplulukların konuştukları dillerin öğrenilmesi üzerindeki ambargoyu da kaldırır.
Hakçı eğitim mücadelesi, sınıf mücadelesinin bir parçasıdır. Siyasi iktidar mücadelesi ile de bağlantılıdır ancak doğrudan bir iktidar mücadelesi değildir. Halkçı eğitimciler, eğitimin her alanında halk kitlelerinin çıkarlarını savunarak iktidardan bir parça koparabilirler. Böylece geleceğin eğitim programının esaslarını atabilirler.
BÜYÜK BİRİKİMİN MİRASI
Türkiye ne emperyalistler, ne burjuvazi ne de feodal gericiler için sütliman bir ülkedir. Meşrutiyet’ten beri, öğretmenler ve halktan yana eğitimciler, bu konuda pek çok mücadele etmişler, sayısız yayın yapmışlardır. Türkiye halkçı eğitimcileri, bu alanda büyük bir mirasa sahiptir. Son yıllarda ceberut bir yönetimin sıkıştırması altında çeşitli eğitim çevreleri can derdine düşmüş ve bu nedenle halkçı eğitim mücadelesi kan kaybetmişse de bunu yeniden canlandırmak mümkündür. Bunu başarabilmek için uygun bir platformda güçleri birleştirmek ve açık program yaparak cesaretle ileri atılmak gerekir.
Günümüzde halkçı eğitim mücadelesi, hedefini yalnız laik eğitimle sınırlayamaz. Ancak, gerici kuşaklar yetiştirmek için bütün imkânlarını seferber eden gerici-rantiyeci bir sınıfın tek adam yönetiminden tedirginlik duyan kesimlerin de desteğini alabilir.
Halkçı eğitim için toparlanma zamanıdır. (12 Ocak 2020)