İŞGALE DEVETİYE ÇIKARMAK
30 Ağustos 2021 Pazartesi 11:23
Afganistan ve Türk Kurtuluş Savaşı Işığında
İŞGALE DAVETİYE ÇIKARMAK
Afganistan’da olup bitenlerin dünya halklarına verdiği derslerden biri de yabancı işgaline çıkarılan davetiyelerdir.
Emperyalist ülkeler, dünyayı aralarında paylaşmak için insafsız bir yarış içindeler. Başka bir ülkeyi işgal etmeleri için insanlığa makul gelecek bir sebep de gerekmez. Ekonomik kaynaklarını sömürme, mamul maddeleri için Pazar açma, dünyanın askeri açıdan stratejik noktalarını ele geçirme emperyalistler için işgal gerekçesidir. Kimseye hesap verme zorunluluğu duymazlar. Uluslararası kuruluşlar onların etkisinde olduğu için yargılanmaları da mümkün değildir. Amerika’nın Kore’yi, Çin’i, Vietnam’ı, Kamboçya’yı ve daha başka ülkeleri işgali bu türden zorbalıklardır.
Bir de bazı ülke yöneticilerinin davetiye çıkaran tutumları yüzünden yapılan işgaller vardır ki, Afganistan’daki El Kaide’nin ABD’de İkiz Kuleleri vurarak ABD’nin Afganistan’ı işgaline sebep olması bu türdendir. Bu yüzdendir ki, ABD, Bileşmiş Milletler, NATO, Avrupa Birliği gibi kendi etkisinde ne kadar örgüt ve devlet varsa, takım taklavat Afganistan’a götürmüştür. Ne yazık ki Türkiye de bu devletlerin arasındadır. Türk kuvvetlerinin Afganistan’da yaptığı düpedüz ABD’nin amaçlarına hizmettir.
ENVER PAŞA’NIN HESAPSIZ İŞLERİ
Türkiye tarihinde işgale davetiye çıkarmanın korkunç sonuçlar yaratan örneği, ülkenin Birinci Dünya Savaşı’na sokulmasıdır. Ders kitaplarında üzerinde durulmayan, dolayısıyla halkın bilgisiz bırakıldığı bu olay üzerinde yeterince durmaz ve gereken dersleri çıkarmazsak, Kurtuluş Savaşı’nı da anlayamayız. Gelecekte de aynı felaketleri yaşayabiliriz.
Olay, çok özetle şudur: Birinci Dünya Savaşı’nın çıkış nedeni, emperyalist devletlerin dünyayı yeniden paylaşma mücadelesidir. Osmanlı İmparatorluğunu yönetenler, bu savaşta tarafsız kalarak savunmalarını güçlendirecek yerde, Almanların bir emrivakisi ile apar topar savaşa girmişlerdir. Savaştan önce her iki taraftan da kendi yanlarında yer alması için İttihat ve Terakki’nin yönetimine teklifler yapılmış, İtilaf Devletlerinden eğer savaşa katılmazsa Türkiye’nin toprak bütünlüğünün garantisi sözü verilmiştir. Buna rağmen İttihat Terakki’nin üçlüsü Enver, Talat ve Cemal Paşalar Almanlardan aldığı talimatla ülkeyi bir emrivaki ile savaşa soktu. Başlarına fes giydiriliş, güya Osmanlı olan Alman deniz subayına Karadeniz’e açılarak Rus şehirlerini bombalama emri verilmiş, bunun üzerine Rusya ve müttefikleri Türkiye ile savaşa girmişlerdir.
Emperyalizm, zaten lanetlidir. Buna İngiltere’si, Fransa’sı, Almanya’sı, Rusya’sı, İtalya’sı dâhildir. Fakat karşı tarafa davetiye çıkaran maceracı tutumu da masum göremeyiz. Nitekim o savaşta yüz binlerce köylü hayatını kaybetmiş, ülke bir harabeye dönmüş, topraklarının bazı kısımları işgale uğramıştır. Savaş yıllarında ülkede düzen alt üst olmuş, rüşvet, yolsuzluk, alıp başını gitmiştir.
BİR DELİNİN KUYUYA ATTIĞI TAŞI…
Bu savaşa ülkeyi emrivaki ile Meclis’ten bile habersiz sokanlar, bunun bedelini kaçtıkları diğerlerde canlarıyla ödemişlerdir ama beklenebileceği gibi akılsız başın cezasını çeşitli milliyetlere mensup halk da fazlasıyla çekmiştir.
Hitler’in İkinci Dünya Savaşı’nı çıkararak yaptığı da ülkesine davetiye çıkarmaktan başka bir şey değildir. Bugün bile hiç kimse Amerika, İngiltere, Fransa ve Sovyetler Birliği’nin Almanya’yı işgal etmesini eleştirmiyor.
Üç yıldır yüzüncü yıldönümleri vesilesiyle kutladığımız, gelecek yıl da yüzüncü yılında büyük zaferini kutlayacağımız Kurtuluş Savaşı, Afganistan’daki savaştan da, Birinci Dünya Savaşından da büsbütün farklıdır. Kurtuluş Savaşı, bir delinin kuyuya attığı taşı kırk akıllının çıkarma çabasından başka bir şey değildir. Yerel kongreler mi yapılmadı, Meclis mi kurulmadı, halk seferber mi edilmedi, bütün kaynaklar ordunun emrine mi verilmedi? Savaştığımız ülkelere temsilciler gönderip barışçı yollarla ülkeden çekilmeleri mi istenmedi? Bütün mazlum uluslarla kardeşlik bağı mı kurulmadı?
Bu harekete hiç de “çılgınlık” olarak adlandırılacak bir hareket görülmez. Her hareket hesaplıdır, dünya şartlarını hesap etmeye, halkın gücünü hesaplamaya, kuvvet dengelerini gözetmeye, fırsat kollamaya, gerektiğinde geri çekilmeye ve en önemlisi de Misakı Millî gibi bir programa dayanma basireti göstermiştir.
Bütün bunlardan ötürü, Kurtuluş Savaşı ile Afganistan’daki durum birbirine hiç benzemiyor. Afganistan’da yönetimi ele geçirenlerin emperyalizm, milli devlet, bağımsızlık, özgürlük gibi bir hedefleri yok. Tek amaçları, Afganistan’da şeriata dayalı bir ortaçağ dinci faşist devlet kurmak.
Vatan Partisi genel başkanı İttihatçı yöneticileri pak seviyor. Geçmişte “Enver Paşa’nın yöntemlerini uygulamak gerekir” diye yazmıştı. Kimsenin aklına gelmeyecek “Talat Paşa Komitesi” de kurdurmuştu. Şimdi "Cumhur İttifakı’nın bileşenlerden biridir ve bu ittifak için politika üretmektedir.
Ya Enver ve Talat Paşa politikaları uygulamaya konulursa vay geldi Türkiye’nin başına!
Böyle bir tehlike var mıdır?
Evet, vardır!
zekisarihan.com