ISSIZ ADAM
03 Mayıs 2021 Pazartesi 15:21
Yıllar önce İstanbul'da bir sinemada seyrettiğim
"Issız adam" filminin son sahnesinden çok etkilenmiştim.
İki insanın bu kadar birbirlerine sarılmak istemelerine rağmen sarılamamaları, birbirlerini aslında ne kadar sevdiklerini, özlediklerini söyleyememeleri, eminim bu filmi izleyen diğer izleyiciler gibi beni de çok sarsmıştı.
Neden böyle ki? Ölümlü dünya değil mi? Diye sormuştum kendi kendime. Çoook duygu dolu bir sahneydi, çoook duygulanmıştım. Sonunda iki eski, ama hala sevgili birbirlerine sarıldıklarında ben de sanki onlara sarılmış gibi hissetmiştim. Dünyalar benim olmuştu.
Filmi seyrederken bir duvarın varlığını hissetmiştim. İnsanların kendi elleriyle aralarına ördükleri, gerçek duygularının, hislerinin, hissettiklerinin önüne çektikleri, aşılmaz, yıkılmaz insafsız, saçma bir duvardı bu. Ve bu duvar oradaydı, her yerdeydi. Sadece ölüm gerçekleşince göz yaşlarıyla yıkılacak o gereksiz lanet duvarın varlığını hissetmiştim.
Filmin işte o son sahnesinde hiç beklemedikleri bir anda karşılaşan iki sevgilinin şok olmuş bir halde adet yerini bulsun diye çaresizlik içinde mesafeli mesafeli konuşmaya çalışırken, kalplerinin çocuklar gibi birbirine nasıl sarıldığını, "ama biz birbirimizi çok özledik, birbirimizi seviyoruz, ayrılmak istemiyoruz ki" diye sızlandıklarını hissetmiştim. Gözlerim dolmuş, midem kaskatı kesilmişti.
.
Ne kadar acı verici demiştim insanın bu kadar yakın olması birbirine ve bu kadar uzak olması birbirinden.
Sinemadan çıktığımda neredeyse adım atamayacak kadar yorgundum.
Ama güzeldi "Issız adam" çarpıcıydı, silkeleyeciydi.
Siz böyle acılardan uzak durun olur mu laylonlarım. Dünya ölümlü unutmayın. Eğer böyle duvarlarınız varsa o duvarları yıkın veya tırmanıp aşın. Kendi yaptığınız duvarların esiri olmayın.
Çünkü son pişmanlık fayda etmeyecek.
Ve kiminle olursanız olun, nerede olursanız olun, ne yaparsanız yapın bir derin sızı hep içinizde kalacak, bilin.