Kapımızdaki Düşman Deprem (Kamuoyu Araştırması)
İçişleri Bakanlığı Afet ve Acil Durum Yönetim Merkezi’nin (AFAD) verdiği bilgiye göre ülkemizin yüz ölçümünün %42'si 1. derece deprem kuşağı üzerindedir.
18 Eylül 2017 Pazartesi 12:12
2017 yılı içerisinde yaklaşık 30 bin deprem meydana gelmiştir. Günlük hayatımızın bir gerçeği olan depremle ilgili Nisan 2017’de NG Araştırma şirketine ait benderimki.com kamuoyu araştırma platformunda bir çalışma yapıldı. İstanbul, İzmir, Kocaeli gibi 1. ve 2. derece deprem bölgelerini de kapsayan araştırmaya toplamda 1064 kişi katıldı ve ilginç sonuçlar elde edildi.
Yaşadığımız binaların güvenliğinin değerlendirilmesi için binanın depreme dayanıklılık testlerinin yapılıp yapılmadığı katılımcıların 3’te 1’i tarafından bilinmiyor. Katılımcıların 4’te 1’i ise bu testin hiç yapılmadığını belirtiyor. Diğer taraftan, %38’lik oranla yapılan testlerde binaların depreme dayanıklı, %3’lük oranla ise dayanıksız çıktığı belirtildi. Depremin olumsuz etkilerini en aza indirmek için dayanıklı olmayan binaların yerine yenileri yapılırken deprem sonrası toplanma alanlarının yeterliliği de önemli konuların başında geliyor. Katılımcıların %30’u yaşadıkları ve çalıştıkları yerde hiç toplanma alanı olmadığını, diğer %26’lık kısmı ise bu konuda herhangi bir fikri olmadığını belirtiyor.
Araştırmanın sonuçlarına göre her 10 kişiden 6’sı deprem yaşama olasılığını kader olarak görüyor. Her 10 kişiden 3’ü kaçıncı derece deprem bölgesinde yer aldığını bilmediğini ve her 10 kişiden 3’ü ise depremle ilgili hazırlık yapmadığını belirtiyor.
Deprem anında yapılması gerekenlerle ilgili verilen cevaplar ise dikkate değer sonuçlar ortaya çıkardı. Katılımcıların 3’te 1’i deprem olduğu anda binayı terketmek gerektiğini düşünüyor. Fakat uzmanlar deprem anında bina içinde fazla hareket edilmemesi, depremin hemen ardından bina dışına çıkılması gerektiğini belirtiyorlar. Bu nedenle deprem anında bulunulan yerde güvenliği sağlamak ilk öncelik olmalı. Araştırmada elde edilen veriler gösteriyor ki her 5 kişiden 4’ü deprem sırasında çömelerek korunmayı tercih ediyor. Bu yöntem DASK (Doğal Afet Sigortaları Kurumu) tarafından güvenli duruş pozisyonları arasında kabul ediliyor. Alternatif bir görüş olarak, Amerikan Uluslararası Kurtarma Ekibi Şefi ve Afet Olayları Müdürü Doug Copp'a göre, bu yöntem birçok insanın deprem sırasında çömeldiği için ezilme riski ile karşı karşıya kalmasına neden oluyor. Diğer taraftan AFAD, DASK ve benzeri depremle ilgili kurumlar tarafından onaylanan ‘’hayat üçgeni’’, deprem sırasında en güvenli pozisyon olarak kabul ediliyor. Sabit, dayanıklı ve büyük hacimli eşyaların yanına sığınarak hayat üçgeni oluşturulabilir. Ayrıca elektrik kaçağı olma riskine karşı deprem sırasında ışık açmak AFAD tarafından kesinlikle yapılmaması gerekenler listesinde yer alıyor. Ancak araştırmada ortaya çıkan sonuç gösteriyor ki her 4 kişiden 1’i ışıkları açmak istiyor.
Araştırmada katılımcılara deprem sigortası yaptırma nedenleri de soruldu. Katılanların %38'i devlet desteğinden yararlanabilmek için yaptırdığı ortaya çıktı. Katılımcıların %19'u ev kredisi alabilmek, %25'lik kısmı elektrik, su gibi hizmetleri kullanabilmek için deprem sigortasına ihtiyaç duyduğunu belirtti. Tapu işlemleri yapabilmek için sigorta yaptıranların oranının ise %17 olduğu görüldü. Ayrıca, katılımcıların %50’sinin şu an deprem sigortasına sahip olmadığı ve %30’unun ise hayatında hiç deprem sigortası yaptırmadığı görüldü.