KILIÇDAROĞLU’NUN YERİNDE OLSAM
30 Temmuz 2023 Pazar 23:39
KILIÇDAROĞLU’NUN YERİNDE OLSAM
Zeki Sarıhan
Kılıçdaroğlu, Türkiye siyasetine yaptığı katkılarla iz bırakacak bir halk çocuğudur.
Mahkeme kadıya mülk değil. Bütün gelişmeler CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun da sonunun göründüğünü gösteriyor. Bir yönetici, bulunduğu yeri, en güçlü olduğu zamanda bırakmalıdır ki başarılarıyla anılsın. Bunu İsmet İnönü de, Bülent Ecevit’te yapamadı.
Kılıçdaroğlu da Partinin başında kalmak için direniyor. Hiç değilse önümüzdeki yerel seçimlerde partisine bir zafer kazandırdıktan sonra parti başkanlığını bırakmayı düşündüğü anlaşılıyor. Ancak muhalefetteki ayrı baş çekmeler ve CHP içindeki dağınıklık yerel seçimlerin de yenilgiyle sonuçlanmasına neden olabilir.
Ancak ne CHP’nin, ne ülkenin onun ayrılması için beklemeye tahammülü var. En başta CHP, ipliği kopmuş bir tesbih taneleri gibi dağılmaktadır. Partinin yeni kadrolarla yeni bir politikalarla toparlanması şart gözüküyor. Siyaset boşluk kabul etmez. Akan su mecrasını bulacaktır. Ancak siyaset aktörleri basireti elden bırakmazlarsa.
Temiz, halkçı bir bürokrat olan Kılıçdaroğlu, ülkenin dışlanan ve çok acılar çekmiş bir kesiminden geliyordu. Tuncelili bir Alevi ailesine mensuptu. Bu durum ona Türkiye’nin yakın tarihini klasik CHP anlayışından farklı düşünme şansı da verdi. Buna rağmen Alevicilik yapmadı. Kürtlerin tarih boyunca uğradığı baskı ve yok sayma siyasetinin de farkındaydı. Buna ilişkin söylemlerini alçak sesle dillendirebildi.
CHP’nin niçin iktidar olamadığının farkındaydı. CHP, 1930’larda yarattığı ceberut devlet algısının kuşaktan kuşağa aktarılması sonucu yoksul ve dindar kitlelerin desteğini alamadı. Kılıçdaroğlu bunun için yeni politikalar geliştirmeyi denedi. “Helalleşme” diye bir kavram ortaya attıysa da bunu açıkça dinlendiremedi. Partisi içinden bu konuda açık bir destek de bulamadı. Üstelik 1950’den beri atı alanlar Üsküdar’ı geçmiş, yoksul kitleleri, dünya patronlarını da yanlarına alarak boğazlarından yakalamışlardı.
Seçmen davranışlarını birinci derecede yönlendiren refaha açlık olduğu halde, Kılıçdaroğlu ve ekibi, bunun dindarlık olduğunu sandı. Cumhurbaşkanlığı seçimlerine Abdullah Gül’ü aday göstermek istedi. Olmayınca Ekmelettin İhsanoğlu’nda karar kıldı. Bu politikalar başarılı olmayınca CHP içinden bunun için yanıp tutuşmakta olan . Muharrem İnceyi aday gösterdiyse de gene başarıya ulaşılamadı.
Uzun süre kafasında ölçüp tarttıktan sonra Cumhurbaşkanlığına kendi adaylığını koydu. Buna fazlasıyla layıktı.. Parti içinden aday gösterilenleri yanına almayı başardı. Millet İttifakı adıyla geniş bir muhalefet cephesi oluşturmayı da başardı. Bu, merkez-sağ bir cepheydi ama pek çok çevre, iktidar alınsın diye buna fazla ses çıkarmadılar.
İttifak içindeki partiler, CHP listelerinde hak ettiklerinin çok üstünde milletvekili çıkardılar. Kılıçdaroğlu seçimi kazanmaya o kadar odaklanmıştı ki, Zafer Partisiyle de son anda olmaması gereken gizli bir protokol bile yaptı.
Bazıları, CHP’ye seçimi kaybettirenlerin bu olgular olduğunu sanıyor. Doğrusu muhalefetin bu geniş birliğe rağmen bile seçimi kazanamamış olmasıdır.
CHP kurmayları, konuyu soğukkanlılıkla ele alıp soruna çözüm üretmeye çalışacak yerde, Kılıçdaroğlu ile kurultayı da beklemeden başkanlık yarışına girdiler. Kılıçdaroğlu’nun üst üste yaptığı hatalar da bunun tuzu biberi oldu.
Beklemediği yenilgi, Kılıçdaroğlu’nun dengesini bozmuş görünüyor. Partisi içinde aç kurtlar gibi, düşeni yemeğe hazır kişilerin kendilerini göstermesi karşısında arkadan bıçaklandığını düşünebilir. Fakat bu saatten sonra o makamda kalması mümkün görünmüyor. Bu anlamsız uzatmayı oynamasına imkân da ihtiyaç da yoktur. Zararın neresinde dönülürse kârdır. Daha fazla yaralanmadan bırakması kendisi için de, partisi için de iyi olur.
Taç giyen baş akıllanır derler. CHP içinde bu partinin başına geçebilecek “temiz” bir hayli insan vardır ve esas sorun programdır. CHP’ye ambleminde bulunan oklardan yalnız HALKÇILIK yeter.
Bu konuyu da artık yaklaşık bir ay tatil yapacağım Ayvalık’ta yazar paylaşırım. (30 Temmuz 2023)
zekisarihan.com