KİMLERE “ANA”, KİMLERE “ANNE” DENİR
16 Mayıs 2017 Salı 12:48
Hepsinin yüreği evlatları için çarpar. Yuvayı onlar kurar ve ayakta tutar.
Köylülerin yalınayak gezdikleri veya ancak çarık giyebildikleri dönemlerde yaşamış olanlara ana, kundura ile büyüyenlere anne denir.
16 yaşında başlık parasıyla veya kaçırılarak evlenenlere ana, 25 veya yukarı yaşta evlenenlere anne denir.
İmam nikâhıyla evlenip çocuk sahibi olduktan sonra resmî muamele yapılanlara ana, salonlarda düğünü yapılanlara anne denir.
Hiç okula gitmemiş, “okuyup da kâtip mi olacak?” diye okuldan alınmış olanlara ana, lise ve üniversite bitirmiş olanlara anne denir.
Gelinini aynı eve almak zorunda kalanlara ana, oğlu evlenir evlenmez ona yeni bir ev açanlara anne denir.
Dokuz doğum yapmış Hafize Ana (1916-2003)
ile 1942 doğumlu, iki çocuk annesi Fatma (1995)
Ömrü tarlada ekin ve burçak yolmakla, pamuk, fındık, zeytin toplamakla, bamya ayıklamakla geçenlere ana, evin ihtiyaçlarını marketten alanlara anne denir.
Başına yazma saran, ayağına bandik giyen, uzun basma entari veya gecekondularda yaşayıp eteğinin altındaki pijama ile dolaşanlara ana, tayyör etek giyen, başı açık gezenlere veya türban takanlara anne denir.
Çok çocuk doğuranlara ana, az doğuranlara anne denir.
Düğünlerde erkeklerden ayrı bir kadın topluğunda oturanlara ana, erkeklerle karışık oturup yemek yiyenlere anne denir.
Hayatı boyunca köyünden ayrılmamış veya çok çok büyük kentlerdeki evlatlarının yanına götürülmüş olabilenlere ana, eşi ve çocuklarıyla birlikte sahillerde tatil yapabilenlere anne denir.
Evlenmeden önce sözlüsü veya nişanlısıyla görüşmesi yasak olan, ancak tarla ve bahçelerde kaçak görüşebilenlere ana, nişanlısıyla sinemaya, tiyatroya, pikniğe gidebilmiş olanlara anne denir.
Kitap, dergi, gazete okumayanlara ana, işten güçten fırsat buldukça bunları da okuyabilenlere anne denir.
Akşam erken yatıp, sabah gün doğmadan uyananlara ana, akşam o kadar da erken yatmayan ve sabahları eşiyle birlikte uyanıp kalkanlara anne denir.
Eşi tarafından hakarete uğradığında veya dövüldüğünde bunu sineye çeken veya haydi haydi annesinin evine gidip bir süre sonra geri dönmek zorunda kalanlara ana, bu tip hakaretlere dayanamayıp boşanma devası açanlara anne denir.
Evlatları için çorap, kazak örenlere, ip eğirenlere, inek sağanlara, tandır veya sac ekmeği pişirenlere ana, giyecekleri marketten alanlara, hayatında süt sağmak için bir ineğin, koyun ve keçinin altına oturmamış olanlara anne denir.
Kaşlarını aldırmayan, 40’nda yaşlanmış görünen, ancak fotoğraf çekilirken gene de üstünü başını düzeltenlere ana, makyaj yapanlara anne denir.
Araba, cep telefonu kullanamayanlar ana, bunları kullanabilenlere anne denir.
Çiftçiler, mevsimlik işçiler ana, öğretmenler, doktor ve hemşireler, banka memureleri annedir.
Bazıları önceden ana iken sonradan anne olmuştur. Ancak anne iken ana olan yoktur. Bazıları hem ana, hem annedir.
Analar daha çok köy ve kasabalarda, Doğu ve Güneydoğu’da, eskiden gecekondu olup şimdi TOKİ evleri denilen mekânlarda, anneler ise kentlerde oturur.
Günümüz yaşlılarını analar, çocuk ve gençlerini doğuranlar ise annelerdir.
Adları Güllü, Anakız, Fadik, Fadime, Hava, Hayriye, Yeter olanlar ana; Songül, Sevinç, Sevgi, Çiğdem, Gül, Esra, Büşra, Nisa, Tuba olanlar annedir.
Ülkemizde anaların sayısı azalmakta, annelerin sayısı çoğalmaktadır. Muhtemelen 15-20 yıl içinde hiç ana kalmayacak fakat analık duyguları annelerde aynen devam edecektir.
Çünkü bu duygular onların genlerine işlenmiştir.
Hepsinin yüreği evlatları için çarpar. Yuvayı onlar kurar ve ayakta tutar.