KORONA’YA YAKALANIRSAM
03 Aralık 2020 Perşembe 18:04
Covit-19 denilen salgın gitgide yayılıyor! Her gün yayımlanan rakamlar, henüz bu mikrobun girmediği bedenler çevresindeki çemberin giderek daralmakta olduğunu gösteriyor. Hepimiz kaygılar içinde yaşıyoruz ve can korkusu içindeyiz. Telefonla haberleşenler birbirlerine “Aman dikkatli ol!” tavsiyesinde bulunuyor. Bunu her akşam tekrarlayan Sağlık Bakanın da dilinde tüy bitti.
Hastalığın yayılma hızında dünyada ön sıralara yükselme kabahatinin bir kısmı biz yurttaşların “Bana bir şey olmaz” tevekkülü ise, bir kısmı da salgın sürecini iyi yönetemeyen iktidarda olduğu açık. Zaten bozuk olan ekonominin büsbütün dibe vurmaması ile yurttaşların sağlığını koruma çabasındaki dengeyi sağlıklı yapamadı. Uzun süre virüs taşıyıcılarının sayısını hiçbir şey yokmuş gibi gizleme yolunu tuttu. Hatta bunu açıklayanları suçlama yolunu seçti. Ama sonunda gerçek kendini dayattı, taşıcıların sayısını da açıklamak zorunda kaldı.
Maskeden aşıya kadar, sokağa çıkmada saat sınırlamaları ve yaş grupları için alınan özel önlemlere karşı çıkanlar var. Başta sağlık personeli olmak üzere, salgın sürecinde tehlikenin ortasında topluma hizmet eden herkese teşekkür borçluyuz.
Salgını yarım önlemlerle yenemeyeceğimiz anlaşıldı. Hastane ve fırıncılar gibi en temel hizmet birimleri dışında bütün bir milletin karantinaya girmesinden başka çözüm yok. Bu, biraz daha yoksullaşmamıza neden olsa bile buna dayanabiliriz. Bir süre yalnızca su ve ekmekle bile idare etmeyi göze alabilmeliyiz. Kadınlarımız evde ekmek yapmayı bilirler.
Ortalama gelirleri Türkiye’nin yarısı kadar olan ülkelerde de insanlar yaşıyor. Bir süre yoksullar, hapistekiler, oruçlular gibi yaşamayı göze alamazsak işimiz bitiktir. Bir toplumsal görev üstlenenler dışında bir ay sokağa çıkmadan da yaşayabiliriz. Jimnastiğimizi ayakta ve odanın içinde yürüyerek de yapabiliriz. Bu ülkede yıllarca dört duvar arasında yaşayanların da canı var! Mevsimlerin güzelliklerini pencerelerimizden, balonlarımızdan da seyredebiliriz.
“Her şeyin başı sağlık” diye boşuna dememişler. Sağ olalım da bu salgını atlattıktan sonra yeniden okula ve dairelerimize gidebilir, dükkânlarımızı yeniden açabilir, yeniden para kazanabiliriz. Önlemlerimizi alarak sabır ve tahammülü ilke edinmeliyiz.
Bir süredir, üç kişilik hanemizde covit-19 saptanırsa ne yapacağımızı planlıyoruz. Durumumuz hastaneye yatırılacak derecede ileri olmazsa ki çoğunluk evlerinde tedavi ediliyor, evde nasıl bir düzen kuracağımızı konuşuyoruz.
EVİ PAYLAŞACAĞIZ
Bizim evimiz, küçük bir bahçe içinde bodrum üzerinde üç katlı. En üst katta benim balkondan çevrilmiş çalışma odam var. Okuma-yazmama yarayacak araçlar orada. Kitaplarımın bir kısmı, bilgisayar ve televizyon bulunuyor. Ben hasta olursam bu katta hayatımı devam ettirebilirim. Benim yiyeceklerimi merdivene koyarlar, oradan alırım.
Eşim ve oğlum hastalanırsa, onlar için de benzer önlemler düşünüyoruz. Oğlum ikinci katta, eşim giriş katta yaşayacak. Çünkü mutfak da orada. Malum, zıkkım boğazımızdan geçecek olanları o hazırlayacak. “Kendine ait bir oda” ihtiyacını da bu vesileyle ve geçici olarak karşılamış olacağız… Hem de salon ve mutfağın bitişik olduğu en geniş oda burası oluyor.
O zaman en az iki metre mesafeden birbirimizle konuşmak gerekirse maskelerimizi de takacağız.
Kalabalık nüfusun yaşadığı daracık evlerde böyle bir düzen kurmanın zor olduğu ortada. Hele evde birkaç küçük çocuk varsa!
Yokluklar, felaketler yaşamış, ekmeğin karneye bağlandığı dönemlerden gelmiş bir toplumuz. Bu belayı da, bilimin ve örgütlü bir sağduyu sayesinde bütün insanlık olarak atlatacağız. Biraz daha sabır, biraz tahammül ve daha iyi bir kriz yönetimiyle.
Koronaya kurban verdiklerimizin son nefeste bizden istedikleri de buydu. (2 Aralık 2020)
NOT: 2 Eylül tarihli “Bunlar Beni Konuşturmayacaklar Anlaşılan” başlıklı yazımda Fatsa Cumhuriyet Savcılığının Fatsa Güneş gazetesinde yayımlanan iki yazımdan ötürü hakkımda soruşturma açtığından, sosyal medya hesaplarıma erişimin engellendiğinden söz etmiştim. Fatsa Savcılığının talimatı henüz bana ulaşmadı. Adliyede böyle gecikmeler oluyormuş. 8 Ağustostan beri “Giriş” butonuna ulaşamadığımdan yazılarımı yükleyemediğim bloğuma ve yazılarımı topluca gönderdiğim Googol grubuma uzman bir arkadaşın sayesinde yeniden ulaştım. Bunların neden engellendiğini çözememiş olmakla birlikte, uzman arkadaşım hesaplarımın binlerce defa saldırıya uğramış olduğunu gördü ve bana da gösterdi. 8 Ağustos’tan sonra paylaştığım yazıları bloğuma taşıdım. İzlemek isteyen arkadaşlar, eskisi gibi aşağıdaki bloğumu tıklayarak bunları okuyabilirler.
(3 Aralık 2020) zekisarihan.com