KÖYDE CAMİNİN İŞLEVİ
31 Mayıs 2017 Çarşamba 13:06
Tarih boyunca Alevi köylerindeki cem evleri gibi cami, kentlerin olduğu gibi Türk-İslam köyünün vazgeçilmez merkezlerinden biri olmuştur.
Caminin köydeki işlevi nedir? Bunu Sünni bir Türk köyü olan Fatsa’nın Beyceli köyü örmeğinde ele alacağım.
Beyceli Köyü, eski adı Miri olarak 1455 sayımında 17, 1485’te 16, 1520’de ise 12 hane, 1576 sayımında ise boş görünüyor. Aynı sayımlarda, şimdi Beyceli’nin bir mahallesi olarak anılan Kuzmeri’de ise hane mevcutları 5, 6, 14, 28’dir.
Bugün Beyceli’de yaşayanları ataları en eskisi 250 yıl önce olmak üzere Çevre köylerden ve daha uzak yerlerden buralara gelip yerleşmiş olanlardır ki gerek daha önceki nüfustan, gerek daha sonra gelip yerleşenlerden kalan herhangi bir cami kalıntısı yoktur. Bu kadar az bir nüfusun cumaya gitmedikleri veya bu ihtiyaçlarını başka köylerde giderdikleri söylenebilir.
Yedi mahalleden oluşan Beyceli’yi bir dere iki kesime ayırmıştır ve bunlardan Kuzmiri ve Güney Miri kesimlerinde ne zaman yapıldıkları bilinmeyen iki cami vardı. Bunlardan Güney Miri camisinin 1800’lü yılların sonunda veya 1900’lü yılların başında yapıldığı sanılmaktadır. Bu caminin yerini damadı olan Sofu Hoca’nın orada imamlık yapabilmesi için Nafiz Ozay’ın dedesi tarafından bağışlandığı belirtilmektedir. Cami, Güney Miri kesiminde bulunan 4 mahallenin merkezinde gibidir ve gür bir su kaynağının yanına inşa edilmiştir. Tarla tapularında bu cami çevresi "Medrese yanı" diye anılmaktadır.
Güney ve Kuzmiri mahallelerindeki bilinen en eski iki cami de ahşaptan ve minaresizdi. Giriş kapıları bir saçak altındandı. Caminin kapıları daima açıktı ve avlusu da çevrilmemişti. Oralarda hayvan otlatan çocuklar camiye girip oynayabilmekteydi. Mısır kazma imecelerinde köylüler bu camilerin avlusunda öğle yemeklerini yemekteydiler.
Güyey Miri'deki cami, 1948’de yıkılarak gene ahşaptan iki katlı yenisi yapılmış, Kuzmiri camisinin de gene ahşaptan ve minaresiz olarak yapılması 1966 yılına kadar sarkmıştır.
CAMİNİN DİNSEL İŞLEVİ
Beyceli’deki camilere yakın zamana kadar yalnız cuma namazları için toplanılırdı. Köyün erkekleri, yaz kış Cuma günleri evlerinden çıkarak veya yakın tarlalarda çalışıyorlarsa işlerini bırakarak cami avlusunda toplaşırlar, çeşmede abdestlerini alarak öğle namazı ile birlikte Cuma namazlarını kılarlardı. Cuma namazına gitmeyen erkek kalmazdı.
İmamlar köylülerin tuttuğu fakat müftülükten onaylanmış biri olurdu. Hutbeler Diyanetten gönderilmiş bir kitaptan okunurdu ve bunlar değişmezdi. Bu hutbelerin dinleyenlerde bir davranış değişikliği yaptığı söylenemez. Çünkü hutbe sırasında uyuklayan köylüler olur, camiden çıkışta herkes işine gücüne dağılır, kimse meşrebinden, huyundan vazgeçmezdi. İmamlar da, İslam’ın ilk zamanlardaki “önder” niteliklerini taşımazlardı. imamlık nalbant, çıkrıkçı, eğerci gibi sıradan bir meslekti ve imamlar diğer köylüler gibi çiftçilik yaparlardı. İmamlar cami avlusu çevrilmiş ise oranın otunu biçerler, gene avluda ağaç varsa meyvesini toplarlardı.
CAMİNİN TOPLUMSAL İŞLEVİ
Fakat caminin toplumsal bir işlevi de vardı. Her şeyden önce köylüler, diğer mahallelerdekileri haftada bir camide görür, cami, köyde haberleşmeye katkıda bulunurdu. Bundan başka muhtarın köylüye duyuracağı bir şey varsa bunu namazdan sonra cami avlusunda yapardı. Ziraat Odasına kredi borç bildirimleri burada dağıtılırdı. 1929’da kadınların da devam ettiği köydeki Millet Mektebi camide açılmıştır. 1967’de il merkezine kadar yapılacak olan Yol Yürüyüşü de Cuma günü cami avlusunda oylanarak kararlaştırılmıştır.
Camiden başka köyde başka dini yapılar da vardır. Bunlardan biri, caminin avlusuna bitişik Kur’an Kursu yapısıdır ki 1930 ve 1940’lar boyunca mahalle mektebi olarak kullanılmıştır, Daha sonra mescitlerde devam eden kurslar nedeniyle zaten çok eskimiş olan bu yapı terk edilmiş ve köylülerden istenen maddi katkı sağlanamadığı için yıkılmıştır.
Sarıhan Mahallesindeki eski mescit yıkılarak yerine 1970’te yenisi yapılmıştır. Aşağıköy mahallesinde ise 1975’te kadrolu bir Kur’an Kursu açılmıştır. 1984’te buraya bir imam lojmanı da yapılmıştır.
Köylülerim gelir düzeyi yükseldikçe birçok ev yenilenirken ve yeni malzeme ve planlarda yeni evler yapılırken cami ve mescitleri yenileme ve daha kullanışlı ve sağlıklı yapılara kavuşma düşüncesi yaygınlaşmıştır. Nitekim Güney Miri Camii alttan ısıtmalı ve minareli olarak 2001’de yeniden yapılmıştır. Bunu Kuzmeri Camii’nin aynı planda yapılması izlemiştir. Günümüzde Cemali Mahallesindeki mescide cami statüsü tanınmıştır, Alioğlu ve Mecek Mahallelerinde de mescitler faaliyet halindedir. Hatipli Mahallesinde de İstanbul’da inşaat sektöründe çalışan bir mahalleli tarafından “Eyüp Sultan Çilehanesi” adıyla bir mescit inşa edilmiştir.
Uzun yıllar camilerin yapım ve mefruşat giderleri köylülerden para ve fındık bağışı biçiminde karşılanırken son yıllarda İstanbul’da yaşayan iş sahibi köylülerin hatırı sayılır bağışları söz konusudur.
Beyceli köyünde günümüzde 4 cami, 4 mescit faaliyet halindedir. Köyde 6 kadrolu imam vardır ve vakit namazlarında altı ezan birden okunmaktadır. Köydeki iki okul ise taşımalı eğitim nedeniyle kapalıdır. Hükümet, daha çok imam atayabilmek için bazı mescitlere cami statüsü vermekte, mescitlere de imam atamaktadır. Cani ve mescit çokluğu, Cuma günleri köylülerin bir araya gelmesini engellemektedir. Birçok köylü camiye otomobille gitmektedir.
Köyde caminin dinsel işlevi gibi dünyevi işlevi de devam ediyor. Hemen bütün erkekler cuma namazına gidiyorlar ve üç yıldır kültür şenlikleri Güney Miri (Merkez) Camii'nin avlusunda yapılıyor.