“MEBUS MAAŞI ÖĞRETMEN MAAŞINDAN FAZLA OLMASIN”
13 Aralık 2017 Çarşamba 10:16
Biraz da ezber bozalım-17
Ulusal Eğitim Derneği’nin Cumartesi konferansında DSP Genel Sekreteri Hasan Erçelebi’nin “Türkiye Nereye Gidiyor?” konulu konuşmasını dinledik. Sıra soru ve katkılar bölümüne gelince dinleyicilerden biri milletvekilleri maaşlarının yüksekliğinden yakınarak “Atatürk’e mebus maaşları ne kadar olsun? Diye Sormuşlar; öğretmen maaşlarından fazla olmasın yanıtını vermiş” deyince duramadım. Söz sırası bana gelince: “Ben bu iddiayı burada yılda on kez duyuyorum. (bu konferanslar 30 yıldan beri sürdüğüne göre toplam 300 kez duymuş olmalıyım!) Buna nasıl inanıyorsunuz? Peki, Atatürk’ün bu tavsiyesi yerine gelmiş mi? Gelmediyse sözünü mü dinlememişler? Öğretmenler her zaman dar gelirli insanlar olmuştur. Mebuslar ise her zaman kendi maaşlarını yüksek tutmuşlardır. Bu, prestij ve güç sahibi olmanın aracıdır” dedim.
Gerçi Atatürk’ün öğretmen maaşları hakkında bu tavsiyesini, öğretmen maaşlarının azlığından yakınan meslektaşlarımdan başka yerlerde duymuş ve yazılarda da okumuştum ama bunun tam bir efsane olduğunu biliyordum.
Nasıl birçokları Hazreti Muhammet’ten işine geldiği gibi hadis uydurmuş ve bunların uydurma olanlarını ayıklamak bir sorun haline gelmişse, Atatürk’ün sözleri ve davranışları hakkında da işine geldiği gibi hikâyeler uyduranlar pak çoktur. Bunları ayıklama işini Atatürk’ün Bütün Eserleri (30 cilt) yapmaya çalıştık. Bu ciltlerde böyle bir söz yok!
İnternette, Atatürk’e atfedilen bu söz hakkında birçok yazı var. Kimi öğretmen maaşlarının azlığından yakınmak için bu sözü anıyor, içlerinde tarihçiler de olan kimileri bunun uydurma olduğunu anlatarak o dönemdeki mebus maaşlarıyla öğretmen maaşlarını karşılaştırıyor. Bu söz’ün ilk kaynağını şimdilik bulamadım fakat konuşmanın Maliye Vekili Hasan Fehmi Bey’le Mustafa Kemal Paşa arasında 1923’te geçtiğini ileri sürenler var.
BU SÖZ NİÇİN MANTIKSIZDIR?
Mustafa Kemal Paşa’nın milletvekili maaşlarının öğretmen maaşlarından fazla olmamasını tavsiye ettiği iddiası mantıksızdır. Çünkü milletvekilliğinin bir meslek sayılmadığı ve millet temsilcilerinin yılda birkaç ay toplanarak yasaları çıkarıp dağıldıkları sosyalist sistemler dışında, milletvekillerinin maaşları (memur sayılamadıkları için buna maaş değil ödenek diyorlar), ortalama bir memur aylığından kat kat fazladır. Memurlar da içinde olmak üzere kıt kanaat geçinenler bu ödenekleri haklı olarak yadırgarlar. Ben de Haziran 2015’te milletvekili maaşlarının beş bin liraya indirilmesini öneren bir kampanya açmıştım (Oda TV, 27.06.2015). Kendi sayfamda yayımladığım yazıyı destekleyenler olduysa da kampanya beklediğim kadar ilgi görmedi. Bunun nedeni, Hasan Erçelebi’nin de ifade ettiği gibi milletvekillerinin seçmenlerini memnun etmek için kesenin ağzını açma zorunluluğunu herkesin biliyor olması gerektir. O yalnızca Meclis lokantasında her gelene yemek ısmarlama zorunluluğundan söz etti. Yani haydan gelen huya gidiyordu…
Bu yazıdaki amacım, milletvekili maaşlarını savunmak değil. Beş bin liralık maaşta ısrarlıyım. O zaman kimse milletvekilinin eline bakmayacaktır.
Her dönemde öğretmenlik, saygıdeğer bir meslek olmuştur. Osmanlı döneminde de bu böyleydi. Öğretmenler de özellikle Tanzimat’tan sora yeni bir toplumun inşasında kendilerine önemli bir misyon biçtiler ve bunu sık sık dile getirdiler. Fakat öğretmenlerin geçim koşulları hiçbir zaman tatmin edici olmadı. Milli Mücadelede Maarif Ordusu adlı kitabımda Kurtuluş Savaşı yıllarında gerek İstanbul’da, gerek TBMM emrinde Anadolu’da çalışan öğretmenlerin sefalet içinde yaşadıklarına ilişkin bol örnek vardır.
Savaş ve yokluk yılları diyebiliriz. Fakat bir karşılaştırma yapalım: Millî Mücadele yıllarında özel idarelerden maaş alan ilkokul öğretmenleri Anadolu’da 300 kuruş (3 lira) ve İstanbul’da 500-600 kuruş (5-6 lira) maaşla işe başlıyorlardı. Uluğ İğdemir 1919’da Biga’da 5 lira ile göreve başladığını anılarında anlatmıştır. İkinci kademe öğretmenlerinin ortalama maaşları, bazı ödeneklerle 20 lirayı buluyor ise de birçok öğretmen aylarca maaş aşlamadığı için mesleği bırakmak zorunda kalıyordu.
Şimdi mebus maaşlarındaki gelişmeyi kronolojik sırayla özetleyelim:
23 Nisan 1920’de açılan İlk Meclis mebus maaşlarını 100 lira olarak saptadı.
5 Eylül 1920: yıllık 1.250 lira (aylık 104 lira + yolluk). Meclise devam edenlere ayrıca 100 lira ödenek.
17 Şubat 1921: Aylık 200 lira. Memur maaşları aynı.
16 Ekim 1922: Aylık aynı, yolluklar 40 liradan 100 liraya çıkarıldı.
8 Mart 1923: Yıllık 2.400 lira (aylık 200 lira) 23 Şubat 1924: Yıllık 3.600 lira (aylık 300 lira)
15 Mayıs 1930: Yıllık 6.000 lira (aylık 500 lira) Ayrıca bir seçim dönemi için 125 lira yolluk.
Öğretmen maaşlarına gelince: 1929’da ilkokul öğretmenleri 15 lira ile göreve başlatılıyor! 40 lira maaşla atanan eğitim müdürleri ile ilgili kararnameler vardır. Bir mebus, eğitim müdüründen 12,5 kat daha fazla maaş almaktadır.
25 Temmuz 1931’de 1880 sayılı kanunun birinci maddesine göre öğretmen maaşları en fazla 150 lira olabilecektir. En azıyla ilgili bilgi verilmiyor. Bazıları 90 lira maaşla çalışmaktadır.
1940’ta çıkarılan Köy Enstitüleri Yasası’na göre köy öğretmenlerinin 20 lira maaş ödeniyordu. Kentlerde çalışan öğretmenlerin ise bunu üç misli maaş aldığı belirtilmektedir.
Türk Eğitim Sistemi ile ilgili yabancı raporlarda, öğretmen maaşlarının azlığı dile getirilmektedir.
Dr. Kuhne: Öğretmenler, bir çıraktan daha az para kazanıyor”
John Dewey: “Muallimleri aç bırakarak maaşlarla onları mektebe cezp etmek imkânsızdır. Kendi ailelerini geçindirmek ve borçlarını ödemekle o kadar meşguldürler ki, terbiye mesaisine alaka duymak ve meslekî seviyelerini yükseltmek gibi meseleler bizzarure ikinci derecede kalıyor.”
Amerikan Heyetinin Maarif İşleri Hakkındaki kitabından: “Muallim maaşları son derece az olduğu için (çıkarılacak eğitimle ilgili dergi) öğretmenlere parasız verilmelidir”
1927’de ilkokula başlayan eğitimci İhsan Öğüş 1930’larda rejim, altyapısını oluşturunca öğretmenlerin itibarında bir azalma olduğunu yazmıştır. (Öğretmen Dünyası Sayı: 392, Ağustos 2012)
Maaş karşılaştırmasını Reşat Altınının değeri üzerinden yapanlar da var. 1923’te bir mebusun yıllık maaşı ile 250 Reşat altının alınabiliyormuş, o tarihte kişi başına düşen gelir ise 8 Reşat altını kadarmış. 1930’da ise bir milletvekilinin yıllık maaşıyla 612 Reşat altını alınabiliyorken, ortalama kişi başı gelir 10 Reşat altını kadarmış!
NEDEN BÖYLE OLDU?
Görüldüğü gibi Cumhuriyet döneminde ortalama öğretmen maaşları ile mebus maaşları arasındaki fark bugünkünden çok daha fazladır.
Cumhuriyet döneminde milletvekilleriyle öğretmen maaşları arasındaki aralık, bugünkünden çok fazladır. Bunun nedeni, o dönemde iktidarı denetleyecek muhalefetin yokluğudur. Özlük hakları için mücadele edecek öğretmen örgütleri de söndürülmüştür. Mustafa Kemal Paşa’ya atfedilen söz de sahih olmayan hadisler gibi bir efsaneden ibarettir.
----------------------------------
Bazı kaynaklar:
“İşte Vekillerin 88 Yıllık Maliyeti”, Hürriyet, 4.5.2008
Bülent Tanık, “1920’lerdeki Vekillerin Şaşırtan Maaşı”, Bu Bizim Dünya, 24 Aralık 2011
Cemil Koçak, “Efsaneler Hep Güzeldir, Tek Sorunları Gerçekle İlgisinin Olmamasıdır”, Star, 9 Mart 2013
“Atatürk ve Milletvekili Maaşları Yalanı”, Belgelerle Gerçek Tarih, Haz. 21. 2012.