MHP Genel Başkanı Bahçeli İzmir'de
Bahçeli, partisinin İzmir Büyükşehir Belediyesi ve 25 ilçe belediye başkan adaylarını tanıttı (1)- Bahçeli: "Bize göre, Türkiye'nin düzlüğe çıkması, engellerden ve engebelerden sıyrılması için 30 Mart altın fırsattır"- "Türkiye hukuk devleti olmaktan
29 Aralık 2013 Pazar 15:58
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "Bize göre, Türkiye'nin düzlüğe çıkması, engellerden ve engebelerden sıyrılması için 30 Mart altın fırsattır" dedi.
Kültürpark 3 Nolu Hol'de düzenlenen toplantıda İzmir Büyükşehir Belediyesi ve 25 ilçenin belediye başkan aday tanıtım toplantısına katılan Bahçeli, partisinin İzmir'i topyekun yönetmeye, hızlı büyütmeye iddialı ve inançlı olduğunu belirtti.
İzmir'in "CHP ile AKP arasındaki seviyesiz itişmeye ve kayıkçı kavgasını andıran gerilime mecbur olmadığını" kaydeden Bahçeli, "Biliyoruz ki zincirleme gelen felaketleri, buna sebep olanlar engelleyemez. İzmir'e çıkar gözüyle bakanlar Aliağa'nın, Bergama'nın, Beydağ'ın, Bornova'nın, Çeşme'nin, Çiğli'nin derdiyle dertlenemez. İzmir'i siyasi rant hesabıyla kavrayanlar Foça'nın, Karaburun'un, Karşıyaka'nın, Kemalpaşa'nın, Kınık'ın, Konak'ın, Karabağlar'ın, Menemen'in iç çekişini duyamaz, anlayamaz. İzmir'i kurtarılmış cephe olarak vehmeden, sorunlara tamamen ideolojik mercekle yaklaşan sözde elit tabaka bir yanda, bu aziz kente gavur yaftası vuran inanç hortumcuları diğer yandadır. İzmir'in potansiyelini harekete geçirmeye, burayı bir dünya markası haline getirmeye nefesleri bile yetmeyecektir. İzmirliler demagojiden bıktı. Şanlı bir geçmişten gelen İzmir'i aydınlık bir geleceğe taşımak hem vefa borcumuz hem de hedefimizdir. Bu nedenle MHP İzmir'e taliptir. İzmir Hasan Tahsin'in fedakarlığını, Mustafa Kemal'in cesaretini temsil etmektedir. MHP bu kenti yönetmeye isteklidir" diye konuştu.
Bahçeli, siyasetin amacının insana hizmet olduğunu ifade ederek, milletin bir ferdi mutlu değilse, sofrasındaki ekmek dilim dilim azalıyorsa, adaletin olmadığına kanaat getiriliyorsa çok ciddi bir sorunla karşı karşıya olunduğunu söyledi. Büyüyen yolsuzluklara hesap soracak gücün MHP olduğunu ifade eden Bahçeli, "Olağan görülen kanunsuzlukların panzehiri MHP'dir. Biz İzmir'i birliğe, barışa, kardeşliğe, özel hayata saygıya çağırıyoruz" dedi.
Bahçeli, Türkiye'nin MHP'ye ihtiyacı olduğunu savunarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bize göre, Türkiye'nin düzlüğe çıkması, engellerden ve engebelerden sıyrılması için 30 Mart altın fırsattır. Tehlikelerin alt edilmesi için 30 Mart milattır. Türkiye'nin toparlanması, nabzının düzelmesi, prangalarından kurtulması için 30 Mart nirengi noktasıdır. Emanetin sahibi aziz milletimiz 30 Mart'ta iktidarından ana muhalefetine, PKK'sından BDP'sine, HDP'sinden var olan değişik kaos tüccarlarına kadar bütün hastalıklı ve hasarlı siyaset odaklarına en ağır dersi verecektir. AKP devranı yakında kapanacaktır. AKP kervanı yolda kalacaktır. Aldatma, kandırma ve palavra iktidarı kepengi indirecektir. Recep Tayyip Erdoğan sultası, hanedanın saltanatı, hukuksuzluğun egemenliği, küstahlığın hükümranlığı, şiddetin bilirkişiliği geri gelmemek üzere bitecektir. Türk milleti 30 Mart'ta huzura uyanacak, İzmir belaları def edecektir. Buna inancım tamdır. 30 Mart, ihanetin başına çuval geçirilecek tarihtir. 30 Mart, bölünme ve parçalanma katarının devrileceği tarihtir, Türklük'e biçilen kefenin, Türk milletine hazırlanan hain projelerin, vatana örtülen kapkara örtünün delik deşik edileceği tarihtir. Kavgadan menfaat uman, çatışmadan beslenen, cepheleşmeden nemalanan tüm gruplara, tüm aktörlere, tüm işbirlikçilere milli iradenin tokadı olacaktır."
-"Türkiye hukuk devleti olmaktan hızla uzaklaşmaktadır"
Türkiye'nin son 11 yıldır her tarafından kuşatıldığını, yaşamadığı rezalet ve bunalımın kalmadığını savunan Bahçeli, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve ve hükümetinin komplolarla, tehlikeli kampanyalarla Türk milletinin tepesine çöktüğünü, önünü kapattığını iddia etti.
Bahçeli, telefon ve ortam dinlemeleriyle özel hayatların mahvedildiğini, mahrem bilgilerin servis edilerek insan hak ve özgürlüklerinin baltalandığını öne sürerek, şunları söyledi:
"TSK'nın içinden terör örgütleri çıkarılmış, genelkurmay başkanları terörist olarak suçlanmış ve cezaevine sokulmuştur. Hazırlanan eylem planlarına atılan imzaların ıslak olup olmadığıyla ilgili izler sürülmüş, Türk askeri tabur tabur mahkemelerde sorguya çekilmiştir. Geceli gündüzlü araştırma, inceleme ve soruşturmalar yapılmış, darbeci olarak mimlenenlerin hayatı karartılmıştır. Sözde darbe davalarındaki usul hataları, sübjektif yorumlar, üretilmiş deliller, PKK'lı gizli tanıklar, vicdanlara sığmayan kararlar asrın skandalı olarak hafızalara kazınmıştır. Darbeyle hiçbir alakası olmayan terörle mücadele kahramanları, tarihin en ciddi insanlık suçuna maruz kalmışlardır. Kırılmadık kalp, yıkılmadık umut, üzülmedik mazlum, terslemedik vicdan neredeyse bırakılmamıştır. Darbecilerle mücadele propagandasıyla TSK aşağılanmıştır.
Ülkemiz AKP'nin iktidar yıllarında insafını bozuk para gibi gören ahlaksızların, ciğeri beş para etmez müfterilerin oyuncağı olmuştur. Bu haksızlık elbette kimsenin yanına kalmayacaktır. Ve sonunda TSK'ya atfedilen suçlamaların komplo olduğu, zoru görünce her değerini satacak AKP'li yüzler tarafından itiraf edilmiştir. Sözde darbe davalarında verilen kararların adil ve hukuka uygun olmadığı artık anlaşılmıştır. Bu yanlışın düzeltilmesi, hakların iadesi için gerekli hukuki girişim hızlı bir şekilde yapılmalıdır. Hatırlarsanız, Başbakan Erdoğan Türk askeri yargılanırken, ne hikmetse, hukukun üstünlüğünü hiç dilinden düşürmemiş, hukuka saygısını hiç elden bırakmamıştır. Ne var ki, 16 Şubat 2010 tarihli Meclis Grup Toplantısında 'Hukuk sistemine biz inanmazsak, biz güvenmezsek, başkalarının inanmasını, güvenmesini bekleyemeyiz' sözlerini kullanan Başbakan bugün hukuka savaş açmıştır. Yine o tarihte, 'Kişilerin hukuka uygun olan veya olmayan eylemleri olabilir, bunu da değerlendirebilecek olan hukuk sistemidir' diyen Başbakan, bugün yargı-emniyet cuntasından bahsetmektedir. 2 Şubat 2010 tarihli Meclis Grup Toplantısında 'Hukukun üstünlüğünü her şeyin üzerinde tutmaya devam edeceğiz' diyen Başbakan, bugün hukukun uluslararası komplolara alet olduğunu ileri sürmektedir. Geçmişte defalarca 'Herkes hukuka, hukuki süreçlere saygı duymak, sabırla adaletin tecelli etmesini, gerçeklerin ortaya çıkmasını beklemek durumundadır' diyen bu zihniyet şimdi hukuku tanımamaktadır."
Devlet Bahçeli, Başbakan Erdoğan'ın "Türkiye'yi 17 Aralık'tan beri meşgul eden rüşvet ve yolsuzluk iddialarını örtbas etmek için her yola başvurduğunu" savunarak, "Rüşvet alıp veren faillerin, yolsuzluğun içine batan yandaşların, bürokratların, siyasetçilerin, bakanların ve hanedan mensuplarının adaletin karşısına çıkmasından aşırı korkmaktadır. İktidar, hukuka müdahale etmekte, adil yargılamayı sekteye uğratmaktadır. Savcıların görevini mevzuata uygun icra etmesine zorluk çıkarmaktadır. Polisin adli kolluk görevini tam ve eksiksiz yapmasını sabote etmektedir. Başbakan ve hükümeti anayasaya aykırı davranmaktadır. Cumhuriyet savcıları tarafından, yolsuzlukla anılan, haklarında çok vahim iddialar bulunan kişilerin mahkeme karşısına çıkarılmasına Başbakan mani olmaktadır. Ve Türkiye hukuk devleti olmaktan hızla uzaklaşmaktadır. Başbakan'a göre hedef yapılan güzel işler, demokrasi, millet ve milli iradedir. Yani ortada hırsızlık, yolsuzluk, hukuksuzluk, kapkaç, aşırma yoktur" diye konuştu.
(Sürecek)
Muhabir: Halil Şahin
Yayınlayan: Nevbahar Kabaklı