Gündem Gazetesi

POLİS-SUÇ-İNSAN!..

12 Ekim 2008 Pazar 13:16

Polis-Suç-İnsan!..
 
Dün Gazetemizde bir haber yer aldı. “Marmaris'te Zemberi Operasyonu” başlığında verilen haberde Marmaris'te görevli bir polis memurunda gözaltına alındığını hep beraber okuduk.
Gazete hazırlanırken, haberi kullanırken sakın bütün emniyet teşkilatını zedeleyecek durumlara yer vermeyin şeklinde uyardım. Her meslekte mutlaka iyisi de vardır, kötüsü de bizim meslekte yok mu ki. Var elbette.

Tüm görevler, risk yönetimini beraberinde getirir. Risk üstlenmeyen, risk üstlenmeye hazır olmayan kişilerin bence ne görevleri (!) vardır, ne de sorumluluk-yetkileri.

Sivil yaşamın sosyal bir bireyi olarak süregelen yaşamımda, sokakta karşılaşıp da gerek insanlığın, gerek polisin, gerekse doktorun... yapabileceği ama onların bulunmadığı ortamlarda hiç bir göreve, uzak kalıp seyirci rolü üstlenmedim.

Şunu yaptım, bunu yaptım diye konuşacak değilim ama bu davranış şeklim benim otomatiğim şeklinde oluştu. Gerektiği durumda da üstlendiğim bu görevim olmayan görevlerin bedelini ödedim-ödemeye hazırdım ama hiç bir zaman ` Şunu yapsaydım da...` demiyecek kadar sosyal davrandığım inancındayım.

Burada istediğimiz şey, görevi olanların, görevlerini tam olarak yapmalarından daha fazla bir şey değil sanırım. Şahit olmadım ama, değiştirilen suç delilleri ile bazı suçluların masum hale
getirilmelerinde kime hangi yasa görev veriyor dersiniz ?

Polislerimizin Marmaris'te yaşamanın zorluklarıyla karşı karşıyadır. Gazeteci olarak ilçemize gelen bakanlarımıza hep söyledik. Memur yetersizliği, kiraların yüksek olduğundan memurlara mutlaka lojman verilmesi gerektiğini dikkat çektik.

Polis, asayişi sağlamak ve toplum huzurunu korumak ile görevli olduğu halde, bu görevini yerine getirirken belli kural ve yasalara uyma zorunluluğu nedense görev yapabilmesi önünde engel teşkil ediyor. Polislerin birer insan olduğunu unutmamak, onların da bir ruh hali içerisinde görev yaptıklarını akıllardan çıkartmamak ve sonucunda tabi oldukları devlet memuriyeti statüsü nedeniyle de yaşam zorlukları altında ezildiklerini bilmemek haksızlıktır. Polislerimiz de birer aile sahibidir. Çocuklarına görevlerini anlatırken ve toplum için ne yaptıklarını izah ederken söyledikleriyle, olaylar sırasında uğradıkları mağduriyetlerin karşısında yetersiz kalmalarını, hakaretlere uğramalarını ve kendi can güvenliklerini bile bu yetersizlik ve kısıtlamalardan ötürü korumakta zorlandıklarını anlatırken düştükleri çelişkiyi nasıl izah edeceklerdir.

Düşünüldüğünde aslında çok acı olaylara haber bültenlerinin görüntülerinde şahit olmaktayız. Toplumun huzurunu bozan eylemcilerin, polise karşı kullandıkları yöntem genelde sorgulanmazken, polisin eylemcilere karşı olan tavrı hep eleştirilmiştir. Polis kafasına taş ve sopa yerken, polisin vurduğu cop hep ön plana çıkartılmaya çalışılmıştır. Hal böyle olurken, polisten beklenen ne olmalıdır? Bir takım yaptırımları zorunlu kılanlar, kendi yapamadıklarını yaptırma hevesine kapılmışlardır. Toplumun huzuru sokakla bağlantılıdır. Sokak yaşamından kaynaklanan tüm olumsuzluklar, bizlerin de huzursuz bir yaşam sürmemizin sebepleridir. Toplum bireyi gecenin bir yarısına kadar en lüks gece klüplerinde yıkılana kadar içecek, çıkacak dışarıya çevresine sataşacak, saldıracak ve hatta silah kullanacak... Sonra polise bu tür olaylarda müdahale sınırı getireceksin...İşte, asıl asayiş de bu noktada kopmakta, polis yetersiz yetkilerle sınırlandırılınca, her beline silah takan kendi adaletini sağlama peşine düşmekte.

Ülkelerinde insan haklarından bahsedenler, polisin yetki standartlarından söz edenler, toplum huzurunun sokaklarda sağlanmasını film ve dizilerdeki arka sokaklarla karıştırmaktadırlar. Gerçek hayatın huzuru, yetkilerin ve kanunların etkili olduğu uygulamalarla sağlanabilmektedir. Caydırıcılığın yoğun olması, suç işlemenin ve suça yönelmenin önünü kesecek tek etkendir.

Herşeyden önce insan olduğu ve bir aileye sahip olduğu konusunda fikre vardığımız Polislerimizin hiç bir şekilde elleri kolları bağlı değildir. CMUK(Ceza mahkemeleri Usul Kanunu)nun kabulü ve yürürlüğe girmesi ile Ceza kanunlarının suçlunun suçunu açığa çıkarma, suçsuz olanın kendisinin suçsuzluğunu kanıtlaya bilmesi için tanınan hakların, Kanun kapsamında yapılan yorumlarla Suçlular lehine dönüşmesinden ve kanunda mağdura suçluya tanınan haklar kadar haklar tanınmadığından, üstelik mağdurun verdiği vergi ile suçluya tutulan avukatlar ve mahkemelerin suçluların lehine olan (Hırsızlıkta camın açık olması, dayanıklı malzemeden korunaklı olarak korunmaması, gündüz yada gece işlenmesi, V.s)çoğalta bileceğimiz örneklerin, suçtaki ceza oranının indirilmesinde etkili olması, masum ve mağdur vatandaşlarımızı çileden çıkarmaktadır.
PVSK (Polis Vazife ve selahiyeti kanunu)nun 16.maddesinde sayılan maddelere baktığınızda Polisimizin hiçbir asayiş olayında silah kullanma yetkisine sahip olmadığı, kullandığı taktirde adli ve idari olarak yargılanacağını bile Polisimiz maalesef bu olaylar nedeniyle yaralanmakta, yada suç makinesi olmuş kişilerce öldürülmektedir.
PVSK`nın 16 maddesince silah kullanan, Terör olaylarını bastırmak için silahlı çatışmaya giren polisimiz adi bir suçlu gibi yargılanmakta, bir çok zamanda tutuklanarak cezaevine konmaktadır. Görevi suçu ve suçluları önleyerek asayişi temin ile halkın huzurunu ve güvenliğini sağlamak olan Polisimiz karşılaştığı muameleler karşısında moral olarak yıkılmaktadır. Görevini zorluğuna bakılarak çoğu zaman para ile bile yapılmayacak olan işlere koşan Polislerimiz çoğu zaman siyasilerce de yıpratılmaktadır.
Bir iş, meslek düşününki gece ve gündüzü belli olamayan, bayramı tatili bilmeyen, Çocuğunun doğumunu, ana babasının ölümünü görmeyen, aldığı maaşı ucu ucuna denk getiren etten ve kemikten Polislerimizin karşılaştığı olaylar karşısında müdahale ederken uyguladığı yasaları ne kadar yeterli bulabiliriz ki. Bizler bile bir çoğumuz gibi sokaktaki olaylara tahammül edemezken, bir günde doğru dürüst insanla karşılaşa bilen kaç polis tanıyoruz.
Allah Devletimizi, Milletimizi, Polisimizi ve Silahlı kuvvetlerimizi korusun.

Allah'a Emanet Olunuz!