TORUNOĞULLARI 'BAŞARININ SIRRI ÇOK ÇALIŞMAK'
Ingev ve İstanbul Politikalar Merkezi (Sabancı Üniversitesi) işbirliği ile gerçekleştirilen ActHuman Sosyal kapsama İnsiyatifi'nin ilk konusu “Mülteci Girişimciliğinin Türkiye Ekonomisine Katkısı” oldu. İşadamı Turgut Torunoğulları'nın da katıldığı toplan
30 Eylül 2017 Cumartesi 12:52
Ingev ve İstanbul Politikalar Merkezi (Sabancı Üniversitesi) işbirliği ile gerçekleştirilen ActHuman Sosyal kapsama İnsiyatifi'nin ilk konusu “Mülteci Girişimciliğinin Türkiye Ekonomisine Katkısı” oldu. İşadamı Turgut Torunoğulları'nın da katıldığı toplantıda en çok ilgiyi Torunoğulları'nın başarı öyküsü çekti.
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği tarafından desteklenen bu girişimin hazırlık çalışmalarına AB Bakanlığı, DEIK, TOBB, TURKKOONFED, Suriye Ekonomik Forumu, Sürdürülebilir Kalkınma Derneği, ILO, Hacettepe, Bahçeşehir Üniversitesi destek verdi. Salt Galata'da düzenlenen etkinliğe çok sayıda Suriyeli işadamı katılırken, 30-40 yıl önce Hollanda ve Almanya gibi ülkelere giderek burada sıfırdan zirveye yükselen işadamları da hikayelerini paylaştılar. İşadamı Turgut Torunoğulları toplantıda deneyimlerini paylaşarak şu sözlere yer verdi; Sizlerle birlikte olmaktan duyduğum mutluluğu ifade ederek hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. 50 yılı aşkın süredir Avrupa'da yaşayan biz Türklerin yaşadıklarını ve bugün gelmiş oldukları güçlü konumu sizlere bir başarı hikayesiyle anlatmak isterim.
Evet biz Suriyeli kardeşlerimiz gibi ülkemizi savaş sebebi ile mecburi sebeplerle terk etmedik. Bizler ekmeğimizi kazanmak için gurbete çıktık Suriyeli kardeşlerimizin işleri daha zor. Çünku onlar fırtınalı ve karanlık bir denizde rotalarını bulmaya çalışıyorlar. Üstelik şanslıydılar çünkü Türkiye gibi güçlü bir ülke, her türlü kararlılığıyla yanlarında durdu ve durmaya devam ediyor. Bu anlamda Sayın Cuhmurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'a teşekkürlerimizi arz ederiz''
BİZLER ARTIK GURBETÇİ DEĞİLİZ
Bizlerde Avrupa'ya gittiğimiz ilk zamanlar sıkıntılar yaşadık. Çünkü kanunları, vergi sistemini, dilini bilmiyorduk. Her şeyden önce kaderimiz işçi olmaktı ve böyle görülüyorduk. Çok şükür bu durum artık değişti.
Ne Türkiye'de Almancıyız nede Almanya'da gurbetçiyiz; artık bizler yaşadığımız ülkelerin ve Türkiye ekonomisine yaptığımız katkılar ile daha da güçlüyüz. Avrupa'da 6 milyona yakın nüfusumuz, 140 bine yakın girişimcimiz ve 90 milyar Euro'ya yakın ciromuzla, ve sadece. girişimcilik yetmiyor. Çocuklarımızı da eğitimine önem vermek lazım 10 binlerce yüksek okul öğrencilerimizle, bürokratlarımızla, akademisyenlerimizle, siyasetçilerimizle artık yönetilen değil yöneten konumuna geçiyoruz.
İnanıyorum ki; yakında kendi içimizden Avrupa'nın bir çok ülkesinde bakan, başbakan göreceğiz. Bugün elde ettiğimiz bu başarının sebebi; yaşadığımız ülkelerin kanununa, sistemine uyarak ve kimseyi rahatsız etmeden hep beraber, paylaşmayı bilerek, uyum içinde yaşamamızdır.
BAŞARININ ÖYKÜSÜ
Şimdi müsaade ederseniz size; bu son yarım asırda yaşanan, hakkında kitaplar yazılan, televizyonlara belgesel olan binlerce başarılı insanlarımızdan birinin gerçek yaşanmış öyküsünü anlatacağım.
1980 yılında askerliğini bitirdikten sonra evlenerek Hollanda'ya gitmiş tabi o zamanki Türkiye bu günün Türkiye'si değil, gittiği ülke sanayisiyle, teknolojisiyle bambaşka bir ülke Ülkemizde son 15 yılda çok gelişti burada yaşayanlar farkında olmayabilirler ama bizler sürekli yurtdışına gidip geldiğimiz için bu farkı görüyoruz.
Öykünün baş rolündeki arkadaş 1980 yılında tek başına Hollanda'ya gidiyor,22 yaşında iş arıyor, dil bilmiyor. Fabrikalar dil öğrenmesini şart koşuyor; bu nedenle bir türlü iş bulamıyor sonra Hollandalılar gönüllü dil kursu veriyorlar. (Hemde kendi evinizde bu hizmeti veriyorlar.) Bu arkadaşta 3 ayda kendini ifade edecek kadar dil öğreniyor ve dil isteyen fabrikaya iş görüşmesine gidiyor, tercümana bile gerek duymadan görüşmeyi tamamlayarak işe alınıyor. Aldığı aylık ev kirası ve diğer giderlere yetmiyor, sonuçta mutlu değil.
Gençliğinde babasından ticaret öğrenmiş; market çalıştırmış hayvancılıkla uğraşmış, alım-satım bilgisi olan biri. Ve hep ticaret yapmayı kafasında planlamıştır. Allah benim kaderimi buraya çizmişse benim de bu memlekette bir hakkım var, bunu almalıyım diyerek kendini hep buna inandırmıştır. Bir gün işten eve dönerken eşinin komşusunda tüm kadınların toplanarak film seyrettiklerini görür. O zaman Türk televizyonları yok, herkes Türkçe'ye hasret ve merak eder oda izlemeye gider. Almanya'dan 24 saatliğine video ve yanında 10 tane video film kaseti kiralamışlar. Bunun için de çok fazla para ödemişler. Bu duruma şaşırmış; Hollanda da bu işi yapan yok; neden yapılmasın diyerek Almanya'nın Dortmund şehrinde bir şirketle görüşme planları yapmış.
Tabi o dönem ehliyet araba yok, bir arkadaşından rica ederek Almanya'ya gitmiş. Haftalık 50 film kiralama ve değiştirme şeklinde anlaşma yapmış.
O zamanlar Türkler cemiyet adı altında hep bir yerde toplanırlar. Cemiyetin içinde bir yer alır ve işe buradan başlar. Hakikaten 1 sene muhteşem iş yapar, para kazanır sermaye oluşturur.
Aynı şehirde iki katlı bir yer kiralar ve ilk defa bir Türk marketini o şehirde açar. Üst katı video kaset, alt katı market ve Türk ürünleri, gıdaları doldurur dükkanı, bu böyle devam ederken bir pazar günü evine Belçika'dan 2 kişi gelir. Belçika'da bulunan bu fabrika; krom ve nikelden yapılan çok kaliteli ve pahalı çelik tencereler üretiyor.
Kendisini araştırdıklarını, çok sevilen ve başarılı bir insan olduğu için kendisiyle çalışmak istediklerini söylüyorlar. Firma şehirdeki bir otelde Salı günleri seminer düzenliyorlar. Bu arkadaş da haftalık yapılan satışları gözlemci olarak inceliyor ve satışların iyi gittiğini görüyor.
Zamanla eşi arkadaşının evinde bu pazarlama için bir toplantı ayarlıyor, tanıtımını yapıyor. Hiç beklemediği kadar sipariş alıyor ve artık bu işi yapmaya karar veriyor. Bazen bu iş bana göre değil diyerek bırakmayı düşünüyor ama pazarlama işini iyi öğrenmeyi kendisine hedef koyduğu için sürdürüyor. Pazarlama ve konuşma sanatı ile ilgili kitaplar okumaya başlıyor ve kendini orda bulunan satıcılara göre çok daha fazla geliştiriyor.
Bir gün seminere asıl patron geliyor ve katılımcılardan bu ürünleri nasıl tanıttıklarını anlatmalarını istiyor. Bu arkadaşta kalkıyor ve kitaplardan, kendine hazırladığı pazarlama tekniklerini aralıksız 45 dakika anlatıyor Yaptığı konuşma çok beğeniliyor ve toplantı sonunda patron görüşmeye çağırıyor ve artık Hollanda'nın tamamına onun bakmasını istiyor. Bulunduğu şehirde depo tutuluyor, araba veriliyor, maaşı iyileştiriliyor. Ve bu arkadaşın hayatı işte burada değişiyor.
Bu görev verildiği zaman grupta 26 Türk arkadaş var ve en genci o, fakat o
26 Türk arkadaş hala beraber çalışıyor hiç birbirlerinde ayrılmadılar.
İlerleyen yıllarda Avrupa koordinatörü olarak görev alıyor ve çok ortaklı bu şirketin Belçikalı ortakları kendi hisselerini çok cazip bir fiyata ve taksitle ödemek şartıyla hisselerini bu arkadaşa devrediyor ve emekli oluyorlar.
BAŞARININ SIRRI ÇALIŞMAK
Hayat bazen böyledir işte; 1989 yılında şirket turizme yatırım kararı alıyor. 3 arkadaş İspanya'ya otel veya arazi bakmaya gidiyorlar. Arkadaşın hedefi ülkesine yatırım yapmak tabiki ama bunlara da uymak zorunda. Nitekim Fethiye'de karar kılınıyor. Bu gün 30 ülkede iş yapan 10'larca oteliyle, parklarıyla konutlarıyla, binlerce çalışanıyla yaratılan uluslararası şirketin kısaca kuruluş öyküsü böyle oluyor. Bu süreçte zorluklar da yaşadık; hukukunu, mevzuatını, kendini kabul ettirme gibi zorluklarıyla karşılaştık.
Bir yerden sonra ülke özlemi toplumuna hizmet etmeye yönlendiriyor. Bunun içinde bu arkadaş gönüllü kuruluşlarda da yer aldı. Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu'nun çatısı altında faaliyet gösteren Dünya Türk İş Konseyi'nde yıllarca Avrupa Bölge Başkan ve Başkan yardımcılığı görevini sürdürdü.
Avrupa'da çok büyük toplantılar yapıp, raporlar hazırladı. Bu raporları ilgili Bakanlıklara sundu. Yurtdışında yaşayan vatandaşımızın yararına olan bir çok kanunun çıkmasına vesile olacak çalışmalarda bulundu. Örneğin; yabancı plakalı araçların yurtdışında kalma süresinin 6 aydan 2 yıla çıkarılması yönünde önemli girişimler, dövizli askerlik bedelinin 6 bin Euro'dan bin Euro'ya indirilmesi konusu ve bunun gibi bir çok çalışma.
Hepsinde de başarılı sonuçlar elde edildi. Daha bir çok alanda vatandaşlarımız için çalışmalara imza atıldı.Fakat asla yaşadığımız ülkenin huzurunu da bozmadık ve hiç bir zaman ülkemizi unutmadık nerde olursak olalım kalbimiz ülkemizle dolu oldu.
Suriyeli kardeşlerimizin de kalbi ülkesiyle olsun, bir gün mutlak ülkelerine gidecekler. Edindiğim tecrübe şudur ki; yaşadığımız ülkenin kurallarına uymak, kanunlarına uymak, paylaşmayı bilmek, toplumu rahatsız etmemek, başarıya ve huzura giden yoldur.
Son olarak bu anlattıklarım bir çok kitaplara, dergilere, televizyonlara röportaj ve belgesel olan bu yaşam öyküsü 6 milyon nüfusuyla Avrupa'da yaşayan insanlarımızdan sadece benim öykümdü Bunun gibi yüzlerce öyküyü yaratan arkadaşlarımızı alkışlamanızı ve gelecekte siz suryeli dostlarımızın güzel hikayelerine alkışlarınızı rica ediyorum…