“VURALIM AMA KİME SAYIN BAHÇELİ“
25 Mart 2013 Pazartesi 11:29
Benim Gazeteciliğe başlamam, tam bir şans işidir. Ya da şairane ve aykırı yanımdan dolayıdır. 1996 yılında “Bayrak” Gazetesini haftalık olarak yayın hayatına başlatarak mesleğe başlamış oldum.
Gazetecilik hayatımdan önce, inşaat işleriyle ilgileniyordum. 1993 yılında abim Hasan Irmak’ın inşaat işleriyle ilgilenmek üzere Denizli’ye gittik. İnşaat işlerinde çalışan akrabalarımla Denizli MHP İl Başkanlığına gitmeye başladık. Ve Denizli’de çıkan günlük “Denizli” Gazetesinde de, şiirlerim yayınlanmaya başlamıştı. 1994 yılında yapılacak yerel seçimler için İl Başkanı sayın Ali Keskin (eski milletvekili) çalışma içindeydi. Belediye Başkan adayı belirlendi. Belediye Meclis üyeliğinde eksik olduğunu söyleyen Keskin’e beni yazabilirsiniz demiştim. Seçilme yaşı 25 olduğundan yaş dolayı meclis üyeliğine girememiştim.
Neyse asıl konu benim belediye meclis üyeliğine aday olup olmamam değil. Denizli İl Başkanlığına bir akşam gittiğimizde, İl Başkanı sayın Keskin MHP Lideri Merhum Türkeş’in Denizli’ye miting yapmak için geleceğini, ama miting alanında güvenlik elemanına ihtiyaç olduğunu söyleyince, başkanım biz o gün çalışmayız bütün işçilerimizle güvenlik konusunda yardımcı oluruz diyerek başkanın biraz da olsa yükünü hafifletmiştik.
O gün geldi, biz iş arkadaşlarımla, Başbuğ Türkeş’in miting alanına gireceği yerden konuşma yapacağı yere kadar güvenlik çemberini oluşturduk. Ve merhum Türkeş, miting alanına gelip, konuşma yapacağını platforma çıktı.
Ve Başbuğ Türkeş konuşma yaparken, bir ara duraklamıştı. Ön tarafta bulunan bendeniz: “Vur de, vuralım. Öl de ölelim” diye haykırmıştım. O sırada Başbuğ’un yanında bulunan merkez ilçe başkanı eliyle kalabalığa devam edin şeklinde işaret yaptığını gören Merhum Türkeş, merkez ilçe başkanının suratına bir yumruk indirip, kızıp azarladıktan sonra: “Ne vurun derim, ne ölün derim. Yaşayın yaşayın derim. Türk Milleti için yaşayın gençler, bu ülke için yaşamalısınız” demişti.
Şimdi benim buraya yazdığım bir hayal ürünü değil, bizzat yaşadığım ve merhum Başbuğ’un o muhteşem cevabını duyan birisi olarak yazıyorum.
1980’li yılların hemen öncesinde oynanan oyunları yapılan tezgahları çok iyi görmüş olacak ki, Merhum Türkeş o gün “Vur de vuralım, öl de ölelim” diyen gençlere “yaşayın” demişti. Gelin görün ki 1980 de oynanan oyunlar bugünde oynanıyor. O zaman adı sağ veya sol idi. Bugün bile çocuklarımıza sağ nedir sol nedir neye göre sağ neye göre sol diye sorsalar anlatmakta zorlandığımız o yıllar şimdi başka bir adla horlatılıyor. Hani büyüklerimiz bu filmi defalarca gördü görmesine de siyasilerimiz gereken dersi almamışa benziyor.
Mecliste tokalaşan siyasiler vatandaşa gelince tokalaşmayın diyebiliyor.
Türkler olarak, vurmayı ve kırmayı seven bir topluluk olduğumuzdan dolayı, MHP Genel Başkanı Dr. Devlet Bahçeli geçtiğimiz gün Bursa’da gerçekleştirdiği “Milli Değerleri Koru ve Yaşat” mitinginde, “Vur de vuralım, öl de ölelim” diye bağıran kalabalığa “Merak etmeyin onun da zamanı gelecek” diye cevap verdi. Mitingin adı “koru ve yaşat” ama söylemler vuralım ve ölelim. Ne yaman çelişki değil mi?
Vuralım tamam da kime, sayın Bahçeli. Vuracaktık madem neden bunca yıl bekledik. Şimdi kime vuracağız.
Acaba Rahmetli Türkeş yaşasaydı, “Vur de vuralım, öl de ölelim” diyen gençlere “Merak etmeyin onun da zamanı gelecek” dermiydi…
“Allah’a Emanet Olunuz”…