Yaşlılık kıymeti bilinmesi gereken bir hayat kesitidir
1 Ekim Dünya Yaşlılar Günü’nde yaşlı nüfusun sorunlarına dikkat çekiliyor. Psikiyatrist Prof.Dr. Nevzat Tarhan, yaşlılık döneminin kişinin hayatında önemli bir evre olduğunu belirterek ‘Yaşlılık, sadece güçlük ve zorlukların olduğu bir dönem değildir.
30 Eylül 2014 Salı 12:16
1 Ekim Dünya Yaşlılar Günü’nde yaşlı nüfusun sorunlarına dikkat çekiliyor. Psikiyatrist Prof.Dr. Nevzat Tarhan, yaşlılık döneminin kişinin hayatında önemli bir evre olduğunu belirterek ‘Yaşlılık, sadece güçlük ve zorlukların olduğu bir dönem değildir. En az gençlik kadar kıymeti bilinmesi gereken bir hayat kesitidir.’ diyor.
Birleşmiş Milletler tarafından ilan edilen 1 Ekim Dünya Yaşlılar Günü’nde dünyanın her ülkesinde yaşlı nüfusun sorunlarına dikkat çekilerek çeşitli etkinlikler düzenleniyor.Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Nevzat Tarhan, yaşlılık döneminin tıpkı gençlik gibi kıymetinin bilinmesi gereken bir kesit olduğunu belirterek şu tespitlerde bulundu:
Yaşlanma psikolojisi:
‘Yaşlılık psikolojisi yerine yaşlanma psikolojisi ifadesi kullanılmalıdır. Çünkü insan doğar doğmaz yaşlanmakta, beyin hücreleri daha o dakikadan itibaren eskimeye başlamaktadır. İyi bir yaşlılığın temelleri de hayatın ilk yıllarında atılır.Yaşlanma, eskime, canlı-cansız bütün varlıkların kaderidir. Yaşlanan insanın saçları beyazlar, cildi kırışır ve beli bükülürken, psikolojik yapısında da değişiklikler olur.
Azalan psikolojik yetiler:
Zeka parlaklığı azalır, yeni şeyler öğrenmek zorlaşır, hafıza zayıflar, girişim ruhu ve ataklığı geriler.
Artan psikolojik yetiler:
Bilgelik ve ağırbaşlılık belirginleşir, mantıklı ve doğru düşünme daha sağlıklıdır; muhakeme güçlüdür; yerinde yargılara daha kolay varılır. Bilgi birikimi ve tecrübe, olgun kişilikle birleşirse mutlu ihtiyarlar ortaya çıkar. Daha tutarlı, hoşgörülü ve sabırlı olurlar.
Yaşlı-genç farkı:
Bir ordu düşününüz; eğitimsiz ama kalabalık. Diğer bir ordu düşününüz; eğitimli fakat sayısı çok az. İkinci ordu birinci orduyu her zaman mağlup eder.
Büyük işler beden gücünden ziyade, doğru düşünme ve hedeflere geçerli hale getirme ile başarılır. Yani kılıç keskinliği değil akıl keskinliği esastır.
Demek ki yaşla kaybolan yetiler yerine önemli kazanımlar varsa, kişi keyifli bir yaşlılık geçirebilir.
Eskiye aşırı bağlılık ve yeniden korkma:
Böyle yaşlılar sürekli eski hatıralarını anlatırlar, savaş, askerlik hatıraları bitmez. Dün evine gelen misafiri unutur ama 50 yıl önceyi bütün ayrıntıları ile anlatır. Aile artık bunları ezberlemiştir. Bunlar eski alışkanlıklarını değiştirmekten çok rahatsız olurlar. Evdeki odası, duvardaki tablo, radyonun yeri değiştirilirse huzursuz ve hırçın olurlar. Hatta sigara izmaritlerini biriktirmeye varan “biriktirme hastalığı” na tutulabilirler. Yeni şeylere karşı tepki bazen “fobi” derecesine çıkar, yeni ayakkabı, yeni elbise bile istemezler. Yeni ne varsa çirkindir, kötüdür.
‘Treni kaçırma’ duygusu:
Cinsel fantezilere kapılıp, kırk yıllık eşini terk edip, torunu yaşındakilerle evlenen yaşlılar vardır. Gençliğini ve zevklerini kaybetme duygusu yaşlı insanı çok etkiler.
Sağlığa aşırı düşkünlük:
Yaşama ateşi beklenenin tersine yaşlandıkça daha çok artmaktadır. Birçok gencin farkına varmadığı bir şey, yaşlıların hayatı daha çok sevdiğidir. Bu nedenle yaşlı bir insan sağlığının ihmal edildiği, kendisine iyi bakılmadığı duygusunu taşır.
Artan tutkular:
“Hırs-ı piri” sözü bazı yaşlıları çok güzel tarif eder. Annesinin memesini bırakamayan bebek gibi bazı yaşlılarda mal-mülk, şöhret ve makam tutkusu çok alevlenir.
Kişilik özelliklerinin aşırılaşması:
Cami yıkılsa da mihrabı kaldığı gibi, ne kadar yaşlansalar da bazı yaşlıların kötü huyları daha da artar. Cimriler daha da cimrileşir, geçimsizler daha da kavgacı ve huysuz olurlar. Dayanılmaz ihtiyarlığın temeli, çocukluk dönemlerinde atılmaktadır.
Yalnızlık duygusu:
Yaşlı bir insanın en önemli psikososyal sorunu yalnızlıktır. Yaşlı bir insan çok lüks bir huzurevine veya hastaneye bırakıldığında eğer yalnızlık duygusuna kapılmış ise ani bir çöküş ve ölüm yaşayabilir. Çocuklarını ve torunlarını göremeyen anne ve babanın duyguları hayat yükünü zor taşır.
Ölüm Korkusu:
Ölüm, insanların evrensel korkusudur. Yaşlı insan kendini ölüme daha yakın hissetmektedir. Her gün, her saat onu ölüme biraz daha yakın etmektedir. Ölüme yaklaşmanın şuurunda olan bir ihtiyarı rahatlatan tek şey, sağlam bir hayat felsefesidir. Ölümü bir son, bir yok oluş olarak gören yaşlı bir insanı teselli etmenin bir imkanı yoktur. Bu noktada mutlu bir ihtiyar ancak ölümü bir terhis tezkeresi, ebedi aleme giden bir yol olarak görendir. Yoksa yaşlı insanın sırasını bekleyen bir idam mahkumundan farkı kalmaz.
Çaresizlik duygusu:
Eski fizik gücünden çok şey yitirmiş, yaşlı bir bedenin beraberinde getirdiği hastalıklarla rahatsız, yemek içmek gibi en sıradan lezzetlerden bile kısmen mahrum, verimli ve üretken bir işten yoksun ve her an ölüme yaklaştığının farkında olan bir yaşlı, kendisini çok zayıf hisseder. Bu duygular içindeki insana en önemli destek, iyi bir hayat felsefesi ve ailesinin desteğidir.
Bazı yanlış yargılar
Yaşlılık şifası olmayan bir hastalıktır:
Yaşlılığın beraberinde getirdiği bedene ait problemlerin elbette bir çaresi yoktur ama kişi iyi bir hayat felsefesi ile keyifli bir yaşlılık geçirebilir.
Yaşlılar yardıma muhtaç ve acınacak durumdadırlar:
Yaşlıların kazanımları daha çoktur. Çevresi ondan “öğretmesini isteyen” gençlerle dolu bir yaşlılıktan daha hoş ne olabilir.
Yaşlılık hayatın mutsuz dönemidir:
Yaşlılığın problemli bir hayat dönemi olduğunu baştan kabul etmek durumundayız. Aslında pek çok problemin kaynağı da bu gerçeği kamil bir şekilde kabullenmemekten doğmaktadır. Ama bu demek değildir ki, yaşlılık hayatın en mutsuz dönemidir ve yaşlı insan asla mutlu olamaz. Gerçekçi hayat felsefesine sahip olan insan en ufak şeylerden mutlu olabilir. Beklenti düzeyini yüksek tutan, ihtiraslı yaşlılar hep daha fazlasını istediklerinden, mutlu olamazlar. Aslında bu tiplerin gençliklerinde de tam manasıyla mutlu oldukları iddia edilemez.
Emekliliğin kötü bir şey olduğu düşüncesi:
Emekli olduktan sonra üretken olmayı beceren insanlar daha geç yaşlanmaktadırlar. Emekliliği felaket olarak değerlendiren insanların sağlıkları, emeklilik sonrasında süratle bozulmaktadır. İsmet İnönü, Faruk Gürler, İran Şahı Rıza Pehlevi emekliliklerini felaket olarak değerlendirdikleri için altı ay içinde kanser veya ağır hastalıktan öldüler.
İnsanoğlu eli tutup, şuuru yerinde olup ayakta durduğu sürece çalışmalıdır. Tembellik, yaşlanma sürecini hızlandırmaktadır.
Yaşlılığa uyum:
Sağlıklı bir yaşlılık için olumsuz etkenleri, olumlu hale çevirmenin birkaç küçük formülü:
1- Beyin tıpkı kalem gibi bir alettir. İyi bakılırsa ömrü uzun olur ve erken yıpranmaz.
Son yapılan araştırmalar beynin sürekli olarak yeni şeyler öğrenmesinin, uyaran etkisi yaptığı ve hücre yaşlanmasını yavaşlattığını göstermektedir.
Yaşlanmaktan korkan insan “Çalışan demir ışıldar” sözüne uygun olarak beynini iyi şekilde çalıştırması çok önemlidir. Beyin tıpkı bir kuyu gibidir. Suyu alındıkça artar.
2- İyi beslenme, özellikle E ve C vitaminleri açısından zengin bir beslenme beyin hücrelerini genç tutar. Özellikle E vitamini, doğal olarak zeytinde bol bulunan bir vitamindir ve beyin hücrelerinin oksitlenmesini önlemektedir.
3 – Gençlik ve erişkin yaşam biçimi yaşlılığa en iyi hazırlanmadır. Yaşlılığın bilgece ve rahat karşılanması için kişide koruyucu hayat felsefesi olması, yanlış yargıların düzeltilmesi gerekir.
Sonuç olarak yaşlılık, sadece güçlük ve zorlukların olduğu bir dönem değildir. En az gençlik kadar kıymeti bilinmesi gereken bir hayat kesitidir.