Gündem Gazetesi

ZAMAN KİMİN…

18 Nisan 2011 22:49

Belki bu şarkı uyandırır seni yüzyıllık uykundan

Gitme o utandırır seni boyundan posundan,

Zaman kötü, kötü zaman, büyümelisin çocuk inan…

 

            Bazen diyorum ki, şu insanları ezenlerden, hor görenlerden, itip kakanlardan öç alayım. Sonra bir çocuğu düşünüyorum. Bir aylık, 1 yıllık, 11 yıllık, 22 yıllık olmuş, askerliğini yapıp gelmiş. Bir çocuk düşünüyorum. Bir aylık, 1 yıllık, 11 yıllık, 22 yıllık olmuş. Yatağından hiç kalkmadan kalakalmış. Onun kaderi de böyleymiş. Hiç kimse dünyaya gelirken, çile çekmeye, sakat doğup yataklarda yatmak için gelmiyordu. Ama düzeni bozulan dünya artık kimsenin gözünün yaşına bakmıyordu.

            Sonra taa yükseklere çıkıp, aşağıya insanlara bakıyorum. Bir koşuşturmadır gidiyor. Herkes bir şeylere yetişmeye çalışıyordu. Ama, nedense bir türlü peşlerinde koştukları ve yıllarca uğraş verdiklerine ulaşamıyordular.

            Yaşlanmış köyümüzün delisi, Velisi ise çoktan ölmüştü. Bir gün deli yolunu kesti. Suratına baktı, baktı ve hiç konuşmadan çekip gitti. Bir şeyler anlamaya çalıştığı her halinden belliydi. Peşine düştüm. Ne söyleme çalıştığını ve söylemeden çekip gittiğini şeyin peşine düşmüştüm. Ben yaklaştıkça o uzaklaşıyordu. Bu kovalamaca saatlerce sürdü. Geçtiğini yerlere bakıyor, neden buralardan gidiyor diye söylene söylene peşinden gitmeyi sürdürüyordum. Sonra büyük ve çok eski bir binanın önünde durdu. İçe-riye girmeye çalıştı. Kapıyı açamayınca yumrukladı. Yaklaştım, Veysel derdin nedir? Diye sordum. Hiç konuşmuyor sadece eliyle kapıyı yumrukluyordu. Kapıya yüklenip açtım. Veysel kendisini içeriye attı. Koskoca  salonun tam ortasına diz düştü. Ağlamaya başladı. Olanlardan hiçbir şey anlamadan, Veysel'i  izlerken de, evi de kolaçan ediyordum. Çok eski bir bina olduğu içindeki dağınıklığından ve yıpranmışlığından belli oluyordu.

            Veysel ağlamayı kesip, bir şey mırıldanmaya başladı. Elimi omuzuna koyarak, Veysel neler oluyor. Kafasını yukarıya kaldırarak, bir kere daha suratıma baktı. Görmüyor musun der gibi suratıma bakışını sürdürdü. O an beynimde şimşekler çaktı. Sağıma soluma bir kere daha baktım. Doğruca üst kata çıkmak için merdivene yöneldim. Veysel gülmeye başladı. Gülüyordu, öyle bir kahkaha atıyordu ki, üst kata çıkana kadar kahkaha sesleri duvarlarda yankılıyordu. Üst kata çıktığımda, yaşlı bir adamın yatak içinde olduğunu gördüğümde, Veysel'in ne demek istediğini anlamıştım. En yakın hastaneden gelen doktor, yaşlı adamı kontrol ettikten sonra, hemen hastaneye yatırması gerektiğini söyleyerek, yaşlı adamı alarak gittiler. Veysel'i aradı gözlerim ortalıkta kimseler yoktu. Sadece evin içinde yalnız başımaydım. Evin duvarlarına son kez baktım dışarı çıkmadan, tarihin izini taşıyordu. Yıkılmamak için direnmeye çalışıyordu. O günden sonra, delimiz Veysel'i  hiç göremedim. Belki de öyle birisi yoktu. Belki de hayal görmüştüm. Ama, her o evin yanından geçtiğimde önce Veysel sonra da, yaşlı adam gözlerimin önüne geliyor. Ve hiç kimse çile çekmek için dünyaya gelmiyordu.

Sanadır yar sanadır yar,

Bu sitem söz sanadır yar,

Aklıma gelir birden içimi kanatır yar

Yaradır yar yaradır yar içimde derin bir yaradır