Günaydın canlarım. Marmaris'' te havalar ısındı. Bahar geldi bile. Sabah yine çok erken uyandım ve bu yazımı tamamladım hazır uyanmışken.
Uzun süren bir birliktelikten ayrılınca insanın kendini toparlaması zor oluyor ve zaman alıyor.
Bazen iyi başlayan bir ilişki, zamanla çekilmez bir hale gelebiliyor.
İstesenizde, İstemesenizde " o zaman dans" deyip yolları ayırmak gerekiyor.
Ama o kadar kolay olmuyor dans etmek, çünkü sadece sevgilinize değil başka bir yığın şeyi de sevip farkında olmadan alıştığınızı veya planlı bir şekilde alıştırıldığınızı keşfediyorsunuz. Sonunda sadece sevgilinizden değil hepsinden ayrılmak zorunda kalıyorsunuz.
Bu çok sarsıcı ve insanı yıpratan bir durum. Mesela duvarda ki guguklu saati, yerdeki halıyı, antika bir teraziyi, pencerelerde ki demirleri, bir türlü kapanmayan dolap kapaklarını, kamyon gibi çalışan eski model buz dolabını, neleri neleri, kapının zil sesini bile özlüyorsunuz.
Bir de işin yemek tarafı var. Lahana sarmaları, sütlaçlar, kurabiyeler, muhallebiler, kekler, kabak tatlıları, kızılcık reçelleri, pancar turşuları hatta çoook tuzlu pilavlar bile aklınızda kalıyor, unutamıyorsunuz.
"Adamım akıllısı sevdiği kadının evinde kalmaz" lafını boşuna etmemişler, demek ki. Yaşayınca anlıyor insan nasıl çaktırmadan kafeslendiğini.
Ayrılıyorsunuz ama yeni bir macera, yeni bir birlikteliğe başlamak kolay olmuyor. Çünkü beklentileriniz daha çoğalıyor. Çıtanız daha bir yükseliyor. Her ne olursa olsun, kötü şeyler yaşamış olsanız da geçmişi anımsamanız hemen bitmiyor.
Yani sonuç olarak, ne ayrılmak, ne yeni bir ilişkiye alışmaya çalışmak, ne de her şeye yeniden başlamak güzel. Belki heyecan verici ama yorucu.
Güzel bir beraberlikten güzeli yok inanın laylon şeyhinize ve eğer geçinmeniz imkansıza dönüşmedi ise oturun oturduğunuz yerde.
Ama eğer bıçak kemiğe dayandıysa "ne olursa olsun lan, pilavdan dönenin kaşığı kırılsın deyin" ve bir gün daha bile durmayın. Daha fazla yıpranmak ta, yıpratmak ta gerekmiyor.
Hayırlısı bu inanın.