Ey insanlar,
Bilir misiniz ki, yeryüzündeki bütün canlılar arasında en vahşisi insandır. Bütün hayvanlar, başka hayvanlarla savaşır, fakat bunu karınlarını doyurmak, yuvalarını korumak ve soylarını sürdürmek için yaparlar. Hiçbir vahşi hayvan karnını doyurduktan sonra başka bir av peşinde koşmaz.
Bazı insanlar ise, hayvanlardan farklı olarak diğer insanları köleleştirmek, onların yurtlarını ve zenginliklerini talan etmek için savaşırlar. Asla doymak bilmezler.
Bütün insanlık tarihi ardı arkası gelmeyen savaşlar tarihidir. Bu aç gözlülük ve tamah yüzünden ne kadar çok insan ölmüş, esir ve yoksul düşmüş, kadınlar kocasız, çocuklar babasız kalmış, nice kentler ve köyler yerle bir olmuştur.
Savaşları önlemek için devletler arasında ikili ve çoklu barış anlaşmaları yapılmış, savaşı önlemek için Birinci Dünya Savaşından sonra Cemiyeti Akvam, İkinci Dünya Savaşından sonra Birleşmiş Milletler örgütleri kurulmuşsa da günümüzde de yaşadığımız gibi savaşların önüne geçmek mümkün olmadı. Pek çok ülkede sayıları milyonları bulan savaş karşıtları savaşa karşı barış için gösteriler yapmakta, dernekler kurmaktadır. Buna rağmen savaş önlenemiyor.
SAVAŞI KİMLER İSTER?
İşinde gücünde, tarlasında, fabrikasında çalışan, okulunda okuyan, kendilerine gelecek hazırlama peşinde olan insanlar savaş istemezler. Savaşları hep başka halklara ve milletlere hükmetmek, onların elindeki servetleri yağmalamak isteyen hükümdarlar, devlet başkanları ve onları arkadan yöneten tekeller çıkarırlar. Sürekli olarak silah sanayini geliştiriyorlar ve başka devletlere muazzam miktarda silah satarak zengin de oluyorlar. Gerçek amaçlarını gizleyerek bunu bazen din, bazen millet için yaptıklarını ileri sürerler.
Bununla birlikte yüzlerini şeytan göresi bu insanların kaldırdıkları taş bazen de ayaklarına düşer. Çıkardıkları savaştan zararla çıkarlar. Bazen karşı tarafın ordularına yenilirler bazen de Birinci Dünya ve İkinci Dünya Savaşlarının sonunda olduğu savaş milyonlarca insanın uyanmasına ve devrim yapmasına nedeni olur.
Savaşlar haksız ve haklı savaşlar olarak ikiye ayrılır. Önceki yüzyıllardakileri saymak uzun sürer. Geçen yüzyılda Amerika’nın, İngiltere’nin, Almanya’nın, Çarlık Rusyası’nın, Japonya’nın gerek birbirlerine, gerekse boyunduruk altına almak istedikleri milletlere açtığı savaşlar, haksız savaşlara girer. Buna karşılık Korelilerin, Çinlilerin, Türklerin, Cezayirlilerin, Kübalıların ve daha tarihte birçok milletin vatanlarını kurtarmak için giriştikleri savaşlar haklı savaşlardır.
Emperyalistler arasındaki savaşlarda devrimcilerin görevi, İkinci Enternasyonal partilerinin aldığı kararlarda da görüldüğü gibi kendi hükümetlerin peşine takılarak diğer milletlerin askerleriyle savaşmak değil, iktidarı ele geçirerek diğer halklarla barış içinde yaşamaktır.
Fakat savaşçı hükümetler, savaş için öyle güçlü bir propaganda makinesi işletirler ki, halkın şaşkına dönen büyük kısmı gaza gelir. Hükümetler bunun bir vatan savunması olduğunu tekrarlayıp dururlar. Savaş karşıtı olanları da vatan haini ilan ederler. Savaşa sürdükleri insanlara payeler verirler, askerleri şevke getirmek için şarkıcı ve türkücüleri cepheye götürürler. Avrupalılar bu işi iyi bilir.
SİLAHLA İNSAN ARASINDAİ İLİŞKİ
Bir savaşta galip gelen nedir? Silah üstünlüğü mü, yoksa insanların yurtlarını kurtarmak için gösterdikleri çelikten irade mi? Mehmet Akif bunu İstiklal Marşı’nda “Garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar/ Benim iman dolu göğsüm gibi serhattim var” dizeleriyle dile getirmiştir. Gerçekten zafer silah üstünlüğünde olsaydı Türk Kurtuluş Savaşı kazanılamazdı. Dünyanın yarısı sömürge kalmaya devam ederdi.
Bir de şimdi Ortadoğu’da görüldüğü gibi iç savaş vardır ki, topluluklar birbirlerini yiyip bitirirler. Oysa Amerikan emperyalizmi kovulduktan sonra Çin’de toprak ağalarının ve işbirlikçilerinin hükümeti olan Goumintag ile Çin Kızılordusunun bağımsızlık ve sosyalizm için savaştığı iç savaşlar da vardır. Yani bir savaşın niçin ve kimimler için verildiği önemlidir.
Ey insanlar,
Siz siz olun, haksız savaşlar için dolduruşa gelmeyin. Türkiye’nin geçmiş savaşlardan çıkardığı dersle saptadığı “Yurtta barış, dünyada barış” ilkesine sahip çıkın. Savaş ağaları, iç politikada olduğu gibi savaşta da Allah’ın kendilerinden yana olduğu yalanına sarılırlar. Atalarımızın ruhunu ortaya sürmek de beyhude bir çabadır.
Yurt savunmasına dayanmadığı sürece savaş bir cinayet ve yıkımdır. Son pişmanlık fayda etmez…