"Sinpaş/Kızılbük GYO’nun Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nda başlayan ÇED süreci ile ilgili açıklamamız aşağıda yer almaktadır:
DAHA NE KADAR YIKIM OLSUN İSTİYORSUNUZ? Birkaç elit ve onların yerel ortaklarına karşı vermiş olduğumuz çevre mücadelesinde bugün başka bir aşamaya geldik. Marmaris’in çitlenmesine, böylelikle halkın ormanından, koylarından, kıyılarından ve denizinden uzaklaştırılmasına hizmet eden projelerden biri olan Sinpaş/Kızılbük projesi için Muğla 3.İdare Mahkemesi “iptal” kararı vermişti. Karar sonrası Valilik ve şirketin Danıştay’a yaptığı “yürütmeyi durdurma” talebi oybirliği ile RED edildi. Sinpaş/Kızılbük GYO’nun kendi talepleri ile başlattıkları temyiz süreci sonlanmamış ve devam ederken şirket 6.9.2022 tarihinde ÇED’e başvurdu ve Bakanlık aynı inşaat faaliyetinde olduğu gibi yangından mal kaçırırcasına 8.9.2022 tarihinde ÇED sürecini başlatıp aynı gün “Halk Katılım Toplantısının” 23.9.2022’de yapılacağını ilan etti. Yani Bakanlık yaklaşık 400 sayfalık raporun halk tarafından okunup anlaşılması için 15 gün süre verdi. Yine Bakanlık Marmaris Karaca Söğüt’te bulunan MUÇEV’e ait iskele için de aynı gün içinde hem ÇED sürecini başlatmış hem de “Halk Katılım Toplantısı” tarihini belirlemişti. Ancak 27 gün sonrasında halk katılım toplantısı kararı vermişti; anlaşılan Sinpaş’ın ensesi MUÇEV’den daha da kalınmış. Aynı Bakanlık 24.6.2022 tarihinde tüm bu hukuksuz uygulamaları ilettiğimiz ve verdiği ÇED kararını mahkeme sonucunu beklemeden iptal etmesini talep ettiğimiz dilekçemize bugüne değin cevap vermezken yangından mal kaçırırcasına takındığı bu tavır ile adında yer alan ÇEVRE ve İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ kavramlarını unutup müteahhitlerin şehircilik anlayışına yönelik bakanlık faaliyetinde bulunduğunu bir kez daha gösterdi. Bakanlığın ismine sonradan eklenen “İklim Değişikliği” kavramını ise tümüyle yanlış anladığı; görev alanını doğanın, yaşamın korunması üzerine değil tam tersine doğanın yok oluşunu hızlandıracak iklim değişikliğini yaratıcı sektörlerin desteklenmesi üzerine kurguladığını yaşayarak tecrübe ediyoruz. Belediyenin kestiği “inşaat yasağına uymama cezalarına” ilave olarak Milli Parkta “dinamit kullanıldı” ve “kıyıyı dolduruldu” diyerek Sinpaş’a ceza kesen bakanlığın, doğa tahribatı gözler önünde işleniyor ve inkârı yokken bu ekoyıkım projesinin önünü açmak için neden bu kadar istekli davrandığını anlamıyoruz, anlamayacağız. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın görevini yerine getirmesi için ne büyüklükte bir ekokırıma ihtiyacı var? Ekokırım hangi boyuta ulaşınca varoluş nedenini hatırlayacak? Acaba Çevre Bakanlığının çevreden anladığı ne? Milli Park halen Sinpaş’ın işgali altında, halkın milli parka girişi hala engelleniyorken ve alan mermer ocağına dönmüş durumdayken bu acele ve destek neden? Üstüne üstlük hukuki süreçler henüz sürüyorken. Unutulmamalı ki; açmış olduğumuz ruhsat ve imar durumu belgesinin iptali davaları var. Bizler biliyoruz ki; bu davalar da hukuk gereğini yapacak ve gördüğü usulsüzlüklerin cezasını verecektir. O zaman bu aceleciliğin bir anlamı olmayacak ve çevrenin daha da katledilmesinin bir örneği olarak anılacak. Ayrıca bu güne kadar inşaat yasağı ve mahkeme kararı dinlemeden çalışmaya devam eden, milli parkta dinamit kullanan, kıyı kanununa aykırı olarak kıyıda yapılaşma yapan, kıyıyı dolduran, kıyıya yol açan, endi plan tanıtım dosyasındaki çalışan personel ve ekosistemi geri döndürülemez biçimde tahrip eden, k makine sayılarına aleni uymayan, denizimizi kirleten ve bi milli park alanını tahrip edip yol aç tığı (b ugün bu tahribat belki de 50 dönüme çıkmıştır) lirkişi raporu ile kendine ait olmayan 25 dönüm ispatlanmış , milli parkı bugün dahi işgal edip halkı milli park alanına sokmayan şirkete Bakanlık neden bu kadar hızl açıcı davranıyor. “Çevresel Etki Değerlendirme Raporu” için ı ve yol ortada değerlendirmeye alınacak bir doğa ve ekosistem bırakmayan bu şirkete daha ne kadar göz yumacaklar merak ediyoruz. Şirket avukatı zaten bilirkişi incelemesinde yapılan hukuksuz uygu lamalar için masada bulunan hâkimin önünde “keserler cezasını iptal ettiririz, ettiremezsek öderiz” diyebilmiş ve bugüne kadar inşaat da bu düsturla çalışmaya devam etmişken Valilik ve Bakanlık düzeyinde buna ne kadar müsaade edilecektir. Gerçekten çok mer ediyoruz. ak Marmaris ve İçmeler yaşayanlarına proje ile ilgili görüşünü en başında sormayan, dosya üzerinden onay veren bakanlık 23 Eylül’deki “Halk Katılım Toplantısında”: “kurumumuzun göz yumması sonucu ortaya çıkan geri döndürülemez bu doğa yıkımını, k ıyının morfolojisinin değişmesini, nadir türlerin yok olmasını alın sineye çekin ve kabul edin mi diyecekler? Bir çevre mücadelesinin ötesine geçip bir hukuk sahiplerinin o toplantıyı / adalet mücadelesine yapmaya yüzleri olmadığını dönüşen bu süreçte hayatları boyunca unutma imza yacakları savunmalarımızla Marmaris yaşayanları olarak dimdik orada olacağız. Koltuklar gelir geçer ama biz burada varız ve var olmaya da devam edeceğiz. İlginizi rica ederiz."