Tüm emekçi kadınların katkısına açık olan sergiye katılmak için 21 Şubat tarihine kadar kadindayanisma.sergi@gmail.com adresine ad, soyad ve şehir bilgisi ile fotoğraf gönderilebilir.
Geçtiğimiz aylarda ilk olarak Çanakkale, İzmir ve Ankara’da kuruluşunu ilan eden Kadın Dayanışma Komiteleri hızla çoğalıyor. Kadınlara yönelik baskı, ayrımcılık ve şiddetle mücadelenin önemli bir ayağını oluşturmaya başlayan Kadın Dayanışma Komiteleri’nden, 8 Mart’a yaklaşırken bir fotoğraf sergisi çağrısı geldi. Kadın Dayanışma Komiteleri ve hazırlıkları süren fotoğraf sergisiyle ilgili sorularımızı Komünist Kadınlar adına Gülperi Köybaşı Putgül yanıtladı.
Kadın Dayanışma Komiteleri’nin kuruluş ilanlarına sık sık tanık oluyoruz. Gelinen aşama hakkında bilgi verebilir misiniz?
Kadın Dayanışma Komiteleri’nin kuruluş kararı TKP’nin Ağustos’ta düzenlediği Türkiye Konferansı’nda alındı. Kuruluşuna ilişkin ilk adım Çanakkale’de atıldı. Koruma kararına rağmen eski erkek arkadaşı tarafından saldırılara maruz kalan bir kadın arkadaşımızla dayanışma sürecimiz fitili ateşlemiş oldu. Ardından İzmir, Ankara ve İstanbul’da pek çok semtte Kadın Dayanışma Komiteleri kuruldu. Çok kısa zamanda dayanışma, üç büyük il dışına da taştı; Antalya, Samsun, Tekirdağ, Konya, Mersin, Bursa, Adana ve Eskişehir’de de Kadın Dayanışma Komiteleri var artık. Yenileri eklenmeye devam ediyor.
Kadın Dayanışma Komiteleri mücadele alanını nasıl tarif ediyor, neyi hedefliyor?
Bugün kadınların düzen içinde maruz kaldıkları her türlü baskı ve ayrımcılık Kadın Dayanışma Komiteleri için birer mücadele başlığı. Kadınlar evinde, işyerinde, sokakta baskı ve tacize maruz kalıyor, şiddet görüyor, öldürülüyor. Çocuk yaşta evlendiriliyor ve hatta çocuk doğuruyor, yaşamı bir ev hapisliği içinde geçiyor. Ev işleri, çocukların bakımı, varsa evin hasta ve yaşlılarının bakımı da kadınların omuzlarında. Ayrıca eğitim ve çalışma hakkından yararlanamama, esnek, güvencesiz, ucuza çalıştırılma kadınların en güncel sorunları olmaya devam ediyor.
Kadın Dayanışma Komiteleri’nin yola çıkışındaki temel amaç, tüm bu karanlığın içinde yalnız ve çaresiz hisseden kadınların yanında olmak, sorunlarımıza birlikte çözüm üretmek ve dayanışmayı büyütmek. Hepimizi yalnızlaştırarak sindirmeye çalışan bu düzene, birlikte ve çok daha güçlü karşı koyabilmenin mümkün olduğunu göstermek.
Peki bu hedeflere yönelik neler yapıyor komiteler? Biraz daha somut örneklerle açıklar mısınız?
Aslında tek bir yöntem tarif etmiyoruz. Komiteler kendi bulunduğu yerelliklerde kendi ihtiyaçlarına göre yola çıkıyor. Bu, bazen şiddete uğrayan ve gidecek yeri olmayan bir kadın arkadaşımıza konaklayacak yer, iş bulmak için seferberlik ya da psikolojik ve hukuki açıdan destek olabiliyor. Bazen de iş yerinde uğradığı bir taciz ya da hak gaspı nedeniyle örgütlenmek ve birlikte mücadele etmek... Örneğin İstanbul Çeliktepe ve İzmir Bayraklı Kadın Dayanışma Komiteleri mahallelerinde kreş açılması için oldukça etkili çalışmalar yürütüyorlar. Muhtarlarla görüşüyor, belediyelere dilekçelerle başvuruyor, kapı kapı dolaşıp imza topluyor. Bir diğer gerçek pandemi döneminde kadınların iş yükünün daha da arttığı. Çocuklarına bakmak için işinden ayrılmak zorunda olan da, dersleriyle meşgul olan da sıklıkla kadınlar oluyor. Kadın Dayanışma Komiteleri bir yandan kadınların öncülüğünde kreş hakkı için mücadele ederken bir yandan da pandemi sürecinde okulsuz kalan çocuklar için etütler organize ederek hem çocukların gereksinimlerini karşılıyor, hem de kadınların iş yükünün azaltılmasına çalışıyor.
Kadına yönelik şiddet, mobbing, kreş hakkı, kadın emeğinin sömürüsü gibi başlıklarda hazırlanmış olan broşürler yaygın olarak dağıtılıyor. Pandemi döneminde bir araya gelmenin zorluklarına rağmen olanaklar ölçüsünde buluşmalar, çevrimiçi toplantılar düzenleniyor. Pandemide kadın emeğinin sömürüsü, kadın ruh ve beden sağlığı, taciz ve şiddet olaylarında hukuki süreç, sağlık ve eğitim hakkı gibi başlıklarda uzman kişilerin katkılarıyla eğitimler yapılıyor. Sadece güncel sorunlarla değil, bu sorunları var eden ve tekrar tekrar üreten düzenin kendisiyle mücadelenin yolları tartışılıyor. Doğalında bu çalışmanın öncüleri kadınlar oluyor ve mahallelerde, işyerlerinde kadınların yaşadığı sorunlara yönelik ilk temaslar kadınlarla kuruluyor. Ancak beklediğimiz ve hedeflediğimiz gibi örneğin kreş hakkı gibi aslında kadınların değil tüm toplumun sorunu olan konularda kadınlı erkekli çalışmalar da yürütülmeye başlandı. Kadın Dayanışma Komiteleri’nde kadın-erkek tüm insanlık için eşit ve özgür bir yaşam mücadelesinin basamakları birlikte örülmeye çalışılıyor.
8 Mart için de bir fotoğraf sergisi düzenliyorsunuz. Biraz da sergi fikri nasıl ortaya çıktı anlatır mısınız?
Hiçbir şeyin değişmeyeceğine ikna edilmek istendiğimiz bu günlerde kadınlar her zamanki gibi direniyor ve birbirlerine el uzatılyor. Sergi fikri de bunun bir ürünü olarak ortaya çıktı. Hissettiğimiz baskıya ve türlü zorluklara rağmen vazgeçmeyişimizi, dayanışmamızın gücünü fotoğraf karelerine de yansıtmak ve herkesle paylaşmak istedik. Kadın Dayanışma Komiteleri aracılığıyla bir araya gelen kadınların insanca bir yaşam için yeniden yeşeren umudunu ve dayanışmanın gücünü göreceğiz bu fotoğraflarda. Çalışmanın içinde olan, birlikte düşünen ve üreten kadınlar olarak, bu vesileyle şimdilik elimizin ulaşamadığı yerlere belki fotoğraflarımızla ulaşacağız.
Bu sergide kadın emeği ve dayanışma temalı fotoğraflar mı olacak? İsteyen herkes katılabilir mi?
Evet, dayanışmamızı bizzat kendimiz fotoğraflayacağız. Bu amaçla Ankara Nazım Hikmet Kültür Merkezi Fotoğrafçılık Atölyesi’nden arkadaşlarımızın katkılarıyla iki günlük bir çevrimiçi eğitim yaptık. Bu temel atölyeye neredeyse hiçbiri daha önce fotoğrafçılık eğitimi almamış 60’ın üzerinde kadın katıldı. Çoğumuzun telefonları ile çekebileceği fotoğrafları nasıl kurgulayabileceğimizi, fotoğraf çekerken nelere dikkat edeceğimizi, öykümüzü nasıl daha etkili aktarabileceğimizi konuştuk. Amatör heyecanımız birbirine geçti. Bazı Kadın Dayanışma Komiteleri’nden fotoğraflar gelmeye başladı bile. Belli ki artık çalışmalarımızı fotoğraflarken de özenliyiz.
Kadın Dayanışma Komiteleri’nin 8 Mart fotoğraf sergisine herkes katılabilir tabii. İster bulundukları yerelliğin Kadın Dayanışma Komiteleri ile iletişime geçerek, ister doğrudan kadindayanisma.sergi@gmail.com adresine ad, soyad ve şehir bilgisi ile fotoğraflarını göndererek. 21 Şubat’a kadar gönderilecek olan fotoğrafları sadece internet ortamında değil, bazı semt evlerinde ve belirlenen mekanlarda fiilen de sergilemeyi düşünüyoruz. Sergi mekanları kısa bir süre sonra Türkiye Komünist Partisi hesaplarından ilan edilecek. Şimdiye dek herhangi bir Kadın Dayanışma Komitesi ile teması olmayan ancak konuya ilgi duyan, bizlerle tanışmak ve dayanışmamıza katkı koymak isteyen herkesi bu sergi vesilesiyle de tanımak bizim için çok güzel olacak.