DEVEYİ YARDAN UÇURAN…

Zeki SARIHAN

Diğer canlılar gibi insanların da en temel ihtiyacı hayatta kalmak için karınlarını doyurmaktır. Bütün bir ömür bunun için didinip dururlar. Diğer temel ihtiyaçları bunun ardından gelir. Diğer bazı sosyal ihtiyaçlar da vardır ama bunlara duyulan ihtiyaç insandan insana değişir.

Bu gerçek herkes tarafından bilindiğinden, insanları elde etmek, bağlılıklarını kazanmak için ilk akla gelen, onların karınlarını doyurmaktır. Evcil, hatta vahşi hayvanlar bile, kendilerine yiyecek verilen evlerin kapılarını sık sık yoklarlar. O evlere alışırlar ve sahiplerine bağlanırlar.

“Deveyi yardan uçuran bir tutam ottur” atasözü, İnsanların bu boğaz kavgasını anlatır. Deve, karnını doyurmak için yar başlarında da kısmetini arar. Orada taze otlar kendisini çekmektedir. “Şu otu da yiyeyim, bunu da yiyeyim” derken yardan yuvarlanıverir. Ya boynu,  bacağı kırılır, ya da canından olur.

Bu kıssadan siyasi hayatımız için hisse çıkarmak şarttır. Bu hisseyi çıkaramayanlar, siyasette yaya kalır. Siyasi geçmişimizi doğru yorumlamak için de bu gerçeği zihnimize yerleştirmemiz gerekiyor.

Halkın yarısının sandıkta neden AKP’yi tercih ettiğini sanıyorsunuz? Her seçimden sonra rakamlar ortaya çıktığında iktidar karşıtları kara kara düşündü ve bu kez de iktidara gelemeyişini yanlış nedenlere bağladı. Seçimlerin dışarıdan ayarlandığından tutun da halkın gerici olduğu, bu nedenle kendisi gibi gerici siyasetçilere oy verdiğini ileri sürdü. Gerçeğe az çok yaklaşanlar ise halkın bir torba kömür veya makarnaya oyunu sattığını yazıp söyledi. Seçim sonuçlarını tek bir neden belirlemez. Fakat en belirleyici olan ekonomidir. Yani insanların daha rahat yaşamasını sağlayan araçlara sahip olmasıdır.  Son 15 yılın seçim sonuçlarını belirleyen de budur. Bu süre içinde Türkiye önemli bir değişime uğradı. Kent ve köylerimiz nerdeyse yeniden yapıldı. Eğitim ve sağlık hizmetlerine ulaşım kolaylaştırıldı. Bundan en çok yoksul kesimler yararlandı. AKP’yi ayakta tutan budur.

Muhalefet bundan kısmen haberdar görünüyor. Bu nedenle halka iktidarın verdiklerinden daha geniş ekonomik ve sosyal vaatlerde bulunuyor. Ne var ki ekonomik kaynaklar, iktidarın eline geçmiştir ve yaptığı hizmetleri de biteviye ve ballandıra ballandıra anlatmaktadır.

Çok partili hayata geçtiğimizden beri, seçimleri hep sağcıların kazanmış olması, anlatmaya çalıştığımız nedenden ötürüdür. Giyecek çarık bile bulamayan, vergisini veremediği için tenceresi alıp götürülen köylüyü, kahramanlık nutukları ve çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne çıkarma vaatleri ikna etmemiştir. Doğru olan, halkı yönetime katmak, ekonomik paylaşımda adaletli davranmaktı. Bu eksikliği, Tek Parti devrinde nimetlenen burjuva ve bürokratlar hissetmemiş olabilirler. Hatta kendilerini koruyan sistemi sevmiş olabilirler ama geniş kitleler gerçeği yaşantılarıyla öğrenmişlerdir. Onların hisleri, daha sonraki kuşaklara aktarılmıştır.  Bu gerçeği bilen zamanın solcuları da isyan halindeydi ve ömürleri hapislerde çürütülmüştür.

1950’den sonra ABD emperyalizmi Türkiye’yi avucu içine aldı. Türkiye’yi üsleriyle donattı.  Amerika’nın çıkarları için askerin kanı Kore topraklarında harcandı. Bu nefret edilecek politikalara rağmen halk neden sağcılara oy verdi? 20 kuruşa Amerikan buğdayı yemekte oluşu bu tutumun nedenini açıklamaya yeter.

Fakat…  Yalnızca ekonomik gerekçeler her zaman toplumun selameti için yeterli değildir. Halk desteğinden şımaran iktidarlar, ülkeyi savaşa sokabilir, hak ve özgürlükleri ortadan kaldırabilir, Tek parti ve tek adam sistemini kurabilirler. Esasında demokrasi daha âdil bir bölüşümün, diktatörlük ise aslan payını kendine ayırmanın sistemidir. Diktatörlük, ilk başta muhalifleri, aydınları boğmayı hedefliyorsa da dönüp dolaşıp emekçi halkı perişan eder. Daha şimdiden “Biz olağanüstü hali işçilerin grevlerini yasaklamak için uyguluyoruz” sözü bunun itirafından başka bir şey değildir.

Sonunda yarın başındaki otu yemeye çalışan deve, bir bakmışsınız ki yarın dibinde cansız yatıyor! Küçüklüğünde hayvan gütmüş olan benim gibi köylü çocukları bu gibi olaylara tanıktırlar. Milletlerin tarihinde de görülmemiş bir olay değildir!

Adaletin, demokrasinin, hukukun, barışın herkes için ekmek kadar gerekli olduğu anlaşılıncaya kadar çekeceğimiz var. Bir tutam ot yüzünden uçurumdan yuvarlanmadan bunun farkına varsak iyi olacak. Zira ülke uçurumun başındadır.