EBUBEKİR HÂZIM BEY VALİLİKTEN NASIL İSTİFA ETTİ?

Zeki SARIHAN

“Dünya yuvarlaktır” sözü boşuna söylenmemiştir. Türkiye gibi bazı ülkelerin tarihlerinde idam sehpasından bakanlığa, cumhurbaşkanlığı ve başbakanlık gibi yüksek görevlerden idam sehpalarına gidenler konusunda bol örnek vardır.

 

Mütarekenin ilk yıllarında Bursa Valisi Ebubekir Hâzım Bey’in öyküsü tam da dünyanın yuvarlak olduğu sözüne verilecek örneklerden biridir.

 

Birinci Dünya Savaşı sonunda Osmanlı Devleti siyaseten bir deprem yaşamıştır. İttihat ve Terakki Partisi Hükümeti istifa etmiş, partinin önderleri ülkeyi terk etmiş, iktidar el değiştirmiştir. İdareciler de değiştirilmektedir.

 

6 Aralık 1918 tarihli Yeni Gazete’de Ebubekir Hâzım Bey’in Bursa Valiliğine atandığını okuyoruz. Ebubekir Hâzım Bey’in Türkiye’de ilk köy romanı sayılan Nabizade Nazım’ın Karabibik romanından sonra köy hayatını daha genişçe ele alan Küçük Paşa romanının da yazarıdır. 16 Aralık tarihli Takvimi Vakayi’de bu atama yayımlandı. 56 yaşındaydı. Rüştiye (ortaokul) öğretiminden sonra başladığı memurluk hayatında valiliğe kadar yükselmiş oluyordu. Daha da yükselecektir ama bakın başına neler geldi?

 

Ebubekir Hâzım Bey, daha görevinde üç ayını doldurmuştu ki, yeni iktidara gelen Damat Ferit Paşa, Hürriyet ve İtilaf Partisine bağlı olan idarecileri görevlendirmeye başladı. Bursa Valiliğine de sürgünden 24 Şubat 1919’da dönmüş olan Gümülcine eski valisi ve Hürriyet ve İtilaf Partisinin ileri gelenlerinden Gümülcineli İsmail Bey’i tayin etti. İsmail Bey, sürgünden döndüğü gün, Hürriyet ve İtilaf’ın toplantısına katılmış ve “Kesin icraat hükümetine ihtiyaç var” diye demeç vermişti. Atama kararı 11 Mart 1919 tarihli Takvimi Vakayi’de yayımlandı.

 

Görevden alınması için bir neden görmeyen Hâzım Bey, İçişleri Bakanlığı’na zehir zemberek bir telgraf çekti, bunun bir örneğini de Damat Ferit Paşa’ya gönderdi.  Telgrafında “Hükümeti her tarafça kötü etki yapacak ve hayrete düşürecek ters bir işlemden korumak üzere cevabınızı beklemekteyim” diyordu.

 

Hükümet ise bu uyarıya aldırmayarak onu görevden alma ve yerine Gümülcineli İsmail Bey’i atamakta diretti.

 

ZEHİR ZEMBEREK TELGRAF

 

Bunun üzerine Bursa’da sözü geçen kişiler, Hâzım Bey’in görevde kalmasını isteyen bir dilekçe hazırladılar. Bursa Belediye Başkanı, son iki kişinin imzasını almaya giderken arkalarını yeni hükümete dayayan Hürriyet ve İtilafçılar tarafından yolu kesildi. Dilekçe silah zoruyla eklinden alıp yırtıldı.

 

Hâzım Bey’in sinirleri tepesine çıkmış olmalı ki İçişleri Bakanına 15 Mart 1919 günü şu telgrafı çekti:

“Bahtsız memleketin son ümitlerini de kırıp geçirerek fikir ve hamiyet erbabını şaşırtan ve üzüntüye boğan idare tarzınızın buralarda da yüz göstermeye başlayan üzüntü verici eserlerine yüreği yanarak tanık olmaktan beni korumaktaki aceleciliğinize teşekkür ederek valiliği terk ettim. Şifre anahtarı kime verilecekse bildirilmesi.”

 

Bu telgraf 22 Mart 1919 tarihli Hadisat gazetesinde de yayımlandı.

 

Hâzım Bey, görünüşte nazik ve saygılı, gerçekte ise ağır mektubunda “İyi ki sizin emriniz altında olmayacağım. Kötü idarenizin aleti olmayacağımdan memnunum” demeye getiriyordu. Bu, Osmanlı yazışma sistemine yabancı bir dildi ve herhalde Ebubekir Hâzım Bey gibi hem edebiyatçı, hem ateşli bir vatansever olmasının eseriydi. Damat Ferit’in gidici olduğunu seziyor olmalıydı. 24 Mart 1919 tarihli Sabah gazetesi telgrafı “münasebetsiz” olarak nitelendirdi.

 

Damat Ferit Paşa Hükümeti, hakaret saydığı bu mektubu karşılıksız bırakamazdı. Yanıt, Hâzım Bey’in divanıharbe verilmesi idi. Hâzım Bey için teslim olmaktan başka çare görünmüyordu. Nitekim siyasi çevrelerde henüz barış umudu ve beklentisi vardı. Yunanlıların İzmir’e asker çıkarmasına ve Ege’de direniş güçlerinin harekete geçmesine, Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a çıktıktan sonra hükümete kafa tutmaya başlamasına da daha yaklaşık iki ay vardı.

 

Hâzım Bey, 26 Mart 1919 günü teslim oldu.

 

Gümülcineli İsmail Bey’in yaptıkları Bursa’da birçok şikâyetlere sebep oldu. Alemdar 22 Mayıs tarihli sayısında. İsmail Bey’in,  partisinde çalışmak üzere valilikten istifa ettiğini yazdı. İsmail Bey, 5 Haziran’da Harbiye Nezareti’ne başvurarak valilikten emir almayı reddeden 14. Kolordu Kumandanının cezalandırılmasını istedi. Bunun üzerine 11 Haziran’da Harbiye Nazırı Şevket Turgut Paşa, İsmail Bey’i Başbakanlığa şikâyet etti. Damat Ferit Hükümeti, onun yerine  “Nemrut”  unvanıyla ün yapacak Mustafa Paşayı atadı. Batı Anadolu’da önemli merkezlerden biri olan Bursa’da hiçbir vali dikiş tutturamıyordu. Nitekim Kuvayı Milliyeciler Mustafa Paşa’ya rahat vermeyecekler, onu zorla valilikten atarak İstanbul’a postalayacaklardır.

 

ZOR KOŞULLARDA İÇİŞLERİ BAKANLIĞI

 

Biz yeniden Hâzım Bey’in serüvenine dönelim:

 

1919 yılının Eylül ayı sonlarında, Sivas merkezli Anadolu hareketinin zorlamasıyla Damat Ferit Paşa istifa edip yerine Anadolu ile uzlaşan Ali Rıza Paşa Hükümeti kurulunca topun yuvarlak olduğu bir kez daha kanıtlandı. Hâzım Bey 11 Ekim 1919’da yeniden Bursa Valiliğine atandı. 8 Şubat 1920’de de İçişleri Bakanlığı’na getirildi. Ankara ile İstanbul arasında atamalar konusunda bir çelişme eksik değildi. Hâzım Bey’in imzasıyla 14 Şubat günü yayımlanan bir genelgede Meclisi Mebusandan başka millî istekler adına söz söyleyenlerin, hükümetin işine karışanların cezalandırılacağı belirtiliyordu. Atatürk bunu Nutuk’ta “Ali Rıza Paşa Hükümetinin içyüzünü, utanmazlığını gösteren bir belge” olarak niteliyor. Ebubekir Hâzım Bey ise Belgelerle Kuruluş Savaşı Anıları kitabında, s. 13, 145), bu genelgenin kendisinin göreve başladığı gün yayımlandığını ve daha önce hazırlanmış olduğunu yazıyor. O gün makamında kutlamaları kabul etmekle meşguldü. Bursa’yı gayet iyi vaziyette bıraktığını söyledi. (Yenigün 15 Şubat 1920)

 

KUVAYI MİLLİYE’Yİ MUSTAFA KEMAL BİLE DAĞITMAZ!

 

19 Şubat 1919 günü Başbakan, İçişleri Bakanı ve Bahriye Bakanı, Meclis’te Felahı Vatan Grubunu ziyaret ettiler. Burada da Ali Rıza Paşa, Kuvayı Milliye’nin ikinci bir hükümet gibi davranmamasını, Rauf Bey de polis müdürü ile içişleri memurlarının değiştirilmesini istedi. Hâzım Bey, suçu olmayan kimselerin işine son veremeyeceğini, bunda diretilirse bakanlıktan istifa edeceğini söyledi. Bu görüşmeyi Mustafa Kemal Paşa’ya bildiren Rauf Bey, “İçişleri Bakanı, polis müdürü ve jandarma kumandanını değiştirecek güçte değil” diye yazdı. (Akşam 19 Şubat, Nutuk vesika 236).

 

İngilizler, Kuvayı Milliye’yi dağıtması için Hükümeti sıkıştırıyorlardı. Hâzım Bey’in 26 Şubat tarihli Tasviri Efkâr’da İngilizlerin hükümetten beklentilerine bir cevap yayınlandı: “Kuvayı Milliye’yi ben dağıtamam, Sadrazam da, hatta Mustafa Kemal Paşa da dağıtamaz!” 29 Şubat 1920’da Akşam’da yayımlanan demecinde her tarafta asayiş olduğunu, Biga Hadisesinin (Anzavur) iyi bir surette sona erdiğini, Hükümet’le Kuvayı Milliye arasındaki ilişkilerin iyi olduğunu ve anlaşmazlığa bir sebep de olmadığını söyledi.

 

Hâzım Bey, Ali Rıza Paşa Hükümeti’nin İngilizlerin baskılarına daha fazla dayanamayarak istifa etmesi üzerine, 8 Mart 1920’de kurulan Salih Paşa Hükümeti’nin İçişleri Bakanlığında koltuğunu korudu. 17 Mart’ta Ankara Valiliğine çektiği telde, Gaziantep’te Ermenilere saldırılmaması için Mustafa Kemal’in oradaki kumandana tebligatta bulunmasını istedi. (Yoksa 16 Mart’ta İstanbul’u işgal eden İngilizler, bu saldırılar devam ederse İstanbul’u Türklerden alacaklardı!)

 

“KUVAYI MİLLİYE’DEN BAŞKA KURTARICI YOK”

 

30 Mart 1920 günü Hürriyet ve İtilafçıların suçlamaları konusunda Padişah’la bir görüşme yaptı. Anlattığına göre Padişah’a “Kuvayı Milliye’den başka kurtarıcı bir kuvvet olmadığını, gizli yollara bu kuvveti desteklemek gerektiğini, Ferit Paşa iktidara gelirse, Padişah’ın emirlerinin Üsküdar’dan öteye geçmeyeceğini söyledi. (Kurtuluş Savaşı Anıları, s. 42)

 

Fakat Padişah bu tavsiyeyi dinlemedi. İngilizlerin yeniden sertlik politikasına dönmesi üzerine Damat Ferit Paşa’ya 5 Nisan 1920’de yeniden hükümet kurduruldu. Ebubekir Hâzım Bey için yeniden zor günler başladı. 24 Mayıs 1920 günü gözaltına alındı ve ertesi gün de Nemrut Mustafa Paşa Divanıharbi’nce tutuklandı. Öykünün kalan kısmını kısa tutmak için belirtelim ki, Kuvayı Milliye’yi teşvik etmekten ölüm cezasına çarptırıldı. Cezası Padişah tarafından ömür boyu hapse çevrildi. Beşinci Damat Ferit Hükümeti yıkılınca cezası temyizde bozularak beraat etti. Ankara’ya gitti. Sivas ve Trabzon Valilikleri yaptı. 1939-1946 yılları arasında Niğde Milletvekilliği yaptı.  1947’de hayata veda etti. Küçük Paşa’dan başka Zalimane Bir İdam Hükmü ve Kurtuluş Savaşı Anıları adlarında zevkle okunacak iki anı kitabı vardır. (5 Mart 2020)

 

(Bütün Dünya, Mart 2020)