Evrensel Ve Devrimsel: ‘Nora 2’
Ares Kıvanç Dönmez’le Sahneden Biraz;
‘nin katkılarıyla yayına hazırlanmıştır.
Bu desteğin karşılığı hiçir şart ve koşulda kesinlikle ‘maddi’ değil, mümkün olursa ‘manevi’dir.‘ Yalnızca son ağaç kesildikten, son ırmak zehirlendikten, son balık yakalandıktan sonra...Ancak ondan sonra paranın yenemeyeceğini anlayacaksınız.’ (Marlo Margon-Bir Çift Yürek)
Süreç işleyişi: -Tüm mailler aynı gün cevapladırılır ve bekletilmez.
-Mail süreci uzatılmadan, telefonla sesli iletişime geçilir.
Taraf tutmamamı istemeyin benden. En tarafsız anımda, farkında bile olmadan bir tarafa geçmiş olabilirim. Kişilerin ve yerlerin asla ama ‘düşünce’ ve ‘fikir’ lerin daima.
Ares Kıvanç Dönmez, bir önceki ‘Sahnede Biraz’da, alternatif gösteri mekanı Bahçe Galata tarafından sergilenen ‘Terörizm’ adlı oyun ile ilgili olarak kaleme aldığı bir önceki değerlendirme yazısının gördüğü ilgi ve otoritelerin başı çektiği çevreler tarafından gelen ‘tebrik mesajları’ nedeniyle ‘teşekkür’ eder.
https://www.gundemgazetesi.net/bugun-dunyasina-kult-bir-okuma-terorizm-5888yy.htm
Bir performans, sahnede başlar ve biter ama ‘Sahneden Biraz’ da uzun süre devam eder.
Bağımsız ve alternatif yapı, ‘Sahneden Biraz’a,‘Nora 2’ adlı oyun eventi için, alana özel giriş hakkı tanıyan, https://bahcegalata.com/; bu yazı seninle var!
‘Sahneden Biraz’ Gösteri Puanlaması:
Bağımsız ve alternatif yapı, ‘Sahneden Biraz’ın puanlama sistemi ‘tiyatro oyunu’ ve ‘performans sanatı’ içine dahil olan performanslar için 10 kriter baz alınarak işlemektedir.
Bu kriterler, ‘uluslararası düzeyde standart’ kabul edilme zorunluluğu taşımakla birlikte, köşenin kendi standart kabul ettiği kriterlerle de birleşik haldedir.
‘Puanlama’ net bir şekilde ilgili ‘değerlendirme yazısı’ öncesi aşağıda dikkatinize sunulmaktadır. ‘Sahneden Biraz’ konser ve benzeri eventleri ‘5’, tiyatro ve benzerlerini ise ‘10’ üzerinden yıldızlar.
Aşağıda puanlaması sunulan gösteri, ‘Nora 2’ adlı oyun içindir.
-Konu Yapısı: Hikayenin tutarlılığı, temposu ve gelişimine bakarak:9-10
-Dialog: Doğallık, etkinlik, karakterlere ve ortama uygunluk durumu gözetilerek:10
2-Yönetmenlik:
-Vizyon ve Yorumlama: Yönetmenin senaryoya olan benzersiz yaklaşımı ve bunu nasıl gerçekleştirdiğine bakarak:9,5-10
-Tempo: Sahne akışı ve genel prodüksiyonun zamanlaması gözetilerek:10
3-Oyunculuk:
-Performans Kalitesi: İnandırıcılık, duygusal derinlik ve tutarlılığa bakılarak:9,5-10
-Kimya: Oyuncu kadrosu arasındaki etkileşim ve dinamikler gözetilerek:9,5-10
4. Dekor ve Aksesuarlar:
-Estetik ve İşlevsellik: Dekor ve aksesuarların anlatımı nasıl geliştirdiği ve döneme veya stile ne kadar uygun olduğuna bakılarak:9-10
-Yaratıcılık ve Yenilikçilik: Alan ve malzeme kullanımında orijinallik gözetilerek:10
5-Kostüm ve Makyaj:
-Doğruluk ve Uygunluk: Karakterlere, döneme ve bunların ortama uygunluğuna bakılarak:10
-Tasarım ve Uygulama: Kalite, yaratıcılık ve detaylardaki dikkat gözetilerek:10
6-Işıklandırma:
-Etkinlik: Işıklandırmanın ruh halini, odaklanmayı ve görsel anlatımı nasıl geliştirdiğine bakılarak:9,5-10
-Teknik Kesinlik: Işık tekniklerinin anlatımı ve genel estetiği desteklemek için kullanımı gözetilerek:9,5-10
7-Ses ve Müzik:
-Ses Kalitesi ve Dengesi: Ses efektlerinin ve müziğin netliği ve uygunluğuna bakılarak:10
-Entegrasyon: Ses ve müziğin prodüksiyonu nasıl geliştirdiği gözetilerek:9-10
8-Koreografi ve Hareket:
-Uygulama ve Kesinlik: Dans veya hareket sekanslarındaki yetenek seviyesi ve senkronizasyona bakılarak:10
-Alaka: Koreografinin hikaye ve karakter gelişimini nasıl desteklediği gözetilerek:10
9-Genel Prodüksiyon Kalitesi:
-Bütünlük: Tüm unsurların (oyunculuk, tasarım, teknik yönler) nasıl bir araya geldiğine bakılarak:9-10
-İlgi ve Etki: İzleyici tepkisi ve duygusal etki gözetilerek:9-10
10-Temalar ve Mesajlar:
-Açıklık ve Derinlik: Prodüksiyonun tema ve mesajlarını nasıl ilettiğine bakılarak:10
-İlgililik ve Yankı: Güncel meseleler veya evrensel gerçeklerle bağlantısı gözetilerek:9-10
‘Nora 2’ nin belirlenmiş olan gün ve saatte alternatif gösteri mekanı ‘Bahçe Galata’ da izlenmesi için, ‘Sahneden Biraz’ ile ‘Bahçe Galata’ arasındaki iletişim sürecini sorunsuz bir şekilde yürüten ve iki yer arasın- daki iletişimin kurulmasında aktif rol üstlenen Derya Şahan’ a, özel olarak ‘teşekkür’ ederiz.
Veee...https://bahcegalata.com/; bu yazı seninle var!
Bağımsız ve alternatif yapı ‘Sahneden Biraz’ı, yakından takip eden ve yüksek takdirlerini sunan usta kalem, duayen sinema eleştirmeni ve yazar Atilla Dorsay’a teşekkür, saygı ve o çok özel sevgim ile…
9,5-10/10 - ‘Kusursuz bir iş.’
Yazan: Lucas Hnath
Yöneten: Saim Güveloğlu
Oyun Asistanı: Bilgesu Akın
Dekor-Kostüm: Hilal Polat
Işık: Utku Kara
Afiş ve Broşür: Salih Berk İlhan
Oynayanlar: Nihal G. Koldaş, Tülin Özen, Tansu Biçer, Zeynep Çötelioğlu
Katkı ve desteği ile: Doğa Çelik
Yaklaşık 100’ sürer; ara yoktur.
Yaş Sınırı: +13
En cesur hareket, kendin için ‘düşünmek’ tir. Yüksek bir sesle. Coco Channel
(...) Şimdi o ‘en cesur hareket’ i sergiliyor ‘Nora’; ‘düşünüyor’ ve bunu çok yüksek bir sesle yapıyor.
Kendini bildi bileli, ‘düşünmek’ nedir, bir kez bile bilmedi ‘Nora’. ‘Alçak sesle’ ve ‘düşündüm’ demek için düşündüğü bazıları sayılmazsa, düşünmek üzerine bir ‘düş’ kurma fikri bile fersah fersah uzaktı ona...
Zaten dışından ve ‘yüksek sesle’, hakkını verir bir şekilde düşünmek isteyecek olursa, ‘onun adına düşünenler’ hemen harekete geçer ve bir güzel engel olurdular buna.
Düşünmesine yine düşünürdü ama bu ‘çok boyutlu’ olamazdı asla.
İşte bu aks içindeki Nora’ ya, düşünmenin eylemsel biçimi, böyle işledi yıllarca.
‘Düşünmek’, Nora’nın elinden, en başta bir alınmış olandı ve yaşamı boyunca tasarruf ettiği hiçbir şey, ‘düşünmemek’ kadar olmamıştı. Çok uzun yıllar düşünmedi ‘Nora’.
O kadar düşünmedi ki...Bir zaman sonra ‘düşünmemek’, tamamlamakla yükümlü olduğu günlük işlerinden biri gibi oldu adeta.
‘Nora’ bir köşede, düşünceleri ise başka bir köşede durur ve Nora’ nın ne düşünmesi gerektiği, bunu Nora’ nın yerine düşünenlerin elinde, Nora’dan bir öbek olurdu.
Sonra gerisingeriye hepsi Nora’ ya sunulur ve Nora’da kendini bir anda neyi olduğunu bilmeden, düşünerek bulurdu.
‘Düşünmek’ ve ‘Nora’, mevcut olan bu ilişki modeli dışında bir başka model şayet varsa, aramak da istemedi, bulmak da.
Bunun için küçük yada büyük herhangi bir çaba harcamak tek bir gün bile olmadı umurunda...
Oysa bu gibi çabası olanların, yaşam da destekcisiydi. Böyle olduğu en çok ‘başarmak inanmanın yarısıdır’dan bilinirdi.
Ne var ki ‘Nora’ bunu da bilemeyecek denli düşünmekten muaf bir hanımefendiydi.
Neden sonra ve ne olunca, ‘düşünmek’ le ‘Nora’, yanlarında onları kumanda edecek başka hiç kimse olmadan bir araya gelebildi, düşüncesi özgürleşen ve düşünceden özgürleşen bir ‘Nora’ pratikleşti!
Şimdi bu Nora’ yı şöyle sağlam bir de pekiştirmeliydi. Öyle kolay olmamıştı ve değerini iyi bilmeliydi.
Atması gereken her türde adıma, girmesi gereken risk ve savaşa; hazırdı ‘Nora’. Tabi her birinden tek tek doğacak ve onu sarmalayacak olan yığınla sonuca da...
Ne gerekiyorsa yapacak, bunun için büyük bir çabası olacak ve ‘yoruldum’ demeyecek, yorulmak ne bilmeyecekti asla.
Çok çabaladı, ve gerçekten gram da yorulmadı...Ama bir büyük çabaydı ki, uzun yıllar aldı ve yaşam verdiği destekle nihayet ondan, ‘düşünen bir Nora’ yarattı: ‘Kendi başına düşünen bir Nora...’
Bu olurken sesi de hep ‘yüksek’ çıktı ve ‘Nora’, düşünerek bulduklarından birer ikişer topladıklarıyla kendinden bir kale yaptı.
Bu kale yıkılmazdı çünkü zirvesine dikilen bayrak; rengi, kumaşı, tasarımı ve de oluşumuyla bir ‘kadın’ dan dı!
Bu kalede...‘Nora’, kendi hür iradesiyle düşündükleri ve bu düşüncelerden ürettikleri dışında başka hiçbir şey almadı yanına.
Beklediği kadar çabuk olmamış olsa da o artık, ‘düşünen bir Nora’ydı. Ne ile ilgili olduğu önemli olmaksızın, kendine ait bir düşüncesi olabilen bir ‘Nora’.
Üstelik bunu onun adına kumanda eden, tırnak içinde bir diğeri olmadan yanında. Ortaya koyduğu her ‘yeni düşünce’ de bir kez daha geliyordu dünyaya!
Şimdi tüm aksiyonu, bu bitmek bilmeyen doğumu kucaklamak için bir tek!
Bu nedenle, gövdesinin ağırlık merkezine doğru yavaş ve ve temkinli bir şekilde yerleşen bu ‘yeni Nora’, düşünmeyi ona var kılan aklıyla yerleştiği yerde eskisine koca bir terk!
O ‘Nora’ ki; eskisiyle ve yenisiyle...(Nora Bir Bebek Evi/Nora 2)tüm bu süreç içerisinde; önce ‘birey’, sonra ‘kadın’ ve artık bir ‘aydın.’
Verdiği mücadele bugün hem ‘devrimsel’ hem de son derece ‘evrensel.’ Ares Kıvanç D.
‘Bir Bahçe Galata İşi’ olan ‘Nora 2’, ‘düşünmek’ tek işi olan, öyle ki an gelip de kendini ‘düşünmek’ üzerine bile düşünürken bulan...
Hatta zamanla bundan biraz da yorulmuş olan ama ‘ev işleri’; ‘gündelik işler’ gibi sıradan işlerdense böylesinden yorulmayı kendine yeğ tutan, önce ‘birey’, sonra ‘kadın’ ve ‘aydın’ Nora’lara...
Yaşam tarafından ona verilen ‘görev ve sorumluluklar, aidiyetler, inanç kalıpları; bununla ilgili akıllar’ ve ne yapması, nasıl yapması ve ne kadar yapması gerektiğiyle ilgili olarak süregelen yaptırımlar…
Bütün bunlarla ‘sorumlu’ değil ‘sorunlu’ bir Nora’ydı yaşamın merkezindeki.
Adına ‘yaşam’ diye belirlenmiş olan ama onu asla yaşatmayan şeyin ‘merkeziyet’ indeki.
Nora’yı, ‘sorumlu’ değil ‘sorunlu’ yapan bu durumlar, Nora’dan Nora’yı almıştı bugüne kadar...
Nora buna hiç ses edemedi çünkü öyle karar vermişti kendini Nora ve düşüncelerinden sorumlu tutanlar.
En nihayetinde bir sabah Nora, ondan alınan Nora’yı geri almaya iyice taktı kafayı. Bunun için uyandı ama uyanır uyanmaz açtığı sadece gözleri olmadı.
Şimdiye kadar hep kapalı devre giden bir de zihni vardı. Nora tarafından açık konuma alınmak için işte şimdi o da hazırdı.
Kimseden izin istemeden ve tek bir dakika dahi geçirmeye istek göstermeden açtı onu da. ‘Nora Bir Bebek Evi’ni okuyanlar buna bizzat tanıklar.
Gözleriyle birlikte zihni de açılan Nora, kapısını çarpıp çıktı o sabah o evden. Çarptığı kapı bir tek kalanların değil, bunca zaman o evde duran kendi yüzüneydi aynı zamanda.
Düşünemeyen, hiçbir düşünce üretemeyen, kendi adına başkaları tarafından düşünmesi için önceden düşünülen şeyleri, kendi düşüncesiymişcesine alıp kabul ve kalıp eden ve buna karşı senelerce gram yabancılık hissetmeyen Nora’ ya ve onun yüzüne...
Nora, o sabah kapısını daha nicesine çarpıp çıktığı o evle, Henrik İbsen tarafından yazılan ‘Nora Bir Bebek Evi’ nde, işte böylesi bir şeye hareketti; böyle bir şeyin hareketiydi anlatımca.
Artık silkinmişti, aymıştı, fark etmişti ve uyarılmıştı. Şimdi bütün bunların bir karşılığı olarak, Lucas Hnath tarafından kaleme alınan ‘Nora 2’ ile Bahçe Galata’ da, yıllar sonra tekrar karşımızda.
‘Nora:Bir Bebek Evi’ne devam bir proje niteliğinde konumlanan ‘Nora 2’de taşıdığı büyük imzayla, bu buluşmaya ev sahipliği yapan ‘Bahçe Galata’, ‘kusursuz’ bir iş sunuyor, beklentiyi yüksek tutana.
Bunun karşılığı olarak koca bir dünyayı alıyor karşısına ve karşısına aldığı bu ‘dünya’ ile vereceği dünya kadar mücadeleden imtina da etmiyor hiçbir şekilde.
Tamamını içtenlikle kucaklarken, ‘kuvvetli duygusal bağlılık’ gösterdiği yegane şey, hiçbir zaman bir ‘diğeri’ değil, ‘Nora’ nın ‘Nora’ olan kendisi oluyor sadece. Ama Nora için ‘Nora’ kim, Nora’nın bunu bulması gereki- yor ilk önce!
Bunun için de önce kim olduğunu sorması gerekiyor kendisine. Önce sorması, ardından da cevaplaması büyük bir dürüstlükle...
‘Nora’ bu ‘soru-cevap’ olayına girişirken, onunla değer kazanan ve aynı zamanda birer değer kaybı olan pek çok şey bugün, Amerikalı ‘yeni nesil-özgün’ yazar ‘Lucas Hnath’ tarafından kaleme alınan ve Bahçe Galata tarafından yorumlanan ‘Nora 2’ adlı oyunda.
‘Nora Bir Bebek Evi’nde yolu başkaları tarafından çizilen ‘Nora’, ‘Nora 2’ de, kendi yolunu çizmek için giriştiği mücadeleyle, doğrudan bir devrime misilleme.
Başkaldırdığı şeyler için verdiği mücadelede, ‘tek başınalığa’ sürdüğü izle, süreci kendileştiren ama sürekli olarak da kendisinden özgürleştiren ‘Nora’,‘Bahçe Galata’ nın rejisi ile ‘Nora 2’de, oldukça analatik bir süreç akışına girmekte...
Oysa Nora 1’de yani Nora Bir Bebek Evi’nde, analatik olmayan bir süreç akışı içerisindeydi bunu sağlayan dinamiklerle. Analitik düşünme becerisi gelişmiş olan bu yeni Nora, sorgulayıcı ve araştırmaya yatkın.
Eski Nora herşeye bir ‘evet’ ti ve herşeyin bir ‘eveti’ydi toplamda. Yeni Nora ise, toplumsal olarak doğruluğu kabul görmüş (belki de yanlış olan) bilgileri dahi sorgulamaktan çekinmez haliyle bir ‘evet’ değil sürekli bir ‘hayır’ kısaca.
Bu sayede doğrunun ‘yer’, ‘zaman’ ve ‘durum’a göre değişkenlik gösterebileceğini gösteren ve içinde bulunduğu şartlara göre en doğru kararları alıp veren bir ‘Nora’ günün sonunda.
‘Nora Bir Bebek Evi’ne, Lucas Hnath’ın özgün kalemiyle, bir devam metni olan Nora 2’ deki Nora’yı, yönetmen Saim Güveloğlu da, bu yerden alarak yerleştiriyor çerçeveye.
Yönetmen Güveloğlu’nun olduğu kadar, üzerine çok sıkı çalışarak, No- ra’ya hayat veren Tülin Özen’in de büyük başarısı olan iş, belli ki bütün ekiple gece-gündüz üzerine çalışılarak çok iyi etüt edilmiş.
‘Nora’ karakterinin başarısı tek başına ona ait olsa da, oyunun bütünde elde ettiği başarı sahne üzerindeki tüm oyuncuları, oyun oynamaktan çıkartıp gerçeğe bir yansıma yaptığı an, eşsiz kılıyor yeterince.
Bu şekilde seyir zevki yaşatabilecek sezon içi ve dışı, ender bir kaç işten bir tanesi bu nedenle. Oyunculuklara ayrıca tek tek değinmeden hemen önce seyir zevkini yükselten bu oyunu içerikte bir ele almak gerekirse..
Bahçe Galata Ekibi’nin prensip edindiği yaklaşım ile, İbsen’in, 1879 yılında yazdığı ‘Nora;Bir Bebek Evi’ne, bu metnin yazılışından tam 138 sene sonra, Lucas Hnath tarafından 2017’de, dahiyane bir fikir üretiminin sonucu olarak, devam metni niteliğinde getirilen ‘Nora 2’, her iki yazarın da amacına son derece hizmet eden bir ürün veriyor bize.
Bu olurken Bahçe Galata’nın işe çalışma modeli neydi bilinmez ama her neyse ve hangisiyse, sekmeden, tıkır tıkır işliyor.
Hnath’ın, İbsen’den 138 sene sonra, ‘Nora o kapıyı çarpıp bir sabah gitti tamam ama peki ya neden sonra geri gelirse..?’ sorusuna cevap bulma amacıyla, çıktığı yolda, eseri ‘Nora 2’ için özel olarak düştüğü ‘bir tartışma ortamı sunar’ notu sahnelemeyi göze alan kimsenin dikkatinden kaçmamalı.
Nitekim sahnelemeye karar verdiğinde ilk dikkat ettiği şey bu not olan ‘Bahçe Galata’, gereği olan oyunculuğu ve rejiyi buna uygun düşecek şekilde koyuyor ortaya.
‘Uyarlama işler’ söz konusu olduğunda, tıpkı ‘Terörizm’ de olduğu üzere, bu konuda duyulan güvenin sağlam adresi olan yer, ‘Nora 2’ ile bunu iyice sarsılmaz bir zemine oturtuyor.
Tartışma ortamı sunan bir oyun metni yazmış olmakla, bundan kastı, söz konusu metnin tam bir ‘haklı-haksız’ ve/ya da ‘kazanan-kaybeden’, vermemesi demek anlamına gelen Hnath’ın bu konudaki hassasiyetini aynı şekilde hassasiyeti yapan Nora 2’nin yönetmeni Saim Güveloğlu, yaza- rın, karakterler arasında durum aktarım yoluyla oluşsun istemediği ‘hiyerarşi’ye de azami dikkat ediyor.
Oyuncuların karşılıklı olarak aldığı aksiyonlar da bunu destekleyince, bütünde iyi olan bir oyunu ödüllendirmek için yapılacak olanın dışında, özel bir başka alkış istiyor.
Tabi bu alkışı verebilmesi için seyircinin de bu bilgiye haiz olması ve olmak için de ön araştırma yapması, metni okuması gibi bazı temel hassasiyetleri taşıması lazım geliyor.
Yazar Hnath’ın, sahnelenmesi üzere metne koştuğu şart nedeniyle ‘Nora 2’ de tüm tarafların,‘Nora:Bir Bebek Evi’nde kapıyı çarpıp giden Nora’-nın, neden sebep tam 15 sene sonra, çıktığı o kapıdan içeri tekrar geri gir- mesiyle peşi sıra nice şeyi tartışmak üzere, buna zemin hazırlayan ‘geç- miş’i, önce ‘bugün’e getirmesi ve ardından bunun olabilmesi için bütünlüklü bir yapı kurması gerekiyor.
Bu gibi bir eseri sahneye koymak için işe soyunan bir gösteri mekanından beklenmesi gereken bu olsa da, seyirci dinamiği her zaman bu şekilde işlemediğinden, ‘o kadar düzgününe gerek yok’ diyen ve yorulmamak için zamandan, performanstan tasarruf eden işletme de malesef ki çok. Bu da, Bahçe Galata’yı bir kez daha özel kılıyor.
‘Nora’, yaklaşık olarak (2024’den geriye, kaleme alındığı ilk yılı hesap ederek) bundan 150 sene önce, doğmasına sebep olan bir yığın sosyal zarurete borçlu kalarak bugünkü karakter imgesini, bunu bir karakter olarak Nora’yla yaratan Henrik İbsen’de en az ‘Nora’ kadar önemli.
1857 senesinde ve henüz 29 yaşında iken, Kristiyanya’daki ‘Norveç Tiyatrosu’nun başına geçer geçmez, ‘sosyal meseleleri’ meselesi edinen, bunların ona göre başı çekenleri ile yakından ve sağlam ilgilenen, çözümleri noktasında düşünüp gecelerce uykusuz gözlerle etrafına bakınırken tüm bu süreci ‘psikolojik bir mütalaa’ olarak gören İbsen, özellikle ve şiddetle konu olarak ‘aile’ yi derinlemesine inceliyor.
‘Sosyal sıkıntı’ları ‘oyun’ yoluyla gün günden aktaragelen ve sıkıntısı yaptığı şeyleri sıkıntı edinmediğini bildiği yığınlara ‘oyun’ yaparak neşreden İbsen, özellikle ‘otoriter din çevreleri’ içinden düşmanlar kazanmaya başlıyor en genç ve aktif olduğu dönemlerde.
Nitekim tüm bunlar olurken, geniş ölçüde bir ‘İbsen aleyhtarlığı’ başlıyor ve önü kolay kolay alınamıyor. (1857-1867) Doğurduğu acı verici sonuçlar- dan bir tanesi ve en önemlisi, ülkesi Norveç’ten çok uzun bir zaman için ayrı düşmek zorunda kalması oluyor.(1864)
Durması gereken yerde, ‘bu sertlik az demek ki, o halde daha serti gelmeli’ kafası ile, dahası için harekete geçiyor. Rejim, İbsen’i sıkıştırdık- ça, İbsen de rejimi sıkıştırıyor haliyle.
‘Edebiyat’ buna araç olurken, bildiği tüm hareketleri ard arda sıralıyor edebiyattan aldığı güçle İbsen. Bugün, bu kafanın önemli bir hareketi,‘ol mazsa olmaz’ ve biricik kabul edileni ‘Nora’ olarak sıkıştırıyor işte bizi.
(-ki götürüyor-), bir ‘sosyal dram’ olarak ürettiği ‘Nora’sı, bunun üzerin- den ‘dün’ ile ‘bugün’, ‘bugün’ ile ‘dün’ arasında yapısallaşan evrensel ve devrimsel bir dil hepimize. (1879).
İbsen için, ‘sosyal dertler’ in başında gelen ‘aile ve kadın’, bir ailede ‘kadın’ olan ‘Nora’ ile gündeme geliyor. Kadının cemiyetteki rolünün ‘Nora’ ile ne olduğu, bu olanla Nora’ya ne olduğu, ve icap edenin bu mu yoksa başka bir istikametteki Nora mı olduğu, ‘Nora’ üzerinden analiz ediliyor.
O analizi alıp, ‘Nora 2’ ile İbsen’den sonra yineleyen Hnath ise dündeki Nora’yı bugüne taşıyor.
Çok güçlü bir metne sahip olmayı ‘yeter’ görmeyip buna çok iyi oyunculuklar da ekleyen Bahçe Galata için, belirlenmiş bir istikameti en baştan veren ‘Nora 2’, biletleri önceden biten bir iş!
Bu nedenle ilgili bilet satış sitelerine tıklamak yerine, işletmeyi direkt arayarak, kişi sayısı üzerinden ‘koltuk rezervesi’nde bulunmak büyük kolaylık sağlıyor.
Her bir oyuncu üzerinden bu başarıya tek tek girmek ve hepsini ayrı ayrı açmak istersek...
Tülin Özen’e, Nora 2’de eşlik eden Nihan Geyran Goldaş, Tansu Biçer ve Zeynep Çötelioğlu bir karakteri ‘yaşamak’ noktasında buna çalışmaktansa, direkt olarak ‘yaşama’nın birer karşılığı olarak duruyor sahnede! Ve çok büyük bir incelikle.
Nihan Geyran Goldaş oyunun başından sonuna ‘gerçek gibi’ olanı değil, direkt ‘gerçek’ olanı aktarıyor sahnede.
Karakteri yansıtma biçimiyle senelerin konforundan istifade ederek, seyircinin gözünü küçük numaralarla boyayabilecekken, bundan kesinlikle uzak duruyor, hiçbirşeyi süslemiyor ve girdiği karakterle edindiklerini direkt bir şekilde vermesi bu büyük tecrübenin aruz ederse tek süsü oluyor.
Veee...Zeynep Çötelioğlu...Oyuna girdiği an, bu çok iyi oyunu bir kez daha ‘çok iyi bir oyun’ yapacak olan o kaçınılmaz fırsat kendisi ile doğuyor.
Çok iyi bilinir/bilinmesi gerekir ki, oyuncunun işi, Bertolt Brecht’e göre birtakım duygulan canlandırmak değil, onlara o ‘eğilim’leri de sunmak ya hani...
Nora 2’nin ana değerlendirmesini yapan bu yazıda ‘Sahneden Biraz’ın buna özel olarak girme nedeni, Bahçe Galata Oyuncuları’nın, Nora 2’de nasıl sadece ellerindeki olay örgüsüyle bir canlandırma yapmadıklarını, nasıl sadece birer ‘jest’ den ve ‘mimik’ ten ibaret olmadıklarını size en başında ifade etmek için.
Konumu itibariyle, bir ‘apartman tiyatrosu’ sunuyor olan mekan, bir evin odasında geçen Nora 2’yi, hikayenin geçtiği o evle dikkat dağınıklığına hiç izin vermeden bir kılmak için de biçilmiş kaftan.
Oyuna çalışılırken fiziksel ortam özellikleri üzerinden mekanın işleyişi gözetildi mi bilinmez ama o veya bu şekilde sonuç bir büyük başarı olarak karşımızda.
Her iki işin seçimi, işleyişi ve mekan olarak Bahçe Galata’nın ‘üretim-tüketim süreci ilişkisi’, bir önceki değerlendirme yazısında da özel olarak ifade ettiğim üzere, bunun hakkında ayrıca bir değerlendirme yazısı gerektiriyor.
Sonuç olarak tam 138 sene arayla iki kez üst üste kaleme alınan ‘Nora’nın (Nora Bir Bebek Evi-1879, Nora 2-2017) ‘Nora olmak’la kurduğu üretim ve tüketim ilişkisi, ‘özgür ve hür birey iradesi’ne, ‘kadın’ yoluyla ulaşmanın ve orada konumlanıp kalmanın kısa bir özeti gibi.
O gün olduğu gibi bugün de, aynı anda hem sosyal hem de toplumsal bir sorun Nora. Merkezi yapısı ‘kadın’ ve ‘cinsiyet problemi’nin bir bebek olup doğduğu o yıllardan büyüyüp palazlandığı bugünlere toplumlar üstü bir çıkartma son kertede.
On beş sene önce yaşadığı evden bir parça olan ve yaşamın o evle, evdekilerle bir parçası olan Nora, ‘kimlik inşası’nı değiştirirken, yüzeyde bir izlenimle kişiliğinin değiştiği izlenimi de verse de, bu, bakanın görüş açısındaki netliğin derecesi ile ilgili sadece.
Bu nedenle ‘kimlik inşası’nda son derece önemli olan ‘aidiyet duygusu’na yönelik psikolojik çözümlemeleri de bu on beş senenin beraberinde getiren Nora, geri dönmediği, ‘tanıdık bir yabancı’ olarak, sadece planlı bir ziyaret gerçekleştirdiği bu eve geldiğinde nasıl on beşe sene önceki kendine, değişenlere, değişmiş gözükenlere ve hiç değişmeyenlere şöyle bir göz ucuyla bakıyor, o gözün bir ucundan bakmakta diğer ‘Nora’ ların işi oluyor.
ALT NOT: Tüm bu anlatım ve aktarım Tülin Özen’ in sahnede ölçü aldığı ‘Nora’ üzerindendir, yeri gelmişken çıkardığı karakter için bir teşekkür daha kendisine.
Yoksa tersine, geliştirdiği kişisel farkındalık sayesinde, ‘kalıp birey inşası’ nı yıkmak için tetiklenen ama bunun için en başta yıkması gerekenin kendisi olduğunu düşünen ve hem bunu yapabilmek hem de yeni yargıların, değerlerin, düşünce ve ifadelerin peşinde olabilmek için bulunduğu yeri değiştirme mecburiyeti hisseden bir Nora mı?
Koşmak, ‘kaçmak mı? Durmamak, ‘koşmak’ mı? Peki ya Nora? O, daha çok durmak mı, kaçmak mı yoksa koşmak mı? Seneler önce kapısını çarpıp çıktığı evde kalmaya devam etse durmuş mu olurdu? Peki o evde durmadı diye bunu son sürat koşmak mı saymalı? Adım atarken aynı zamanda durabilir miydi Nora? Durduğunu gösterirken ya da...Koşuyor olabilir miydi?
Ne yapsa tam durmuş ve kaçmamış olurdu eğer gerçekten kaçmışsa Nora? Oyun, bu gibi sorulara merkez bir cevap olma potansiyeli taşımak için seyirci ile birlikte çıkıyor büyük düşünce yolculuğuna.
Şayet, ‘Bahçe Galata’ nın işe getirdiği yorum değişmez, oyuncularının performans kalitesi ve sahneyi taşıyan dinamikler olanı koruyarak, tek bir müdahale dahi görmezse…Bağımsız sinemaya ‘durum anlatım’ kategorisi için çekilen 100’ dakikalık bir film gibi bu haliyle.
Filmin oyuncuları; Nihal Gevran Koldaş, Tülin Özen, Tansu Biçer ve Zeynep Çötelioğlu. Kostüm sorumlusu; Nihal Polat, ışıkcı da Utku Kara. Müthiş set asistanı Bilgesu Akın oradan oraya koşuşturup, duruyor ve film için ‘3-2-1 çekim’ komutu yönetmenden gelir gelmez, çekim başlıyor.
YAZI BİTTİ VE ÇOK İYİ BİL Kİ: Bu yazı için hiçbir pr ajansından, sosyal medya danışmanlık ve/ya da menajerlik hizmeti şirketin- den para alınmamış, yine bu yazı,yazıda bahsi geçen sanatçı ile köşe ara- sında direkt bağlantı kurabilecek kişi ya da kişiler aracılığıyla, sanatçının ilgili event öncesi oluşan veyahut da oluşacak olan isteği sonucu karşılıklı bir anlaşma sonucu kaleme alınmamıştır.
Aksini düşünen ya da bir nedenle bu şekilde düşünmeyi kolayı haline geti- ren, bunu ispat etmediği takdirde bulunduğu iddiayı ‘ben öyle düşünü- yorum ama tatlım’ dan öteye götüremeyeceği için, Sahneden Biraz’ın, ‘bağımsız’ ve ‘alternatif’ yapısı altında hukuktan önce kalmış ve böylece ilk cezayı almış olur!
SAHNEDEN BİRAZ VEDASI:
“Hayata dil çıkar ve dilin içeride değil dışarıda ver ayar. Yer, zaman, mekan ve durum her ne olursa olsun, motton bu olsun. Kafana da benim gibi, ‘şapka’ dışında başka hiçbir şey takma!” Bir sonraki yazıda buluşana kadar geçecek olan süre zarfında,‘az öl-çok yaşa’ ve sanatı kafala!
Ares Kıvanç D.