Türkiye’ de salgın yok, ekonomi dersen dört dörtlük tüm çarkları çalışıyor, yokluk ve yoksulluk tarihe karışmış, işci - memur – emekli refahın doruğunda, “365 GÜN BAYRAM YAPIYORLAR”,denizler mi, bardak bardak doyasıya iç, musulajdan arındırılmış, koku dersen kokusuz, renk dersen berrak ve de şeffaf, evler, işyerleri Afrika kaplan sivrisineği istilasından kurtarılmış, tatlı su kaynaklarımız derseniz bir kaç yüz yıl yetecek durumda, enerji elektrik su derseniz bedava denilecek kadar ucuz, daha yazmaya kalksam sayfalar alır.
Özetle vatandaş mutlu ve huzurlu hiç bir eksik gedik, ihtiyacı yok, öğrenciler ise sıkıntısız dünyanın en ileri teknolojıleri ile öğrenim yapıyor, sağlık sistemi dünyaya enteğre ve de üçretsiz, dahası var ama dünya bizi kıskansın diye yazmayalım diyorum.
Böyle bir ortanda belediye başkanın kim olursa olsun farkeder mi?
Siz Olsanız Ne Yapardınız?
Mahkemede hakim davacıya sormuş:
- "Kazadan sonra size ‘Nasılsınız?..’ diye soran otoyol polisine ‘Çok iyiyim, harikayım’ demişsiniz, şimdi tam tersini söylüyorsunuz ve tazminat istiyorsunuz!"
- "Efendim atım Karataş."
- "Bırak şimdi atını matını… Olayı anlat..!"
- "Efendim, müsaade ederseniz olayı arz edeceğim, atım Karataş ile otoyolda giderken kamyonun biri bize çarpınca ikimiz de yolun kenarına fırladık, müthiş canım yanıyor ve kımıldayamıyordum, yattığım yerden atımın acı dolu feryatlarını duyuyordum tam o sırada otoyol polisi geldi, atın iniltilerini duyunca ona yöneldi, tüfeği ile tam alnının ortasından vurdu, elinde dumanı tüten tüfekle benim yanıma geldi, “Atının durumu çok kötüydü hallettim” dedi ve “Peki, sen nasılsın bakalım?.. ” diye sordu.
“ Affedersiniz ama siz olsaydınız ne yapardınız!"
Bizim de ahval-i vaziyetimizin, ne farkı var kazazededen!