Biyogüvenlik Kurulu Başkanı ve Ankara Üniversitesi Veterinerlik Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hakan Yardımcı ABD, Kanada, Japonya, Avustralya, Çin ve Avrupa ülkelerinin dışında başta İran'ın tarımsal GDO konusundaki biyoteknolojik çalışmalarda Türkiye'nin çok ilerisinde yer aldığını söyledi.
Sultanhisar'daki Adnan Menderes Üniversitesi Meslek Yüksek Okulu'nda Kaymakamlık ve İlçe Ziraat Odası Başkanlığınca düzenlenen "Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar (GDO) Biyogüvenlik Kuralları" konulu toplantıda konuşan Yardımcı GDO'nun Türkiye ve dünyada biyoteknolojinin geldiği son nokta olduğuna dikkati çekti.
Türkiye'de 1910 yılında yürürlüğe giren 5977 sayılı Biyogüvenlik Kanunu'nun uluslararası ticaretin bir parçası olan ve küresel dolaşımda yer alan GDO'lar konusunda başlıca mevzuat olduğunu kaydeden Yardımcı, "Bu kanuna göre, çeşitli bakanlık, üniversite ve sivil toplum kuruluşu temsilcilerinden oluşturulan Biyogüvenlik Kurulu, Türkiye'de GDO ile ilgili başvurularda bağımsız karar merciidir. Bu kurul, üniversite ve TÜBİTAK gibi kuruluşlara mensup bilim insanlarının oluşturduğu bilimsel komitelerin değerlendirilmesini ve kamu görüşünü dikkate alarak, GDO'lar konusunda karar vermektedir. GDO'lar tarım, sağlık, çevre, sanayi gibi alanlarda kullanım alanı bulmaktadır. GDO konusunda Avrupa Birliği (AB) kriterlerini uygulamaktadır. Türkiye mevzuatındaki GDO üretiminin yasak olması, bebek mamalarında GDO kullanılmaması, paraya çevrilemeyen ağır hapis cezaları AB ile en büyük farkı oluşturmaktadır" diye konuştu.
Türkiye'ye GDO'lu tohum girişi ve üretiminin kanunen yasak olduğunu anlatan Yardımcı, "Bu nedenle, dünyada daha çok tartışılan çevreye etkileri Türkiye'de konu olmamaktadır. Tartışmaların yoğunlaştığı gıda ve yem alanında ise GDO'ların gıda amaçlı olarak kullanılması Biyogüvenlik Kurulu izini olmaması nedeni ile yasak olup, soya ve bazı mısır çeşitleri yem amaçlı kullanılabilmektedir. Yem amaçlı olarak kullanılan çeşitler Avrupa Birliği ülkelerinin tümünde insan gıdası olarak da kullanılmaktadır" dedi.
Türkiye'de GDO'lar konusunda yapılmış bilimsel çalışma sayısının son derece az olduğunu da ifade eden Yardımcı, ABD, Kanada, Japonya, Avustralya, Çin ve Avrupa ülkelerinin dışında başta İran'ın tarımsal GDO konusundaki biyoteknolojik çalışmalarda Türkiye'nin çok ilerisinde yer aldığını kaydetti.
Sultanhisar Ziraat Odası Başkanı Bilal Tarhan da göreve geldiklerinden bu yana çiftçilere modern tarım yöntemlerini anlatmaya çalıştıklarını belirtti.
Bugüne kadar çok sayıda toplantılar düzenlediklerini anlatan Tarhan, son olarak güncel konulardan olan GDO'yu seçtiklerini bildirdi.
Tarhan, "Günümüzde gerçekten de GDO konusunda bir bilgi kirliliği yaşıyoruz. Topraklarımızın insanlar tarafından tahrip edilmesi, çevrenin kirletilmesi, gereksiz kimyasallar kullanılması, gerekse doğal afetlerle verimsel topraklarımızı kaybettiğimizden dolayı geleneksel tarımsal yöntemlerimizi gözden geçirerek, kaliteli ve insan sağlığını etkilemeyen gıda ürünlerini elde etmek zorundayız. Modern tarım yöntemlerini sağlıklı bir şekilde kullanabilmek için, bilimsel çalışmaları takip etmek durumundayız. Tabii ki yerel ürünlerimizi de koruma altına almak durumundayız. Ama yetiştireceğimiz tarım ürünlerinde de iyi tarım uygulamalarını da kullanmak durumundayız ve bunun da desteklenmesi gerektiğine inanıyoruz. Sadece seçilmiş gıda ürünlerinin değil, Türkiye'de yetişen her ürünün desteklenmesinden yanayız" dedi.
Muhabir: Bahattin ALBAYRAK
Yayınlayan: Nevbahar Kabaklı