İnsanlığın gericilikten çekmediği kalmadı. Halen de çekiyor.
“Gericilik” kavramı, burjuvazinin çıkarları doğrultusunda kasten eksik tanımlanmış ve böylece dilimize yerleşmiştir. Bu tanıma göre gericilik, dinsel inançlar veya saplantılar nedeniyle toplumun ilerlemesinin, aydınlanmasın önünde set çekmeye çalışmaktır. Gerçekten bütün tarih boyunca bu tip gericiler, teknolojik buluşların, yeni felsefi görüşlerin önüne dikilmişler, onların kurdukları barajı yıkıp geçmek kolay olmamıştır.
Fakat gericiliğin kapsamı bunlarla sınırlı değildir. Sömürücü sınıfların çıkarlarına aykırı her türlü gelişme ve hareketin önüne geçmeye çalışmak da gericilikten başka bir şey değildir. Günümüzde dincilik ile faşizm, bazen farklı yönlerden, bazen el ele vermiş olarak mevcut sömürü düzenini korumaya, hatta bu sömürüyü artırmaya çalışıyorlar.
GERİCİLİK KILIK DEĞİŞTİRİYOR
İlkçağda köle ayaklanmalarını bastıran, insanların özgürlüğünü talep eden her hareketi yok etmeye çalışan kölecilik sistemi, en büyük gericiliği temsil ediyordu.
Ortaçağ’da gericiliği feodaller, köle sahiplerinden devraldılar. Köylüleri ezdiler, sömürdüler, köylü ayaklanmalarını bastırdılar. Bilimsel gelişmelerin önüne dikildiler. Dünyanın güneşin çevresinde döndüğünü açıklayan filozofu cezalandırmaya kalktılar. Engizisyon mahkemeleriyle, her türlü özgür düşüncenin önünde baraj kurmaya kalktılar. Osmanlı Ortaçağında göklerin teleskopla araştırılmasını yasakladılar. Matbaanın günah olduğunu ileri sürerek onun Türkiye’ye getirilmesini 300 yıl geciktirdiler.
Ortaçağ’dan çıkışta insanlığın önündeki engelleri yıkarak ilerleyen ve toplum üzerinde egemenlik kuran burjuvazi, çok geçmeden ilerlemenin önündeki engel, yani gericiliğin odağı haline geldi.
Sömürgecilerin ve emperyalistlerin insanlığa çektirdiklerini düşünelim. Onların yaptığı gericilikten başka nedir? Onların hâkimiyeti hâlâ sürüyor. Dünya savaşlarını onlar çıkardı. Bu savaşlar, milyonlarca insanın ölmesine, milyonlarcasının sakat kalmasına, yerleşim yerlerinin, üretim tesislerinin harabe hâline gelmesine sebep oldu.
Kitleleri zapturapt altında tutmak için parlamenter sistem çaresiz kalınca darbeler yaparak zorbalık uyguluyorlar. Türkiye’de bunu defalarca yaşadık. 12 Mart, 12 Eylül darbeleri ve halken yaşamakta olduğumuz anayasal darbe ile tek adam sistemi birer gericilik timsalidir.
Sabahattin Ali’yi öldüren, Nazım Hikmet’i şiirlerinden ötürü 28 yıl hapse mahkûm eden zihniyet de gericiliktir. Burjuva aydınlar, Türkiye’deki gericiliği başında bir fes veya sarık bulunan, çember sakallı insanlarla tanımlamayı âdet edinmişlerdir. Oysa özgürlük düşmanlığı açısından takım elbiseli, şapkalı veya başı açık insanların klasik gericilerden farkı yoktur.
İnsanlığın içinde çok çelişkiler ve çatışmalar vardır. Bir İslam halifeliği kurmaya, başka inançtan insanları kesip doğramaya çalışan IŞİD’ciler gericidir de, kâh onları besleyen, kâh onlarla savaşan, Vietnam’da milyonlarca insanın katili ABD ilerici midir? Rus oligarklarının ABD emperyalistlerinden bu bakımdan ne farkı vardır?
TÜRKİYE’Yİ YÖNETENLER
Türkiye’nin bugün başında bulunanlar, gericilik sıfatına hakkıyla layıktırlar. Eğer gerici olmak övünmeyi gerektiriyorsa, başımızdakiler göğüslerini gere gere gerici olduklarını söyleyebilirler Taşradan yükselerek merkeze taht kuran bu feodal sınıfın yağmacı kapitalistler haline dönüşmüş temsilcileri, Türkiye halkının ilerlemesi, özgürleşmesi önünde en büyük engeldir. Kamu varlıklarını yağmalayarak eşe dosta dağıtan, kendine bağlı zenginler türeten bu sınıf, iktidardan gitmemek için, her çareye başvuracağını da göstermektedir. Aleyhine sonuçlanan seçimleri saymayan, muhalefeti ezmek için her türlü bilgi kirliliğini yaratan iktidar, devlet üzerinde söz sahibi olan askerî bürokrat sınıfı da tasfiye ederek kendi bürokrasisini oluşturmuştur. Meslek örgütlerini bölüp parçalama ve böylece güçlerini yok etme planları yapmaktadır. Gericilikleri, kullandıkları ikrah ettirici dillerine de yansımış bulunuyor.
Önümüzdeki genel seçimlerde bu iktidarın düşme ihtimali vardır. Yerine gelme ihtimali olan koalisyonun iktidardan zarar gören sınıflara nefes aldırması bekleniyor. Halk sınıflarının, işçilerin, gençlerin, kadınların, orta sınıfı temsil eden meslek örgütlerinin de bu iktidar değişikliği ile bir parça rahatlaması mümkündür. Fakat ancak “bir parça!”
Gericilik ve zorbalıktan kurtuluşa daha çok zaman olduğunu hesaba katmak gerekir. Bunun için başta işçiler ve devrimci aydınlar olmak üzere, uzun soluklu, planlı bir örgütlenmeye ve mücadeleye ihtiyaç vardır.
İster dinci, ister faşist veya ikisini de içinde barındıran her türlü gericilik yıkılmadıkça halk için kurtuluş olmadığını bilmeliyiz. (1 Aralık 2022)
zekisarihan.com