Mübarek Ramazan ayının kıymetini bilmek gerekir. Etrafımızda hasta var, iyi olan var. Borçlu olan olmayan var.
İnsan gençken bazı şeylerin değeri anlayamıyor. Anlayanlarda oluyor tabiî ki. Onlarda hemen gerici-ilerici diye dışlanıyor.
Sevenleri sevmekte cidden büyük esrar vardır. Meselâ sevdiğimiz bir insanın yanında hiç görmediğimiz tanımadığımız bir insanı görürsek, onu da seviyoruz. Fakat dostumuzu hiç sevmediğimiz bir düşmanımızın yanında görürsek, ona karşı buğzediyoruz.
Tanıdığım iki güler yüzlü insan rahatsız. Allah Ümit Güler, Latif Hıdır ağabeylerime ve bütün şifa bekleyen hastalarımıza sağlık versin. Ölmüşlerimizin mekanlarını nur ışıklarıyla aydınlatsın. Bu mübarek günlerde dualarımız onlarla.
Mevlâ'nın dostunu Mevlâ için seversek, belki de hiç beğenilecek tarafımız olmadığı halde, Mevlâ bizi onun yüzü suyu hürmetine sever. Lâkin belki ufak-tefek küçük amellerimiz de olsa, Hazret-i Allah'ın sevmediği bir kimse ile ünsiyet edip muhabbet edersek, muhakkak ki muhabbetini bizden kesiverir.
Bu ölçüyü sıkı tutalım inşallah.
Allah-u Teâlâ'nın sevdiği kulu üzerinde en büyük lütufları nelerdir?
Birincisi; Allah-u Teâlâ'nın sevdiği kulunun üzerinde en büyük lütfu "Kulum!" demesidir. Bir insanın "Ben kulum" demesi kıymet ifade etmez, Yaratan'ın ona: "Kulum!" demesi kıymet ifade eder. Asıl maksat da budur. Bunun için fakir her fırsatta der ki: Ben hâlâ: "Allah'ımın kulu, Habib'inin ümmetiyim." diyemedim. "Allah'ım ne olur, zâtına kul Habib'ine ümmet et!" diye niyaz ediyorum, yalvarıyorum.
Yaratan'ın mahlûkuna: "Kulum!" demesinin yanında İbrahim Aleyhisselâm'a lütfettiği gibi: "Halilim!" demesi, Muhammed Aleyhisselâm'a lütfettiği gibi: "Habibim!" demesi, "Sevgilim!" demesi vardır. Bu beyan devam eder efendiler, kıyamete kadar devam eder. Bu lütuf da yine Habib-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem-in yüzü suyu hürmetinedir.
İkincisi; Allah-u Teâlâ'nın sevdiği kulunun üzerindeki en büyük lütuflardan birisi de kuluna "Selâm" etmesi'dir.
Meselâ: "Veselâmün alel-mürselin = Peygamberlere selâm olsun!"
Bilen için anlayan için bu ne büyük bir ihsandır. Allah-u Teâlâ hiç ummadığınız bir kula selâm eder. Bütün bunlar Resulullah Aleyhisselâm'ın yüzü suyu hürmetine, onun vârislerine bahşedilen gizli lütuflardır. Çünkü üzerindeki emanet Resulullah Aleyhisselâm'ın emaneti olduğu için, o sevgilinin nurunun üzerinde olduğu için, Allah-u Teâlâ onu bu gizli sırlara mazhar eder. Bir mahlûk için bu, tasavvura sığmayan lütuflardan birisidir. Ve bu lütuf kıyamete kadar devam eder.
Üçüncüsü; bir mahlûkuna en üstün lütuflardan üçüncüsü de, cemâl-i bâkemâli ile müşerref etmesidir.
Diyeceksiniz ki buna imkân var mı?
Var efendim.
Çünkü Sıddık-ı Ekber -radiyallahu anh-:
"Ben Allah-u Teâlâ'yı gördüm, başka bir şey görmedim." buyurdu.
Sıddık-ı Ekber -radiyallahu anh-in yolunda olanlara Habib-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem-in yüzü suyu hürmetine, Allah-u Teâlâ lütfuyla kime dilerse ona gösterir.
Bir mahlûk gerçek mânâda Hazret-i Allah ve Resul'ünde fâni olursa, Allah-u Teâlâ dilediği şekilde tecellî eder. Aslında O'ndan başka hiçbir şey yok zaten.
Hakikatimi gördüğüm zaman, itimad edin kendimi zerre kadar değersiz bir mahlûk olarak görüyorum. Gözümle görüyorum, anlatma ile değil.
Resulullah (asm) buyuruyor ki:
“Şu beş dua muhakkak kabul olunur:
• Öcünü alıncaya kadar haksızlığa uğrayanın duası,
• Evine dönünceye kadar hacının duası,
• Savaştan dönünceye kadar gazinin duası,
• İyileşinceye kadar hastanın duası,
• Mümin kardeşinin ardından dua eden müminin duası.” (Cami’üs-Sağir)
Resulullah (asm) buyuruyor ki:
“Yunus Peygamber balığın karnındayken şu duayı okuyordu: “Senden başka Allah yoktur. Allah’ım seni bütün noksanlıklardan uzak tutarım. Ben öz nefsime yazık edenlerden oldum.” Bu duayı okuyarak her hangi bir dilekte bulunan müminin dileğini yüce Allah muhakkak yerine getirir.” (Cami’üs-Sağir)
"Allah'a Emanet Olunuz"