Uzun yıllar felsefe çalıştım. Hala da çalışıyorum. Gurdjieff ile başladım ve Gurdjieff'e inanan, gönül veren dünyanın dört bucağından gelmiş güzel insanlarla on yıl birlikte oldum. Osho'nun talebesiydim. Mevlana'nın Mesnevi'si başucu kitabım oldu. Ömer Hayyam'ın rübailerini ezberledim. Halil Gibran'ın yazdıklarını defalarca okudum. Neredeyse her din kitabıyla ilgilendim.
Sonunda bir bok mu oldum? "Hayır". Ama bir bok olmadığımı anladım. Ne kadar zavallı, ne kadar aciz, ne kadar yardıma muhtaç biri olduğumu öğrendim, idrak ettim, kabullendim.
Tevâzunun önemini keşfettim. Hoşgörünün güzelliğini benimsedim. Affetmenin asilliğini kavradım. İnsanları suçlamak, yerine " hatasız kul olmaz, o da Allah'ın yarattığı bir kul demeyi öğrendim. "Nefret kelimesini yaşamımdan çıkardım. Kolay olmadı. Kışın ortasında denize girmekte kolay değil.
Şeytanımla dost oldum. " sen de bir emir kulusun işini yapıyorsun" dedim ona. O bana " boş ver dinlen, doldur kendine bir bira, uzan, aç televizyonu, keyfine bak, ölümlü dünya, yorma kendini, Allah'ın günü mü yok, sonra yaparsın, çok çalışıyorsun, yazık sana, senin için üzülüyorum" yaz bakalım yaz, kim okuyacaksa dedikçe güldüm. "Eeee bak söylediklerini duydum, dinledim. Çok teşekkür ederim ilgin için. Ama şimdi yakamı bırak, bırakta işimi yapayım " dedim, güldüm o da güldü.
Ara sıra şeytana uymadım mı? Uydum, kıyamadım, o kadar çalışıyor gönlü olsun dedim. Ama astarı yüzünden pahalı geldi. Sonra çoook üzüldüm pişman oldum.
Meleklerim hep yanımda oldular. Altı kitabım yayımlandı. Yedinci yolda. Son beş yıl içinde neredeyse her gün sizlere yazdım. Bu nasıl mümkün oldu sanıyor sunuz?
Meleklerim beni ihya ettiler, hep yanımda oldular. Bana ilham verdiler, enerji verdiler, elimden tuttular, yazdırdılar. Halen de yazdırıyorlar. O sizin çok beğendiğiniz yeni evimi birlikte düzenledik. Yeni evim dupleks. Ve ben o merdivenleri en az yüz kez çıktım indim hem de ellerim dolu olarak. Hep yanımdaydılar. Sonunda her şey yerini buldu. Ve ben hep hissettim o kanatların rüzgarını.
Şeytanı fark eden, onunla iyi geçinen, meleklerin varlığına inanan her kişi mutlu olur, bir yerlere varır inanın laylon şeyhinize.
Peki şeytanı anladık da meleklerin varlığını nasıl fark edeceğiz diye sorabilirsiniz. Aslında çok kolay.
Bir kedi yavrusunu kucağınıza alıp sevip okşadığınızda, bir gülü kokladığınızda, bir düşene yardım edip yerden kaldırdığınızda, bir hatayı görmemezlikten gelip affettiğinizde, soğukta kaldırıma oturmuş mendil satmaya çalışan ihtiyar bir amcadan veya teyzeden ihtiyacınız olmasa da bir mendil satın aldığınız da, af dilediğiniz de, cuma namazında" Allah'tan korkun, yoksa cehennemde yanarsınız" diye vaaz veren imama" ama ben buraya Allah'tan korktuğum için değil ona teşekkür etmek, sevgimi göstermek, şükretmek için geliyorum" demek istediğinizde ( daha sayfalarca örnek verebilirim) bunları size kimlerin yaptırdığını zannediyorsunuz?
Yaa sevgili "F" ciklerim bu yazımda içimden geldi kendimi övdüm. Sizlere şeytandan bahsettim, meleklerden bahsettim. İnşallah gönlünüze bir şeyler girmiştir.
O zaman sevinirim.
Veya her hâlükârda sizin canınız sağ olsun.
"No hard feelings" yani ( bu yurt dışında ki okurlarım için)
Sonunda bir bok mu oldum? "Hayır". Ama bir bok olmadığımı anladım. Ne kadar zavallı, ne kadar aciz, ne kadar yardıma muhtaç biri olduğumu öğrendim, idrak ettim, kabullendim.
Tevâzunun önemini keşfettim. Hoşgörünün güzelliğini benimsedim. Affetmenin asilliğini kavradım. İnsanları suçlamak, yerine " hatasız kul olmaz, o da Allah'ın yarattığı bir kul demeyi öğrendim. "Nefret kelimesini yaşamımdan çıkardım. Kolay olmadı. Kışın ortasında denize girmekte kolay değil.
Şeytanımla dost oldum. " sen de bir emir kulusun işini yapıyorsun" dedim ona. O bana " boş ver dinlen, doldur kendine bir bira, uzan, aç televizyonu, keyfine bak, ölümlü dünya, yorma kendini, Allah'ın günü mü yok, sonra yaparsın, çok çalışıyorsun, yazık sana, senin için üzülüyorum" yaz bakalım yaz, kim okuyacaksa dedikçe güldüm. "Eeee bak söylediklerini duydum, dinledim. Çok teşekkür ederim ilgin için. Ama şimdi yakamı bırak, bırakta işimi yapayım " dedim, güldüm o da güldü.
Ara sıra şeytana uymadım mı? Uydum, kıyamadım, o kadar çalışıyor gönlü olsun dedim. Ama astarı yüzünden pahalı geldi. Sonra çoook üzüldüm pişman oldum.
Meleklerim hep yanımda oldular. Altı kitabım yayımlandı. Yedinci yolda. Son beş yıl içinde neredeyse her gün sizlere yazdım. Bu nasıl mümkün oldu sanıyor sunuz?
Meleklerim beni ihya ettiler, hep yanımda oldular. Bana ilham verdiler, enerji verdiler, elimden tuttular, yazdırdılar. Halen de yazdırıyorlar. O sizin çok beğendiğiniz yeni evimi birlikte düzenledik. Yeni evim dupleks. Ve ben o merdivenleri en az yüz kez çıktım indim hem de ellerim dolu olarak. Hep yanımdaydılar. Sonunda her şey yerini buldu. Ve ben hep hissettim o kanatların rüzgarını.
Şeytanı fark eden, onunla iyi geçinen, meleklerin varlığına inanan her kişi mutlu olur, bir yerlere varır inanın laylon şeyhinize.
Peki şeytanı anladık da meleklerin varlığını nasıl fark edeceğiz diye sorabilirsiniz. Aslında çok kolay.
Bir kedi yavrusunu kucağınıza alıp sevip okşadığınızda, bir gülü kokladığınızda, bir düşene yardım edip yerden kaldırdığınızda, bir hatayı görmemezlikten gelip affettiğinizde, soğukta kaldırıma oturmuş mendil satmaya çalışan ihtiyar bir amcadan veya teyzeden ihtiyacınız olmasa da bir mendil satın aldığınız da, af dilediğiniz de, cuma namazında" Allah'tan korkun, yoksa cehennemde yanarsınız" diye vaaz veren imama" ama ben buraya Allah'tan korktuğum için değil ona teşekkür etmek, sevgimi göstermek, şükretmek için geliyorum" demek istediğinizde ( daha sayfalarca örnek verebilirim) bunları size kimlerin yaptırdığını zannediyorsunuz?
Yaa sevgili "F" ciklerim bu yazımda içimden geldi kendimi övdüm. Sizlere şeytandan bahsettim, meleklerden bahsettim. İnşallah gönlünüze bir şeyler girmiştir.
O zaman sevinirim.
Veya her hâlükârda sizin canınız sağ olsun.
"No hard feelings" yani ( bu yurt dışında ki okurlarım için)