Türkiye Barolar Birliği Çevre ve Kent Hukuku Komisyonu, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nı, İklim Kanunu çalışmalarını katılımcılık temelinde yürütmeye davet eden bir açıklama yaptı.
Açıklamada, kanunun taslak çalışmasında yapıldığı görülen yanlışlıklardan örnekler verilerek, “Her tür yapıcı çalışmaya hazırız” denildi.
Türkiye Barolar Birliği, daha önce İklim Kanunu ile ilgili Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından yürütülen çalışmalara katkı sunmak istemişti. Ancak çalışmanın ilerlemiş olması ve henüz bakanlıktan Türkiye Barolar Birliği’ne bir dönüş olmaması sebebiyle bu katkı gerçekleştirilememişti. TBB Çevre ve Kent Hukuku Komisyonu, katkı talebini yenileyen ve taslak çalışmada yapıldığını gördükleri yanlışlardan örnek veren bir açıklamayı kamuoyu ile paylaştı.
Açıklamada, çevrenin korunması için katılımcılığın gerçekleştirilmesinin şart olduğuna, bakanlığın katılımcılığı sağlaması halinde kanunun toplumun her kesiminden önemli destek göreceğine ve yanlışlıkların erken aşamada düzeltilip kanunun en iyi şekilde amaca hizmet edebilecek hale getirilebileceğine vurgu yapıldı.
TBB Başkanı Av. Prof. Dr. Metin Feyzioğlu da, Çevre Bakanlığı’na bir yazı yazarak, TBB’nin talebini yineledi ve TBB Çevre ve Kent Hukuku Komisyonu’nun yazısını gönderdi.
EK
TBB Çevre ve Kent Hukuku Komisyonu açıklaması
TBB Çevre ve Kent Hukuku Komisyonu tarafından “Hepimizin ‘İklim’i’ Hepimizin ‘Geleceği’” başlığı ile yapılan açıklama şöyle:
“Çevre ve Şehircilik Bakanlığını İklim Kanunu Çalışmalarını Katılımcılık Temelinde Yürütmeye Bir Kez Daha Davet Ediyoruz.
T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanı Sayın Murat Kurum tarafından 08.01.2021 tarihinde yapılan bir açıklamada ‘Bu çalışmalara ilaveten biliyorsunuz iklim değişikliği ile ilgili mücadele kapsamında eylem planlarımızı açıkladık. İnşallah Meclisimiz ile İklim Kanunu'nu ilk yarı yılda hazırlayıp yine şehirlerimizdeki etkilerini en aza indirecek, çevremizi, doğamızı koruyacak adımları da atacağız.’ denilerek iklim değişikliği konusunda olumlu bir girişimde bulunulacağı kamuoyuna duyurulmuştur.
Paris İklim Anlaşması’nı onaylamayan birkaç ülkeden biri olan Türkiye adına, bu açıklama önemli ve olumlu bir adımdır. Ancak bu adımın sonuca ulaşması katılımcılığın sağlanmasına bağlıdır.
Bakanlık açıklamasının hemen sonrasında, TBB Çevre ve Kent Hukuku Komisyonu olarak; T.C. Anayasası’nın 56.maddesi ile Çevre Kanunu’nun 3.maddesi hükümleri doğrultusunda, İklim Kanunu hazırlık çalışmalarına etkin bir şekilde katılma isteğimizi, yazılı olarak iletmemize rağmen, ne yazık ki bugüne kadar olumlu bir bildirim alınamamıştır. Çevrenin korunması için katılımcılık şarttır ve bu durum katılımcılığa aykırıdır.
Mevzuat değişikliğine ilişkin gerçekleşmekte olan bir çalışma konusunda resmi olarak bilgi sahibi olamamakla beraber, Dünya Bankası tarafından 2011 yılında hayata geçirilen Karbon Piyasalarına Hazırlık Ortaklığı (Partnership for Market Readiness-PMR) çerçevesinde, 2013 yılında çalışmaya başlayan PMR Türkiye Programı’nın, Bakanlık desteğiyle yaptığı çalışmalar sonucunda bir ‘İklim Değişikliği Kanunu’ metni hazırlandığı bilgisi edinilmiştir.
Piyasa temelli bir çözüm olarak ‘emisyon ticareti’ni düzenleyen İklim Değişikliği Kanunu olumludur. Fakat katılımcılık sağlanmadığı için bu adımın göreceği destek maalesef sınırlı olacaktır. Oysa taslak aşamasından itibaren sunulacak katkılarla kanunun amaca en işi şekilde hizmet etmesi sağlanabilir.
Temelde Avrupa İklim Kanunu (European Climate Law) benzeri bir mantıkla hazırlandığı anlaşılan kanun çalışmasında; pek çok tanım ve kavramın ‘çeviri’ yoluyla mevzuatımıza dahil edilmek istenmesinden kaynaklı sıkıntılar olduğu gibi, çevre hukuku alanında akademik çalışma yapılmasının mümkün olamaması nedeniyle sınırlı sayıda olan çevre hukuku akademisyenlerinin sürece dahil edilmemesi nedeniyle, hukuk tekniği noktasında da ciddi hatalar yapıldığı görülmektedir.
Türkiye Barolar Birliği, 1136 sayılı Kanun’un 109.maddesi ile ‘hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını savunmak ve korumak, bu kavramlara işlerlik kazandırmak’ işlevini üstlenmiş bir meslek örgütü olarak, bugün itibariyle ‘sağlıklı bir çevrede yaşam hakkının’ birincil nitelikte insan hakkı olarak öne çıktığını görmekte ve Çevre ve Kent Hukuku Komisyonu aracılığıyla, bu hakkın kullanımını sağlamaya çalışmaktadır. Buna karşın, katılımcılığı tüm karar ve uygulamalarda öne alması gereken Bakanlık’ın, çevre hukuku ile ilgili neredeyse kimseye danışmaksızın kanun çalışması yapması, çıkarılması planlanan kanunun, en baştan amaç ve hedeften yoksun olmasını doğuracaktır.
İklim krizi, tüm olumsuz etkileriyle kapımızdadır. Kuraklık ve seller, orman yangınları ve kirlenen havamız, bugünden yarına çözmemizin çok zor olduğu sorunlar ve sonuçlardır. Kaybedilecek tek bir saniyenin bile olmadığı çevre sorunlarına karşı, çoğulculuğu, farklı bakış açılarını, kabul görecek ve uygulanma şansı yüksek çözümleri üretebilmek için, katılımcılık mutlak bir şekilde, ısrarla yaşama geçirilmeye çalışılmalıdır. Bunun ilk adımı da sera gazı emisyonlarını azaltmayı, yeşil teknolojilere yatırımı teşvik etmeyi ve doğayı korumayı hedefleyen, somut ve gerçekçi politika araçlarını içerir, müzakerelerle hazırlanmış bir İklim Kanunu’nun ivedilikle TBMM gündemine alınarak yasalaştırılmasıdır. T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nı katılımcılığı sağlamaya bir kez daha davet ediyor, TBB Çevre ve Kent Hukuku Komisyonu olarak çevre hukuku kapsamında her tür yapıcı çalışmaya açık olduğumuzu belirtiyoruz. Saygılarımızla.”