İNGİLİZ BÜYÜKELÇİ İLE BALIKÇIDA

Zeki SARIHAN

Kar Türkiye toprakları üzerinde büyük bir bereket olarak duruyor. Fakat kar, siyasette büyük bir atışmanın vesilesi de oldu. 

İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Karayollarının karla mücadelesindeki başarısızlık, bir hazırlıksızlığın, beceriksizliğin mi, yoksa felaketin büyüklüğünden mi kaynaklanıyor. Bunu uzaktan bilmek mümkün değil. Bazen birdenbire gelen doğa olayları insanları çaresiz bırakabilir. Başka ülkelerde, özellikle okyanusa kıyı olan ülkelerde görüyoruz.

Özellikle İstanbul’daki şiddetli kar, hemen her konuda olduğu gibi, iktidar ve muhalefetin yeniden karşı karşıya gelmesine neden oldu. 

İstanbul Büyükşehir belediye seçimlerinde iki kez tuş olan iktidar, Ekrem İmamoğlu bir hata yapsın diye dua ediyor. Hemen onun üzerine atlıyor ve günlerce üzerinde tepiniyor. Bunun nedeni, İstanbul gibi büyük bir rant alanını yeniden ele geçirmek gibi şiddeti asla azalmayan bir hasret kadar, İmamoğlu’nun, muhalefetin cumhurbaşkanlığı adayları arasında da adının geçmekte oluşu.

MUHALEFETİN YAPTIĞI GAFLAR 

Fakat eğriye eğri, doğruya doğru: İmamoğlu ve muhalefet sözcüleri bu olayda büyük gaflar yaptılar. Önce İmamoğlu’nun İstanbullular kar felaketiyle savaşırken Boğaz’da İngiltere’nin Ankara Büyükelçisiyle balık yerken çekilmiş bir fotoğrafının düzmece olduğunu, böyle bir buluşma olmadığını ileri sürdüler. Onlara inanan bazı taraftarlar da bu bilgiyi paylaşmakta bir sakınca görmedi. Sonra fotoğrafın gerçek olduğu ortaya çıkınca bunun bir saatlik bir yemek molası olduğunu, İmamoğlu’nun 19 saat işinin başında çalışıp yorulduktan sonra karnını doyurmasının bir ihtiyaçtan kaynaklandığını ileri sürdüler. Sonra bu molanın bir saat değil, balıkçının merkeze uzaklığı da hesaba katılırsa saatler sürdüğü anlaşıldı. İmamoğlu, bu görüşmenin İngiliz Büyükelçiyle önceden kararlaştırılmış olduğunu açıklama ihtiyacını duydu.

Böylece muhalefet, kendi kalesine bir gol atmış oldu. İktidar çevrelerinin etekleri zil çalıyor.

Ekrem İmamoğlu, böyle bir gaflete Elazığ depremi sırasında da düşmüştü. Deprem bölgesinde bir gün kaldıktan sonra Palandöken’e ailesiyle birlikte kayak yapmaya gitmişti. Olaylara muhalefet penceresinden değil, halkın cephesinden bakmayı ilke edindiğimden bu kayak olayını eleştirmiş, sosyal medyada birçok arkadaş “onun da özel hayatı olmasın mı? Ne karışıyorsun?” yollu eleştiriler yöneltmişlerdi. 

Bu kez de söylüyorum: İmamoğlu’nun İstanbul halkı karla boğuşurken savaştaki bir başkomutan gibi işinin başından ayrılmaması gerekirdi. İngiliz büyükelçiyle buluşmasını ertelemeliydi.

ELÇİYLE NEDEN BULUŞTU VE NE KONUŞTULAR 

Fakat bir büyükelçinin bir belediye başkanıyla neden buluşmak istediği ve buluşmada ne konuştukları da meraka değer. Siyasetçiler, muhalefette iken de başka ülkelerin yetkilileriyle görüşebilirler. Bugünkü Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İstanbul Belediye Başkanıyken ve daha partisini kurmadan önce yabancı elçilerle, özellikle ABD elçisiyle görüşmesi hatırlardadır. CHP Genel Başkanının zaman zaman yabancı elçilerle toplantı yaptığını, partisinin görüşlerini onlara aktardığını biliyoruz. 

Bir belediye başkanı, başka bir ülkenin büyükelçisiyle ne görüşür? Akla ilk gelen, bu büyükelçinin, Amerikalıların Tayyip Erdoğan’la geçmişteki buluşmalarına benzer biçimde belediye bakanının ağzını aradığıdır. cumhurbaşkanlığı seçimlerinde İmamoğlu’nu destekleyip destekleme gerektiği konusundaki görüşlerini ülkesine ulaştırdığı da şüpheden uzaktır. Akla gelebilecek başka bir ihtimal de, İstanbul’a yapılacak büyük yatırımlar için kredi ihtiyacının görüşülmüş olmasıdır. Açıklamanın içeriği açıklanmadığından bunu bilmiyoruz. Galiba açıklanacak gibi de görünmüyor…

DEMOKRASİ Mİ DİKTATÖRLÜK MÜ?

Kar bereketi, şimdi böyle bir sorunu da halkın önüne getirmiş bulunuyor. Türkiye artık, başka ülkelerin veya uluslararası şirketlerin desteğiyle iktidara gelen politikacılar dönemine son vermelidir. Son zamanlarda “Türkiye hangi kampla birlikte olmalıdır, Batı’yla mı, (ABD, Avrupa) Doğuyla mı? (Rusya ve Çin)” konulu anket sonuçları yayımlanıyor. Yakın yıllara kadar “Türkiye’nin yeri Batı’dır” diyenler çoğunlukta olduğu halde, son ankette “Doğu” diyenlerin oranı çoğunluk kazanmış. Bunda ABD’nin Ortadoğu politikalarının, Hükümet’in Batı ile artan çelişkilerinin rolü olsa gerek. Aynı halk, parlamenter demokrasiden yana da kararlılık beli ediyor. “Doğu mu, Batı mı?” sorusunun öteki yüzü de şöyledir: “Demokrasi mi, diktatörlük mü?” 

Türkiye’nin Batı’ya da, Doğu’ya da bağlanmadan, bütün ülkelerle iyi ilişkiler kuran bir demokrasi ülkesi olması tercih edilecek en uygun seçenektir. İstanbul halkı, Ekrem İmamoğlu’na bunun için oy vermiş olmalıdır. Onun tek ve en güçlü desteği halktan gelmektedir ve cumhurbaşkanlığı gibi başka bir göreve talip olduğu takdirde de desteğini halktanalacaktır. AKP’nin iktidara gelmek için ABD’den destek aldığı ve Erdoğan’ın bir ara “Büyük Ortadoğu Projesinin Eş Başkanı” olması gibi lekeleri ortadayken, demokrasi bloğuna dönüşmek zorunda olan muhalefet güçlerinin böyle bir yola sapması düşünülemez.

İki yıl önce 31 Ocak 2020’da paylaştığım “Tatilde Kayak Keyfi” yazıma İmamoğlu’nu korumak için gelen eleştiriler üzerine, 2 Şubat 2020’de “Eleştirinin Yararı” yazımda belirttiğim görüşlerde diretiyorum. Bir kişiyi korumanın en iyi yolu onun hatalarını eleştirmektir. (28 Ocak 2022)

zekisarihan.com