MHP Muğla Milletvekili Mehmet Erdoğan, iktidarın teknolojisinin herkesi her yerde dinlemeye yetmeyeceğini belirterek, "insanların mahremine saldırmayı bırakın" dedi.
Erdoğan, TBMM Genel Kurulu'nda İçişleri Bakanlığı bütçesi üzerinde yaptığı konuşmada, iktidarın çeşitli nedenlerle toplumu gerdiğini, gelir dağılımının bozulduğunu, hiçbir dönemde olmadığı kadar insanların takip edildiklerine ve telefonlarının dinlendiğine inandığını savundu.
"Sizin teknolojiniz herkesi, her zaman dinlemeye asla etmez. İnsanların mahremine saldırmayı bırakın" diyen Erdoğan, herkesi çeşitli yollarla baskı altında tutan iktidarın, uyuşturucu tacirlerini, kaçakçıları, teröristleri yakalamakta güçlük çektiğini savunarak, polisiye ve ceza tedbirleri birlikte ele alınarak toplumun korunması gerektiğini söyledi.
Hükümet'in Türkiye'ye gelen Suriyelilerle ilgili güvenlik zafiyetinin farkında olup olmadığını soran Erdoğan, bunlara vatandaşlık verilip verilmediğini, seçimlerde oy kullanıp kullanmayacakları konusunda bilgi istedi. Özel güvenlik personeli sayısının polis sayısını geçtiğini belirten Erdoğan, yeni bir sosyal yara olmadan konunun masaya yatırılıp ciddi önlemler alınması gereğini kaydetti.
Erdoğan, "Çözüm sürecinde her şey güzel olacaksa bu kadar gencin dağa çıkarılmasının gerekçesi nedir, bu gençler dağda çiçek mi toplayacak? her şey güllük gülistanlık hale geldiyse Kandil'deki yılanbaşı niye ikide bir tehdit ediyor? Biz bu ülkeyi Yılbaşı hediyesi olarak almadık" dedi.
MHP Elazığ Milletvekili Enver Erdem, 250 bini bulan Emniyet ve 60 bin Jandarma personelinin sorunları olduğunu belirterek. bunların çözülmesi yerine sürekli ertelenmesinin sorunları devası ve içinden çıkılamaz boyuta getirdiğini savundu.
Erdem, çözüm sürecinin devletin çözülmesi, milletin dağılması sonucunu çıkaracağını, Emniyet güçlerinin bölgede operasyon yapmak bir yana görevini bile yapamadığını, terör örgütünün ise paralel devlet yapılanmasıyla bölgeyi idare ettiğini ileri sürdü. İçişleri Bakanı ve diğer yetkililerin "paralel devlete izin vermeyiz sözünün havada kaldığını, PKK'nın kurallarının yürürlükte olduğu bölge oluştuğunu ileri süren Erdem, "Bu masum süreç değildir. Bu süreç devlet içinden başka devlet, millet içinden başka millet, bayrak içinde başka bayrak, vatan içinden başka vatan çıkarmadır. Diyarbakır rezaleti sırasında resmen adı konulan ve faturasını millet olarak hep birlikte çekeceğimiz utanç vesikasının adıdır. Gaflet içindesiniz. Ülkenin milli eğitimini de bölerek son darbeyi vurma telaşındasınız. Oslo'da verilen sözlerin birer birer hayata geçirildiğini görüyoruz" diye konuştu.
-"Sizi Yüce Divan'a göndereceğim"
MHP Adana Milletvekili Seyfettin Yılmaz, Orman ve Su İşleri Bakanlığı bütçesi üzerinde yaptığı konuşmada, Sayıştay raporlarına işaret ederek, denetim raporlarının gelmemesi nedeniyle bütçenin nasıl konuşulacağını sordu.
Yılmaz, "Su Üretimi Genel Müdürlüğü'nde 1,5 trilyon liraya verilen ihale, iptal edilerek 2,5 trilyon liraya verildiği ve kamunun bu yolla zarara uğratıldığına ilişkin denetim var mıdır? Su Üretim Genel Müdürünüz her hafta sonu 70 olurla uçakla evinin bulunduğu İstanbul'a gidiyor mu? Ben birtakım iddiaları gündeme getirdiğim için Orman Bakanlığı Müsteşarı 10 bin liralık tazminat davası açmış. Ben bunu vermeye hazırım, yeter ki kamunun malına zarar gelmesin. Bakan yanıt versin; 10 trilyon liralık zimmete para geçirme Bakanlığınızda oldu mu, olmadı mı? 10 trilyonluk zimmet işinde genel müdürünü harcama yetkilisi olarak imzası var. Burada ihmal vardır, 10 trilyonluk yolsuzluk var. Siz ormanda iki ağaç kesildi diye tarladaki işçiden başlayarak bölge müdürüne kadar soruşturma açıp mahkemeye veriyorsunuz. Burada ihmali görmeyen genel müdürü müsteşar yapamazsınız" diye konuştu.
Kendisiyle ilgili olarak sürekli müfettiş gönderildiğini belirten Yılmaz, Orman ve Su işleri Bakanı Veysel Eroğlu'nun "bölge müdürü olduğunuz için..." demesi üzerine, "Gelibolu'da tarihi milli park simülasyon bölgesinde şehitlerimizin hatırası olan yerde, siz kitabınızda yolsuzluğu belirtiyorsunuz. Bu yüce divanlıktır. Sizi Yüce Divan'a göndereceğim, orada hesap vereceksiniz. Hazırlanan kitapta müsteşar yardımcısı itiraf ediyor. Her şeye müfettiş gönderiyorsunuz, buna niye göndermiyorsunuz? Denetim unsurlarını saklarsanız, biz bunlara hafiye gibi, dedektif gibi ulaşmaya çalışacağız" görüşünü savundu.
Bakan Eroğlu'nun "Orman Bakanlığı'nın tarihini kendisiyle başlattığını" belirten Yılmaz, "Fidanlıkları niye kapattınız? Fidanlıkları kapattılar, baktılar olmuyor yeniden açtılar. AOÇ içinde yapılan başkanlık sarayı için 'bir tek ağaç kesilmeyecek' dediniz. Bütün ağaçler kesildi. Türkiye Cumhuriyeti Bakanına yalan söylemeyi yakıştırmam. Şimdi saray bitmek üzere ama lojmanlarda oturan orman personeli perişan edildi, yersiz yurtsuz bırakıldı. 5 Ocak'a kadar lojmanları boşaltmak durumunda kaldılar. Orman Mühendisleri Odası'nı vesayet altına alıyor bakan. İhtilal döneminde çıkarılan ve ama o dönem uygulamaya cesaret edemediği düzenlemeyi Bakanlar Kurulu kararıyla yürürlüğe koydular. Amaç, Oda'yı ele geçirmektir. Ama onları ele geçiremeyeceksiniz. Alıştı ya Bakan kendine şiir döşeyenlere, kendine yakın ve yandaş sendikacı elemanlarına... Talimat vermiş, oda seçimlerini nasıl alırız diye bölge müdürlükleri çalışıyorlar. Ama bütün baskılara rağmen alamayacaksınız" diye konuştu.