Geçen gün kendimle konuştum Birlikte bir akşam geçirmeye karar verdik.
Benim ev de buluştuk Perşembe gecesi. Hafif bir şeyler yedik, önce bir kaç kadeh atalım dedik sonra vazgeçtik.
Belli bir süre konuşmamıza nereden başlayacağımızi bilemedik sanki yabancıladık birbirimizi. O kadar uzak kalmışız ki birbirimizden. Sonra yavaş yavaş açıldık. Memleketin içinde bulunduğu durumdan bahsettik, pahalılıktan şikayet ettik. Bu mevzular sanki ısınma turu gibi geldi. Hala masafeli hissediyorduk.
Sonunda dayanamadım uzandım elini tuttum. Gözlerinin içine baktım. " seni çok özledim biliyor musun? Dedim. "Ben de seni" diye fısıldadı.
"Hep bir şeyler girdi aramıza, bir türlü vakit bulamadık" diye devam etti elimi bırakmadan. Ve el ele konuştuk konuştuk saatler geçti, geceyi unuttuk.
Nelerden bahsetmedik ki. Çocukluğumuzdan, ana babamızdan, baba evimizden. kardeşlerimizden. Gittiğimiz okullardan, arkadaşlarımızdan, evliliğimizden, sevgililerimizden. Gurbette yaşadığımiz günlerden, hastaliklardan, sağlıktan, doğumlardan, ölümlerden seyahatlerimizden.
Sabah ezanını duyunca şasırdık ikimizde. "Kendi kendine konuşana deli derler biliyor musun dedim" kıkırdadık, gülüştük.
Kuran da boşuna "kendini bil", Incil de boşuna "know yourself" yazmıyor, ne kadar ihmal etmişiz birbirimize dedik üzüldük, utandık.
Hiç uyumadık, hiç yorgunluk hissetmedik. Sonra yürüdük Uzunyalı'da bir lokantaya oturup kahvaltı ettik. Berbat bir kahvaltıydı. İkimiz de açık çay içtik.
Bir an gözlerimiz daldı. Bir zamanlar mavisi pırıl pırıl yanan denizi seyrettik. Rüzgar sörfü yaptığımız, yelkenlimizle süzüle süzüle gezdiğimiz günleri, uçan balıkları, caretta carettaları, gece yelken yaparken seyretmeye doyamadığımiz yakamozları hatırladık. Gözlerimiz dolmadı dersem yalan olur.
Öğlene doğru sarıldık ayrıldık ama İlk fırsatta tekrar buluşmaya karar verdik. Ben İçmeler tarafına, o bir şeyler almak için Marmaris tarafına yöneldi.. Iki de bir de döndük birbirimize baktık öyle uzak kalmış, öyle özlemişiz ki birbirimizi.
Ne güzelmiş insanın kendini bulması.