Özdağ: Muğla gibi şehirler kamu çalışanları için bir sürgün yeri olmuştur

Gelecek Partisi Kurucular kurulu üyesi, Saadet Partisi Tbmm grup başkanı, Muğla Milletvekili Selçuk Özdağ Meclis'te Konuştu.

TMM OLAĞANÜSTÜ TOPLANTI KONUŞMA

25 TEMMUZ 2023

SAYIN BAŞKAN DEĞERLİ MİLLETVEKİLLERİ,
TBMM; SAADET, GELECEK, DEVA, DEMOKRAT, İYİ PARTİ VE CHP OLARAK TALEP ETTİĞİMİZ VE CHP GRUBUNUN VERDİĞİ İMZALAR DOĞRULTUSUNDA BUGÜN OLAĞANÜSTÜ BİR BİRLEŞİM İCRA ETMEKTEDİR. DEĞERLİ HAZİRUNU SAYGI İLE SELAMLIYORUM

(BAŞLARKEN: LOZAN- MONTRÖ- SADIK AHMET- KIBRIS- BASIN BAYRAMI)


Değerli Milletvekilleri
Bildiğiniz gibi dün 24 Temmuz ve önemli bir günün yıldönümüydü.
Yani Lozan Antlaşması’nın 100. yılı.
Her şeyden önce, 24 Temmuz 1923 tarihinde 7 düvele karşı, genç Cumhuriyetimizin tapu senedini tescil ettiren Atatürk başta olmak üzere ülkemizin kurucularına minnet ve şükranlarımı sunuyorum.

Değerli Milletvekilleri
Bugün yüce meclisi olağanüstü toplantıya çağırma gerekçemizi özellikle iktidar çevreleri, popülist bir atraksiyon ve hatta zaman kaybı olarak gördüler.
Ben size niçin bu yola başvurduğumuzun gerekçesini birkaç cümle ile özetleyeyim:


“Asgari ücret ve emekli maaşlarıyla ilgili bir huzursuzluk ortaya çıktı. Kamu işçisi, memuru nasıl ortada bırakmadıysak çalışanından emeklisine hiç kimsenin mağduriyetinin kalıcı olmasına rıza göstermeyiz.
Ek bütçede deprem bölgesinin kalkınmasını sağlayacak (önergeler) projelere yer verdik.
Biz kendisini mağdur hisseden tüm kesimlerin gönlünü almak zorundayız. Bunu da çok gecikmeden yapmamız gerekiyor. Milletimizin serinkanlı olarak bize güvenmelerini istiyorum.”

Özetlemeye çalıştığım bu gerekçenin sahibini tahmin ettiniz sanırım. Evet CB Erdoğan’ın sözleri bunlar.
Sn. Erdoğan’ın bu demeci TBMM’nin olağanüstü toplanmasının haklılığını göstermektedir. Bir kanuni düzenleme ile memur emekli mağduriyetleri hemen şimdi ortadan kaldıralım. Ocak ayını beklemeyelim..

(SEÇİM ÖNCESİ VAATLER VE PARTİLERİN YAKLAŞIMI)
Sn. Başkan Değerli Milletvekilleri


Cumhurbaşkanı ve Milletvekili seçimleri üzerinden yaklaşık iki aylık bir süre geçti. Seçimlerden önce doğal olarak her siyasi parti, seçimleri kazandığı takdirde ülkeyi nasıl yöneteceklerine dair vaatlerde bulunur. Bunları kamuoyu ile paylaşır, vatandaşlardan oy ister.

Peki bir siyasi parti vatandaşlara mesela yalan söyler mi? Elbette söylemez, ayrıca söylememeli de...
Yapamayacağı vaatleri abartarak dillendirmek başka bir şey, olmayan şeyleri varmış gibi göstermek, Kaf dağının ardından sahte muştularla topluma umut pompalamak, göz boyamak ve bile isteye yalan söylemek başka bir şeydir.

(İKTİDAR PARTİSİNİN TOPLUMU YOKSULLAŞTIRMA VE MUHTAÇ ETME AMAC)

Değerli Milletvekilleri,
Sonda söyleyeceğimi başta söyleyeyim.
Esasen AK Parti iktidarı uzun zamandır bir şeyi keşfetti. Neydi o? Halkı her anlamda bir açmaza ve çaresizliğe hapsetmek. Buna “Stalin’in tavukları” metodu da diyebiliriz. Vaktim kısıtlı olduğu için bunun ne anlama geldiğini uzun uzun anlatmayacağım.

Arzu edenler Google hazretlerine bakabilir.

İktidar Kontrollü ve bilinçli bir yoksullaştırma siyasetini bu ülkeye dayattı. Tam bir kısır döngü içinde bırakılan halkımızı bu çıkmazdan kurtarmak adına gerektiğinde sesimizi ama ilkesel olarak sözümüzü yükseltmek için burada bu kutsal çatı altında var gücümüzle çalışacağız. Halkımızın olduğu her yerde, onlarla beraber onların sesi olacağız. Çünkü bu ses aslında, iktidar elitlerinin duymaktan hiç de haz etmediği milletimizin sessiz çığlığıdır.

GEÇEN HAFTA TATİLE GİREN TBMM’ni OLAĞANÜSTÜ TOPLANTIYA ÇAĞIRMA GEREKÇEMİZ
Değerli Milletvekilleri
İktidar, seçim öncesi olan/olmayan ne varsa saçtı savurdu. Olmayan petrolleri traktörünüze doldurun gidin dedi, olmayan doğalgazı güya hanelere gönderdi. Saçma sapan vaatlerle halkımızı kandırıp durdu. Sırf seçim kazanmak uğruna Hazine ve Merkez Bankası kaynaklarını har vurup harman savurdu. Karşılıksız para bastı.
Kredi ve Swap adı altında yüksek faizlerle borç alarak ülkemizi borçlandırdı. Uyguladığı bu seçim ekonomisi yüzünden daha yılın yarısında 2023 bütçesini tüketti.

Ülkemizin ormanlarını, zeytinliklerini sahillerini imara açtı. Limanlarını, havaalanlarını, yeraltı ve yer üstü varlıklarımızı sattı. Gelecek olan kamu gelirlerini bile ipotek etti. Hatta kim olduğu belli olmayan yabancılara Türk vatandaşlığını parayla sattı.
Zeytinlik demişken, yahu depremi bahane edip zeytinlik arazileri imara açmak, talan etmek, peşkeş çekmek nasıl bir zihniyettir. Sokakta gelip geçeni gözünün üstünde kaşın var diye döven mahallenin belâlısının zorbalığından ne farkı var bunun? Sizi mahallenin belalısı gibi davranmaya iten sebep sadece Para-sızlık mı yoksa başka şeyler de mi var?

Sonra ne mi oldu? Tüm bu hovardaca harcamalar sonunda memurun ve emeklinin maaşlarını ödeyebilmek için yeni kaynak arayışına girdi. Peki buldukları dahiyane fikir neydi? Evet; Vatandaşa yeni vergi ve harçlar salarak günü kurtarmak.

Bu nedenle TBMM kapanmadan hemen önce yalap çalap hazırladıkları yeni vergi ve harçları torba yasanın içine atarak huzura getirdiler. Aslında bunun hazırlığını önceden yaptıkları belliydi ama seçimlerin geçmesini beklediler. İşi gücü siyasi ve toplumsal mühendislik olan bu iktidar, hep söylediğim gibi devlet yönetmeyi bir PİAR çalışması olarak görmektedir. Bir icraatı uygularken düşündüğü tek bir şey vardır:
Bu iş bana ve partime fayda sağlar mı sağlamaz mı? Yani bu icraatımız ülkemize ve milletimize bir yarar sağlar mı diye asla düşünmüyorlar.
Peki söz konusu ek bütçeye gerekçe olarak ne sundular? Yukarıda saydığım, ülke kaynaklarını hiç eden popülist politikalar yerine 6 Şubat depremini gerekçe gösterdiler. Buradan sormak istiyorum: Madem tüm bu ekonomik çöküşün sebebi depremdi, neden depremin ardından bu yasayı getirmediniz de şimdi getiriyorsunuz?

Değerli Milletvekilleri
Yüce meclise ve milletime saygımdan dolayı bu iktidara yalan söylüyorsunuz demeyeceğim ama asla doğruları söylemiyorlar. Hep aldatıldık lafının arkasına sığınıp duruyorlar ama esasen kimsenin bunları aldattığı falan yok. Tam tersine, bu iktidar ve lideri halkımızı durmadan aldatıp duruyor. Hem de cilalı ve tumturaklı yerli milli safsataları ile…
Peki, bu Torba kanunla yüce meclisin huzuruna neyi nasıl getirdiler? Her zaman yaptıkları gibi: Ali cengiz oyunlarına tevessül edip elma şekerinin içine zehir koyarak tabi ki.

Görünürde memura maaş zammı da yapıyoruz dedikleri yasanın içine mesela motorlu taşıtlar vergisini koydular, hem de iki defa ödenecek şekilde. Kurumlar vergisi oranlarını artırdılar. Harçları yüzde 50 oranında artırıp akaryakıt ve doğalgazdan alınan ÖTV'ye fahiş artış yaptılar. Mecliste verdiğimiz önergeler iktidar partisinin ve ortaklarının oylarıyla reddedildi. Ret etme gerekçeleri ise kısa zaman içinde anlaşıldı.

CB Erdoğan’ın yasayı onaylamasından sonra motorinde ve benzinde fahiş zamlar ardı ardına gelmeye başladı. Önceden hazırlandığı çok net olan bu düzenlemelerin iyi niyetten yoksun, devlet yönetmekten vareste bir anlayışta olduğunu üzülerek ifade ediyorum.
Zaten çoğunluğumuz var, ne getirirsek getirelim onaylanacak, bu yüzden muhalefetin ne söylediği umurumuzda değil diyen bu siyaset anlayışını kınıyorum, ayıplıyorum ve sizleri milletimize şikâyet ediyorum.

Mutlak güç sahibi olmak için demokrasiyi ve parlamentoyu rafa kaldırır, etkisiz hale getirirseniz, yarın iktidardan ayrıldığınızda yalancı çoban misali söylediklerinize kimse itibar etmez.
Baki kalan bu kubbede hoş bir seda yerine boş bir tutarsızlık bırakırsınız.

TBMM’nde, milletimiz adına sunduğumuz hiçbir öneri ve talebimiz dikkate alınmayınca, bir gecede iğneden ipliğe her şeye zam yapılmaya başlandı. İki aylık bir süre içinde yani seçimlerden bu yana akaryakıt fiyatlarına yaklaşık yüzde 80’lere varan zam yapıldı. İktidar bu haliyle vatandaşın tenceresinde et değil dert kaynadığının farkında mı acaba?

Sanmıyorum, zira onların saraylarında adını bile söyleyemediğimiz bin bir çeşit yiyecek arz-ı endam ediyor, nereden bilecekler vatandaşın ne şartlarda yaşadığını. Saraylarda yaşayanın, ev bile kiralayacak durumda olmayan vatandaştan nasıl haberi olacak?

BU GÜNLER DAHA İYİ GÜNLERİMİZ. BU ZAMLAR VE GETİRİLEN VERGİ ARTIŞLARI FRAGMAN
DEĞERLİ MİLLETVEKİLLERİ
Bu sözü söylemekten gerçekten büyük bir üzüntü duyuyorum ama inanın bu günler daha iyi günlerimiz. Bu zamlar ve getirilen vergi artışları daha fragman.
Önümüzdeki aylarda iktidar, enflasyonu bilerek körükleyerek vatandaşların ceplerinden ne var ne yok almaya devam edecek.
Merkez Bankasının bilmem kaç milyar dolarlık döviz rezervi ve tonlarca altın stoku var diyorlardı.!. Karadeniz’de bulunan doğalgaz ve Gabar’da bulunan petrol bile bunun gibi on tane depremin masraflarını karşılayacak miktarda diyorlardı. Hani nerde? Hani vatandaşa bedava vereceğiniz o doğalgaz? Hani Gabar’da bulunan ve traktörü yanaştırıp depolarımızı dolduracağımız o muazzam petrol?

CB Erdoğan, ekonomik bu çöküşü güya durdurmak için başka ne yapıyor? Bu icraatları tatbik ederken milletin öfkesini yönlendireceği bazı figürleri de güya kurtarıcı diye piyasaya sürüyor.

Ekonomiyi kurtarması için İngiltere’den transfer edilen “kurtarıcı” Mehmet Şimşek de bunların sonuncusudur. Mehmet Şimşek gibiler esasen manav tezgahındaki “mostra” figürlerdir. Dış dünyaya; bakın tam da sisin istediğiniz gibi kişileri getirdik haydi yardım edin bize demek için.

Ördek avında kullanılan yalancı ördek “Mühre” gibi yani. Bu sistemde bütün bakanların ismi Recep Tayyip Erdoğan’dır. Bakanlar sekreterdir, hiçbir yetkileri yoktur, kendilerine verilen talimatları yerine getirirler. Bu sebeple “Mehmet Erdoğan” pardon Mehmet Şimşek gibilere yüklenmenin bir manası da yoktur. O kendisine verilen vazifeyi yerine getirmek için gelmiştir.

İYİ POLİS ERDOĞAN KÖTÜ POLİS MEHMEH ŞİMŞEK VE DİĞERLERİ
SAYGIDEĞER MİLLETVEKİLLERİ
İlerde mukadder olan tüm bu kötü gidişin müsebbibi olarak gösterilip, kapı dışarı edilecek olan “kötü polis” Mehmet Şimşek gerçekten de büyük bir ekonomistmiş.! Baksanıza ekonomiyi kurtarması için kimsenin aklına gelmeyecek cin gibi fikirleri hayata geçirmeye başladı bile.

Nedir o fikirler: Zam yapmak, vergileri arttırmak, Arap ülkelerinden yardım istemek, emekliye asla zam yapmamak, enflasyonu yükseltmek, faizleri artırmak, döviz kurlarına jet motoru takmak, elde avuçta kalan varlıklarımızı kelepir fiyatına satmak için dünyayı dolaşmak, kemer pardon ümük sıkmak ve elbette dua telkin etmek…


Yahu bunun için ekonomist falan olmanıza gerek yoktu ki, Çağıralım sokaktan herhangi birisini o da bunları yapabilirdi. Hatta gözlerinden ışık saçan Nureddin Nebati bakanınız bile yapabilirdi. Bizim Cumhurbaşkanımız var bürokrasiyi ezer geçeriz (Nebati)


MEMUR VE EMEKLİ ZAMLARI)
Kıymetli Hazirun
CB Erdoğan 11 Mayıs’ta yani seçimlerden hemen önce: en düşük memur maaşını 22 bin lira yapacakları müjdesini vermiş ve bu artışların da otomatik olarak emekliliklerine de yansıyacağını açıklamıştı.
Sn. Erdoğan, memurlarımıza bu sözü verdiğinde bir dolar 19.5 TL idi. Söz verdiği 22.000 TL maaş yaklaşık 1.128 dolar yapıyordu ki bugün itibariyle bir dolar 27 TL yi geçti.
22 bin TL, 810 dolara kadar düştü. Bir başka ifadeyle maaşlar daha verilmeden yaklaşık 320 dolar yani yaklaşık 8.600 TL azalmış oldu. Birkaç hafta veya birkaç gün, hatta yarın ne olacağını kimse bilmiyor. Yeni öyle güzel bir ekonomi yönetimimiz var ki Allah düşman başına versin, o derece yani.

(EMEKLİYE ZAM)
Ya emeklilerimiz? Sözümü lütfen mazur görün ama emeklilerimizi ölmeden mezara göndermeye yemin etmiş bir iktidar var. Yahu 7.500 TL emekli aylığı alan emeklinin maaşına güya %25 zam yapıyorlar ama bakın görün ki en düşük emekli maaşı yine 7.500 TL oluyor. Şaka gibi değil mi? Buna itiraz edeceklere nasıl olduğunu vaktim kalırsa uzun uzun anlatırım.
Çalışan memurlara yapıldığı söylenen seyyanen maaş zammı da kesinlikle emekli maaşlarına yansımayacak. CB Erdoğan’ın, bu sözü de doğru değildir. Doğru diyorsanız buyurun kürsü burada, gelin böyle olmadığını ispat edin ve bizi utandırın.

Süleyman Soylu: ''Ekonomimiz öyle bir şahlanacak öyle bir sıçrayacak ki etrafımızdaki Almanya'sı, Fransa'sı, İngiltere'si ve hele o ABD’si var ya, çatlayacak, patlayacak. Hazır mıyız buna?'' diyordu. Evet ben de buradan, TBMM’den soruyorum: Biz hazırız da sn Soylu sen nerelere kayboldun, sesin soluğun çıkmaz oldu, kurda kuşa yem mi oldun, nerde o millete ayar veren afralı tafralı külhanbeyi hallerin? Eee ne demişler, mühür kimde ise Süleyman odur.
Peki söylenen gerçek dışı bu sözler? Onlar bir yafta gibi boyunlarınıza asıldı ve tarih bu sözleriniz ve yaptıklarınız ile sizleri mutlaka yargılayacak.

İFLASTAN -GERİ VİTESLERDEN BİLE BAŞARILIYIZ HAYALİ SATMAK TAM DA BU İKTİDARIN TARZI
Değerli Milletvekilleri
Allah’ın emri Nass varken sana bana ne oluyor diyen CB Erdoğan, faizleri yükseltmek için ekonominin başına M Şimşek’i getirdiğinde faiz sebep enflasyon sonuç teorisi fos çıktı mı? Peki yeni teorisi ne olacak derseniz bir şey olacağı yok. Zaten faizlere güya bu kadar karşı çıkan ve haram olduğunu söyleyen Erdoğan, gerçekten samimi olsaydı bir “Kararname” ile bütün faizleri sıfıra çekemez miydi? Buna çiftçinin esnafın tüccarın vatandaşın faiz borçlarını da dahil edemez miydi? Elbette bunu yapmadı çünkü yapamaz. “NASS’da bir yere kadar değil mi?” Ekonominin gerçeklerini dini inançlarınıza alet ederseniz böyle altında kalırsınız işte!

KEÇECİZADE FUAT PAŞA'NIN FRANSIZ SEFİRİNE VERDİĞİ CEVAP
Değerli Milletvekilleri
İğneden ipliğe her şeye zam yapılırken, halk gün be gün yoksullaştırılırken, evladına harçlık bile vermekten mahrum bırakılırken, ülkenin kaynakları-varlıkları haraç mezat satılırken, milyonlarca kim oldukları belli olmayan yabancı vatanımızda cirit atarken, borçlanmadığımız bir ülke kalmamışken, paramızın ve pasaportumuzun değeri hiç edilirken, hak hukuk, adalet isteyenler derdest edilirken nasıl oluyor da hala ayakta kalabiliyoruz?
Ben bunu Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerinin ne kadar güçlü olduğu ile açıklayabiliyorum sadece. Tıpkı dünyanın en güçlü devleti hangisidir sorusuna Keçecizade Fuat Paşa'nın Fransız sefirine verdiği cevap gibi.
Paşa, dünyanın en güçlü devleti hangisidir şeklinde yöneltilen bir soruya: “Elbette Osmanlı Devleti der ve ekler: "Asırlardır siz dışardan, biz içerden bir türlü yıkamıyoruz!"
Esasen “biz” derken paşanın neyi ve kimleri kastettiğini bilenler bilmeyenlere anlatsın lütfen

İKTİDAR ELİTİ FARKINDA OLMAYABİLİR AMA HANELERDE AĞIT VAR, VATANDAŞIN TENCERESİNDE ET DEĞİL DERT KAYNIYOR

Değerli Milletvekilleri
Bakınız pandeminin üzerinden yaklaşık iki yıl geçti. Mesela tarım ürünü fiyatları tüm dünyada ciddi bir düşüşe girmişken bizde roket takmış uçuyor.
Peki dünyada hızlı bir düşüşe geçen gıda ürünleri, nihayetinde bir "tarım ülkesi" olan ülkemizde niçin artıyor ve niçin bütün sınırları zorluyor.

Bundan birkaç sene önce 3-4 liraya aldığımız mesela domates gibi ürünleri mevsiminde bile 30-40 liraya alamıyoruz artık. İktidar eliti farkında olmayabilir ama mutfaklarda ağıt var, vatandaşlarımızın tenceresinde et değil dert kaynıyor dert.

HUKUK VE DEMOKRASİDE KAYBEDİLEN İVME ve ÜLKENİN HALİ
Değerli Milletvekilleri
Bundan kısa bir süre önce girdiği her seçimi kaybetmekle meşhur Binali Yıldırım: “Türkiye’yi parmakla gösterilen ülkeler arasına sokacağız” buyurmuştu. Müsaade ederseniz bir tanesini ben arz edeyim:
Dünya Demokrasi Endeksi’ne göre 2022 yılında Türkiye olarak 103. sıraya düşmüşüz. Yani otoriter rejimlerle nerdeyse aynı ligdeyiz.
Bu sıralamaya göre; Gambia, Nepal, Bolivya, Uganda ve Guatemala gibi ülkeler bile bizden daha iyi durumda arkadaşlar. Düşürüldüğümüz duruma bakın.

Nerede iyi bir şey varsa ya sonuncuyuz ya sondan bir iki sıra önde, mesela: demokrasi, insan hak ve hürriyetleri, basın özgürlüğü, gelir adaleti, hukuk bağımsızlığı gibi.
Nerede kötü bir şey varsa da ya birinciyiz ya da ilk sıralarda, mesela: enflasyon, adaletsizlik, pahalılık gibi.

Hani Cumhurbaşkanlığı sistemi ile şahlanacaktık, uçacaktık, pasaportumuz ve paramız değerli hale gelecekti, hukuk sistemimiz adalet dağıtacaktı, insanlar yılda birkaç defa tatile gidebilecekti, ev- araba sahibi olacaktı, Avrupa ve Amerika gibi ülkelere vize almak zorunda kalmayacaktı, üniversitelerimiz dünyada bilim üreten saygıdeğer kurumlar haline gelecekti, devlet kurumlarımız itibarlı ve saygın hale gelecekti, ne oldu? Oldu mu bütün bunlar?
Ben size söyleyeyim: Hiçbiri olmadı, hatta olanların bile içini boşaltıp partizan yapılara dönüştürdünüz. Eskiden vesayet karşıtı idiniz ama şimdi vesayetin ete kemiğe bürünmüş hali oldunuz. Sizin karşı çıktığınız şey vesayet değildi, vesayetin başkalarının elinde olması idi.
Ne zaman gücünüzü tahkim edip kurumları ele geçirdiniz o zaman vesayetin o kadar da kötü bir şey olmadığına karar verdiniz. Çünkü artık karar verici sizdiniz değil mi?

Bakınız bu kürsüden yine hatırlatıyorum: Devlet ele geçirilecek bir aygıt değildir, devlete sahip çıkılır. Bir devlet daha doğrusu bu devlet; bir partinin, bir etnisitenin, bir mezhebin veya bir kişinin devleti olamaz. Devlet de kurumları da bu milletindir. Türkmeni, Kürdü, lazı, çerkezi, dindarı, dindar olmayanı, müslim, gayrimüslim far etmez bu devlet hepimizindir.
Şairin dediği gibi vatan, ona sahip çıkanlar sayesinde ayakta durur, yoksa ona dar-ül yağma muamelesi yapanlar ile değil…


(DEVLET VE KRUMLARI DIŞI MAKYAJLI VE GÖSTERİŞLİ, İÇİ ÇÜRÜMÜŞ VE KÜFLÜ BİR MUMYA CESET HALİNE GELMİŞ)
Değerli Milletvekilleri
Devletimizi ve kurumlarını öyle bir hale getirdiniz ki; dışardan bakıldığında devasa ve görkemliler. İçine girdiğinizde çürümüş ve küflü bir mumya ceset görüyorsunuz.

Kurumlarımız tel tel elimizde kalıyor. Kızılay mesela, TÜİK mesela, Merkez Bankası mesela. Kızılay var diye umutlanırsınız ama deprem olunca afet zamanı ora buna çadır ve kan sattığını görüsünüz. Sağlık bakanlığımız var diye gurur duyarsınız pandemi olunca aşı yapılan Hıfzıssıhhayı kapattıklarını öğrenirsiniz. On kuruşluk bir maskeyi aylarca dağıtmayı beceremediklerini görüp feryat edersiniz.
Orman bakanlığımız var, uçaklarımız var diye düşünürsünüz yangınlarına müdahale edecek uçak bulunmadığını, ormanlarımızın göz göre göre yanıp gittiğini görür kahrolursunuz.

TSK gibi devasa bir kurumumuz var diye övünürsünüz, kim oldukları belli olmayan kalabalıklar sınırlarımızdan akın akın ülkemize girerken hiçbir şey yapmadıklarını görür isyan edersiniz.

Değerli Milletvekilleri
Ben Muğla Milletvekiliyim. Burası bir tarım şehri ama aynı zamanda ülkemizin sayılı turizm kentlerinden birisi. Seçim öncesi gitmediğim yer kalmadı. Tüm ilçe ve beldeler ile dağ köylerine varıncaya kadar birçok yere gittim.

Ülkemizin her yerinde olduğu gibi Muğla’nın da şehir ve kasabalarında doğup büyümüş bu insanları devlet çağırmış askere gitmiş, vergi, ceza demiş borç harç bulup ödemiş, gerektiğinde vatanı için öl demişler şehit olmuş. Yani devletine milletine bir ömür hizmet etmiş. Bunu yaparken de geçinebilmek için üç on paraya köle gibi çalışmış. Ve fakat yaşadığı bu yerlerin herhangi bir otelinde, sahilinde ailesiyle bir gün bile tatil yapmayı hayal bile edemiyor. Köylerde yaşlılardan başka yaşayan kalmamış. Nerde bu gençler diye sordum: aşağıda otellerde çalışıyorlar dediler. Asgari ücretle on yirmi kişilik odalarda yaşayan bu gençler o mekanlarda hayatlarının bir günü bile tatil yapacak imkana sahip değiller. Böyle bir tezat böyle bir çaresizlik bu ülkenin insanına reva mıdır, hak mıdır soruyorum size… Tam bir “Öz yurdunda garip öz vatanında parya” düzeni.

Bu halk bu toplum bunları hak etmiyor ama ne çare ki iktidar da bunlara gözlerini kapatmış bir avuç yandaşı zengin etmekle, kamu imkanlarını bunlara peşkeş çekmekle meşgul.
Yahu bu insanların çoğu size oy verdi, hiç değilse ekmek- tuz hatırına bu insanlara bu kadarını yapmayın.
Ayrıca Muğla başta olmak üzere hayat o kadar pahalı bir hale gelmiş ki insanlar ev bile kiralayamıyorlar. Muğla gibi şehirler kamu çalışanları için bir sürgün yeri olmuştur.
Ev sahibi-kiracı kavgalarından tutun da ailelerin parçalanmasına kadar bir dizi sosyal patlamalara gebe bir süreç yaşıyoruz. Daha geçen gün kira ücreti tartışması sebebiyle bir ev sahibinin, yıllardır kiracısı olan bir kişiyi çocuğunun gözü önünde öldürdüğüne şahit olduk ki bunun gibi yüzlerce olay var.

İktidar, iğneden ipliğe zam yaparken piyasa gerçeklerini gerekçe gösterip her şeyin fiyatını iki-üç kat artırıyor ama mesela; kiralardaki fahiş artışa izin vermeyeceğiz diyerek sanki bunun sorumlusu ev sahipleriymiş gibi milletin öfkesini ev sahiplerine yıkmaya çalışıyor.
Yahu İğneden ipliğe yaptığınız zam ve vergi artışlarıyla halkımıza hayatı cehenneme çeviren siz değil misiniz? Siz alemi sersem kendinizi de çok mu akıllı sanıyorsunuz.

Cumhurbaşkanı da dün çıkmış:
“Güçlenen ülkemizi çekemiyorlar, bu yüzden sürekli gizli açık engellemelere maruz kalıyoruz, İnsanımızın tasarruf yapması, döviz ve altın biriktirmemesi tavsiyesinde bulunup gelin, verim ekonomisinden yana olalım. Tasarruf ekonomisinden yana olalım, israf ekonomisini bir kenara koyalım açıklaması yapıyor. Tam bir
“Ele verir talkını, kendi yutar salkımı” muhabbeti. Sn Erdoğan siz ve etrafınızdakilere bakıp herkeste para var sanmayın, milletin marketten iki kilo sebze meyve alıp çocuğuna harçlık verecek parası yok, sen ne tasarrufundan bahsediyorsun. Emekliler, verdiğiniz 7.500 TL. yi mi israf ediyor ki bundan tasarruf edecek.

Zam yapan fırsatçılara izin vermeyeceğiz diyor bir de. Ya Sn Erdoğan, fırsatçı dediğin kişileri çıkaran bu ortamı sen yarattın…
Bu ülkede uçan kuştan tutun da çocuğuna yol harçlığı bile veremeyen babanın durumundan siz sorumlusunuz Sn Erdoğan. Aksi söylenen her gerekçe laf kalabalığıdır.

Kurtla beraber öldürüp, çobanla beraber yemeyi, sahibiyle beraber de ağlamayı artık terk edin, inanın kabak tadı vermeye başladı. Nedir bu yörük sırtından kurban kesme sevdanız Allah aşkına bir söyleyin hele…

TÜM SORUNLARIN TEMEL NEDENİ, HUKUKSUZLUK
Değerli Milletvekilleri:
Bütün bu sorunların temelinde esasen ülkemizin günden güne hukuk devleti ilkelerinden koparılıyor oluşu vardır.
CHS ile Yasamanın yani çatısı altında bulunduğumuz yüce meclisin daha etkin ve saygın olacağı söyleniyordu, oldu mu? Evet oldu diyen buyursun. Çünkü burada milletvekilleri yalnızca bir rutini yerine getirmekle yükümlü kişiler haline getirildi. İktidar çoğunluğunun istemediği milletimize ait hiçbir talep karşılık bulmuyor. Konuşma masuniyetimiz içtüzük gerekçeleri ile kısıtlanmaya çalışılıyor.

Hükümete yönelttiğimiz soru önergelerinin cevabını alamıyoruz. Kanun tekliflerimiz daha komisyon aşamasında reddediliyor. Verdiğimiz genel görüşme ve araştırma önergeleri hakkında birkaç dakika konuşabilmek için nerdeyse deveyi iğneden geçirmek zorunda kalıyoruz.

Ve halkın oylarıyla seçilmiş bir milletvekilinin daha kararı kesinleşmemiş olmasına rağmen cezaevinde tutulmasına ses çıkarmayan ve başkanı olduğu yüce meclisin ve milletvekillerinin hukukuna sahip çıkamayan bir de başkanı var.

(İHALELER ATAMALAR VE HUKUKSUZLUK)
Değerli hazirun:
Hiçbir şeyden çekinmeyen bu iktidarın ölümüne koktuğu ve çekindiği tek bir konu varsa o da şeffaflık ve hukuka ram olmaktır.
Bu sebeple ki uzunca bir süredir hukuk devletinin altını oyuyorlar.?
İhaleleri eş dost yandaşa veriyorlar.
İhale yasasını nerdeyse her ay değiştiriyorlar.
Adrese teslim, şeffaf olmayan “21 F-B” ihaleleri dağıtıp duruyorlar

Atamaları, kamuya alımları şeffaf yapınıyorlar.
İktidar mensuplarının çocuklarını, yakınlarını istisnai kadrolarla memur, ardından bürokrat yapıyorlar. Peki mülakatlarda elediğiniz bu ülkenin çocuklarını hiç düşündünüz mü? Hakları gasp edilen ve orada burada üç on paraya çalışmak için iş arayan bu çocukların durumu vicdanlarınızı sızlatmıyor mu?

Ben tüm bunlardan sonra anladım ki AK Parti iktidarının bu ülke ve milletimiz ile bir hesabı var
Bir yandan siyaseten diğer taraftan yoksulluk ve çaresizlikle ülkemiz insanına diz çöktürmeye yemin etmişler sanki.
Üç kuruş maaş zammı yaparlar ama ardından iğneden ipliğe her şeye zam gelir.

Sansür yasası getirirler adına “Dezenformasyon yasası” derler.
Milleti kutuplaştıran işler yaparlar “Barış ve kardeşlik projeleri” derler.
Geçen hafta getirdikleri torba yasanın adını da 'Milli dayanışma paketi' koymuşlardı.
Hep elma şekeri içine zehir zerk edip millete yedirmeye çalışıyorlar.

Sözlerimi biraz uzattığımın ve süremi aştığımın farkındayım. Bu yüzden müsamahanıza sığınarak her zaman söylediğim bir tespitimi de hatırlatarak sözlerimi tamamlamak istiyorum:

Değerli Milletvekilleri

Aslında tüm bu yapılanların ekonomik gerçeklerle, iyi niyetle uzaktan yakından bir ilgisi falan bulunmamaktadır.
Defalarca söylediğim şeyi burada tekrar söylüyorum: CB Erdoğan’ın yönettiği ülke ekonomisini değil Mehmet Şimşek, Edım Simit (Adam Smith) ya da Keynes gelse yine de düzeltemez…
Yüce meclisi saygı ile selamlıyorum.

DURALİ ÇETİN UNUTULMADI
SELÇUK ÖZDAĞ: 'LAİKLİK SİYASETİN DEĞİL, VİCDANIN KONUSUDUR'
MİLLETVEKİLLERİ METE VE OTGÖZ: ENERJİ YATIRIMLARIMIZA DEVAM EDİYORUZ
BAŞKAN ÜNLÜ MİNİK MİSAFİLERİNİ AĞIRLADI
Muzaffer Aravi Mazbatayı Aldı
ReBirth, denge “SİZ” siniz!
Oğuz Akarfırat: “Ağır bir karalama ile karşı karşıyayım”
EKİM GEÇİDİ 14. KEZ KAPILARINI AÇTI
Selçuk Özdağ: Hazır, “at yalanı döveriz inanmayanı”
BİR KİTAP BİLETİN OLSUN”