İşte böyle dostlarım, artık hepiniz biliyorsunuz. Dünyada en çok sevdiğim, en çok değer verdiğim insanları nasıl birer birer kaybettiğimi, onları neden bu kadar sevdiğimi, onlara neden bu kadar değer verdiğimi de biliyorsunuz.
Hem çok şanslı, hem çok şanşsız olduğumu paylaştım sizlerle. Allah bana eşsiz bir anne baba, birbirinden güzel abiler, ablalar, arkadaşlar ve sonunda eş olarak bir melek nasip etti.
Hani " Allah benden daha fazla hiç kimseyi sevmeyin, aksi taktirde çeker alırım, ortada bırakırım sizi" demiş derler ya( Allah öyle şey demez, kim uydurduysa) Allah kendi yarattığı güzellikleri kıskanır mı? Allah onları daha çok seviyormuş, misyonlarını tamamladılar yanına aldı diyenlere eyvallah. Kıskançlık çirkin kelime. Şeytana yakışır.
Aradan altı yıl geçti gitti bile yeşil gözlü güzel kadını kaybedeli.
Zaman uçuyor, valla uçuyor.
Çok zor günler yaşadım. İnanılmaz hasret, özlem çektim. İlk yıllar tam anlamıyla süründüm. İçimdeki o kocaman sevgi ile kala kaldım, öyle bir boşluğa düştüm ki, ne yapacağımı biimiyordum.. Eşim ölmüş, kızım evlenip gitmişti. Çok yalnızdım, çok yorgundum.
İnanılmaz sevgi, emek vererek yaptığımız o kocaman evimizde yapa yalnız kaç gece Allah'a beni de al diye yalvardım bilemezsiniz.
Ama hayat devam etti. Buna yaşam arsızlığı da diyebilirsiniz. Evet yaşadım, Ve beni hep suçladılar nedense . Senin çıtan çok yüksek, sen Yasemin gibi birisini bulamazsın, hep Yasemin gibi birisini arıyorsun, dediler.
Evet onu çok özlüyordum ama ben Yasemin gibi birisini aramadım, aramıyordum. Çünkü onun gibi birisini bulamayacağımı biliyordum. Ama içimdeki o kocaman sevgiyle ne yapacağımı bilmiyordum. O kadar kaybolmuştum, o kadar şaşırmıştım ki.
Aslında, çok özlemiştim mutlu olmayı, mutlu etmeyi. Çok özlemiştim hayata dönmeyi yine adam gibi yaşamayı. Nevresim takarken birinin bana yardım etmesini